Boğaz’daki kaleler

Bana göre İstanbul Boğazı dünyanın en güzel noktalarından birisi.

Abone Ol

Peki biz ülke olarak, sahip olduğumuz bu güzelliğe ne kadar sahip çıkıyoruz?

Standart hale gelen boğaz çevresinin yağmalanmasından veya “boğaz güvenliği”nden bahsetmiyorum. İstanbul Boğazı’na güzellik katan tarihi yapılardan bahsediyorum. Hatta işi daha da ileri götüreyim, yanan yakılan tarihi evlerden yalılardan da değil, daha spesifikleştirirsem konuyu, boğazdaki kalelerden bahsediyorum.

Bu kaleler içerisinde hepimizce çok iyi bilinen Rumeli Hisarı ile Anadolu Hisarı, Allah’tan bakımlı. Ama ya diğerleri?

Çeşitli vesilelerle, boğaz manzaralı kaleleri gördüm. İnanılır gibi değil. Sanki bu kaleler, Türkiye’nin gözbebeği İstanbul’da, daha da ötesi ülkemizin incisi “Boğaz” da yer almıyor da, “kuş uçmaz, kervan geçmez” bir beldenin ulaşılmaz coğrafyasında yer alıyor.

İnanılmaz bir ilgisizliğe buralara gittiğinizde gözlerinizle şahit oluyorsunuz. Bu ne tarih düşmanlığı?

Bu kafa ile gidilirse, günden güne yok olan bu yapılar, bir süre sonra, hiç ayağa kaldırılamayacak hale gelir. Bu kadar mı muhtaç bir Kültür Bakanlığımız var? Bu kadar mı parasız İstanbul Büyükşehir Belediyemiz var? Nerelere paralar harcanıyor da bu güzelim kaleler mi restore edilemiyor?

Yapamıyorsanız, devlet kontrolünde “yap-işlet-devret” yapın bari. Buralara hem bakılmış olur, hem de insanların ziyaretine açılmış olur.

Gezdiğim kaleler;

Yoros Kalesi: Anadolu Kavağı’nda tepede yer alan kale kapalı durumda. Restorasyon belirtisi yok.

Poyraz Kalesi: Anadolu tarafta, Poyrazköy’de bulunmakta. Restorasyon belirtisi yok.

Riva Kalesi: Anadolu tarafta, Karadeniz kıyısında, ancak Boğaz’a çok yakın, restorasyon çalışması yok.

İmros Kalesi: Rumeli Feneri’ne çok yakın olan bu kale her türlü dış tahribe açık.

Garipçe Kalesi: Rumeli tarafta, Garipçe Köyü’nde bulunmakta. En bakımsız ve yok olmaysa yakın kale.

Kilyos Kalesi: Rumeli tarafındaki kale, Karadeniz kıyısında olmasına rağmen Boğaz’a çok yakın ve içerisinde hiçbir restorasyon çalışması yok.

Bu saydıklarımın dışında da İstanbul’da birçok kale bulunmakta. Benim kastım hiç olmazsa boğaz kıyısında olan veya çok yakınında olanların bir şekilde önemsenerek, “tarihe saygı” işine bir yerden başlanması.

Yoksa yarın çok geç olacak.