Bottega’da kadın dokunuşu

Abone Ol

Bottega Veneta, tarihinde bir ilke imza attı. Bir kadın direktörü markanın creative direktörü yaptı. Marka, kariyerinde Whistles’ta başladıktan sonra Calvin Klein, Gap ve Tommy Hilfiger’da kadın giyim tasarımında tasarımcılık ve yöneticilik yapan ardından 2007’de Jigsaw’un, 2009–2018 arasında Joseph’in, 2018–2023 arasında Lacoste’un, 2023–2025 arasında Carven’in kreatif direktörü yapan Louise Trotter’ı kreatif direktörlük koltuğuna getirdi. Milano Moda Haftası’nda tanıtılan ilk koleksiyon, markanın zarif sadeliğini korurken güçlü ve mimari çizgilerle yeni bir yön kazandı. Toktar’ın tasarımları, “sessiz lüks” anlayışını daha kişisel, daha insani bir zarafetle yeniden yorumluyor.

Bu atama yalnızca markanın değil, genel olarak İtalyan modasının geleceği açısından da dikkat çekici. Trotter, kadın gücünün ve zarafetinin birleştiği yeni bir çağın sinyallerini verirken Bottega Veneta’yı klasik lüksün ötesine taşıyacak gibi görünüyor.

Fransız ruhuna İtalyan esintisi

Chanel, Como Gölü kıyısında düzenlediği Cruise koleksiyon tanıtımıyla İtalya’ya olan üretim bağlarını daha da derinleştirdi. Etkinlik hem markanın Fransız kökenli zarafetini hem de İtalyan işçiliğinin dokusunu bir araya getiren şiirsel bir atmosfer sundu. Bu süreçte Chanel, özellikle Mantero gibi Como merkezli üreticilerle yeni ortaklıklar kurarak sürdürülebilir ve yüksek kaliteli Avrupa üretimine yöneldi. Marka bu adımıyla “lüks” kavramını yeniden tanımlayarak, el işçiliği ve yerel üretimin gelecekteki önemine dikkat çekti.

Lüksün koltuk savaşı

Son günlerde lüks moda dünyasında adeta bir “koltuk değişim fırtınası” yaşanıyor. LVMH, Kering ve bağımsız markalar düzeyinde birçok yönetici pozisyonu el değiştirdi. LVMH çatısı altındaki Dior’un CEO’luğuna Pierre-Emmanuel Angeloglou atanırken, grubun alt markalarında da yeniden yapılanma sinyalleri verildi. Thom Browne’da Sam Lobban, CEO olarak Rodrigo Bazan’ın yerini aldı; Loro Piana’nın başına ise Frédéric Arnault getirildi. Bu değişiklikler, grubun genç ve vizyoner liderlerle yeni bir dönemi hedeflediğinin açık göstergesi. Paralel olarak, Balenciaga’da Cédric Charbit, görevini Gianangeli’ye devrederek markadan ayrıldı ve Saint Laurent’teki liderlik rolünü de bıraktı. Her ne kadar Balenciaga ve Saint Laurent, Kering Grubu’na bağlı olsa da, bu iki büyük grubun aynı dönemde böylesi kapsamlı liderlik değişimlerine gitmesi lüks sektördeki genel durgunlukla ilişkilendiriliyor. Uzmanlara göre bu hamleler, satışlardaki yavaşlama, sürdürülebilirlik baskısı ve dijitalleşme ihtiyacının yöneticileri yenileme zorunluluğu yaratmasından kaynaklanıyor. Moda dünyasında bu tür değişimler yalnızca yönetim katında yaşanan rutin atamalar değil; markaların yaratıcı enerjilerini, stratejik hedeflerini ve estetik vizyonlarını doğrudan yeniden şekillendiriyor. Kısacası, lüksün tahtında yeni bir kuşak yöneticiler söz sahibi oluyor.

Yeşil sanat

Roma’daki Earth Partner Exhibition, sanat ve sürdürülebilirliğin buluştuğu büyüleyici bir sergi olarak öne çıktı. 28 ülkeden 30 yaş altı sanatçılar, doğa ve insan ilişkisini 55 multimedya eserle anlattı. Sergide kullanılan çerçeveler bile anlam yüklüydü: 2018’deki Adrian fırtınasında devrilen ağaçlardan yapılmış ahşaplar, doğanın yaralarını sanata dönüştürdü. Küratör Hans Ulrich Obrist, sanatın yalnızca bir estetik alan değil, geleceğe dair öngörü sunan bir araç olması gerektiğini vurguladı. Orsola De Castro ve Marina Testino gibi moda dünyasının sürdürülebilirlik öncülerinin desteğiyle sergi, yaratıcılığın çevresel bilinçle nasıl birleşebileceğine güçlü bir örnek sundu.