Birazdan Gün Doğacak
"Şiirinizi okurken 'sürüp gelen çağlardan' bir sesle mi karşılaşıyoruz?" sorusuna şu cevabı vermişti:
"Şimdi, 70'li yıllar, 60'lı yılların sonu. Ortam belli, bizim hâlimiz belli, mücadelemiz belli. Aynı zamanda ilk günden beri siyasi yürüyüşümüz, bir tavrımız var. Biz Müslümanların ıstırabını çekiyoruz. Bunların hepsini bir araya getirdiğinizde işte benim bu şiirim ortaya çıkıyor."
Uzun uzun tahlil yapmaya anlamlar çıkarmaya gerek yok. Erdem Bayazıt, dünden bugüne şiir çizgisiyle ilgili olarak "Türk Şiirinde Portreler" kitabının yazarı Gazeteci Yazar Mehmet Nuri Yardım'a şunları söylemişti:
"Şiirim hakkındaki olumlu olumsuz bütün eleştirileri ve değerlendirmeleri saygı ile karşılıyorum. Şüphesiz en sağlam hüküm zamana aittir. Bir kere daha vurgulamak gerekirse bence sanatkâr 'varoluşun hikmetini arayan kişi'dir. Pozitivist ve materyalist temele dayalı bir hayat anlayışını insanlık için bir tür 'intihar' girişimi olarak görüyorum. 'Öte'si olmayan bir dünyayı asla kabul edemem. Aradığım 'ölüm' değil 'ölümsüzlük', yani "edebiyet', benim için gerçek bu! Tabiatı okumaya çalışırken, insanı okumaya çalışırken, hayatı okumaya çalışırken, tarihi ve medeniyetleri okumaya çalışırken, bu dünya hayatını noktalayacağımız an olan ölümü okumaya çalışırken naçizane şiirimi var eden tek gerçeklik budur..."
Erdem Bayazıt, Osmanlı şiirinin birikiminden günümüz şairleri yeterince yararlanamadığı görüşündeydi. Mehmet Nuri Yardım'a "Söz sanatı olarak 'kristal' şiirin bizim klâsik edebiyatımız olan Divan şiirinde yer aldığına inanırım. Yalnız şiir alanında değil bir medeniyet birikimi olarak her alanda; başta Amerikalılar olmak üzere herkes Osmanlı 'dan dan, bizim faydalandığımızdan daha çok faydalanıyor. Kanaatimce Amerika'daki ciddî araştırmalar olmasaydı, bir başka ifade ile dış baskı olmasaydı bizim 'inkâr ve dayatma' psikozu ile inşa edilen ve yönetilen devletimizin, Osmanlı'nın 700. Yılı'nı kutlamak gibi bir meselesi olmayacaktı," demişti.
Erdem Bayazıt'a göre, şiirin toplumda rağbet görmesi, toplumun değiştiğini, değişeceğini gösteren bir işaret sayılabilirdi. Bütün bedii sanatlar gibi şiir, hem kişinin hem toplumun kendini aşması için bir attı, bir araçtı. Kendini ifade için 'aşkın' bir diliydi.
Onu bir şiirini aktarırken rahmetle anıyoruz:
BİRAZDAN GÜN DOĞACAK
'Nuri Pakdil'e'
Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı
Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında direnen insanlığın
Saçlarınız ızdırap denizinde bir tutam başak
Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana
O inanmışlar çağının.
Zaman akar yer direnir gökyüzü kanat gerer
Siz ölümsüz çiçeği taşırsınız göğsünüzde
Karanlığın ormanında iman güneşidir gözünüz
Soluğunuz umutsuz ceylanların gözyaşına sünger.
Gün doğar rüzgar eser bulut dolanır
Rahmet şarkısı söyler yağmurlar
Alnınız en soylu isyandır demir külçelere
Gürültü susar ses donar sevgi tohumu patlar
Sessiz bir bombadır konuşur derinlerde.
Ey bizim sabır yüklü toprağımızın kutsal ağacı
Sen bize hayatsın umutsun mezarlar kadar derin
Bizi tutan bir şey varsa dirilten o sensin
Üzerinde uyuduğumuz yavru kuşların tüy renkli sıcaklığı.
Ey damarlarımızda donan buz yüzlü heykeller beldesinden
Yıkıntılar sonrası sığındığım şefkat anası
Ey dağları yerinden oynatan ses ey mermeri toz eden rüzgar
Ey âlemi donatan ışık toprağa can veren el.
Gün olur toprak uyanır uyanır böcekler
Sarı bozkır titrer çıplak dağlar yeşerir gök yıkanır kirli dumanlardan
Su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler
Yemyeşil bir rüzgar eser yıldızlar arasından.
Şimdi siz taşıyorsunuz müjdenin kurşun yükünü
Çatlayacak yalanın çelik kabuğu
Sizin bahçenizde büyüyecek imanın güneş yüzlü çocuğu.