Batı Yakasında Değişen Şey Yok
Tamam, suçlulara nefes aldırmayalım ama bu arada "Ben nerede yanlış yaptım?" sorusunu da soralım... Her hesabı "öbür tarafa" bırakmak ve "helallik isteyerek" kendimizi kurtarmaya çalışmak yerine, bugün kendimizi de hesaba çekelim. Teraziye hile karıştırmadan tartalım, kendimize hiç acımadan, yanlışımıza yanlış diyerek iç hesaplaşmamızı yapalım önce.
Başka türlü dünden bir farkımız olmayacak. "İki günü bir olan" ziyankârlardan olmamak için yapmak zorundayız bunu.
"Hep aynı yöntemi deneyerek farklı sonuç elde etmeye çalışan" aptallardan farklı olmak için...
* * *
Bunları söylememin sebebi sadece Beşiktaş'taki o kalleş saldırı değil. Bir yılda kaç tanesini yaşadık, canlar verdik, kollar, bacaklar, gözler bıraktık meydanlarda. Hepsinin de birçok ortak yönü var. "Bombalı araç", "canlı bomba", "bombalı paket" diye de tarif edebiliyoruz "Bombalı tuzak" diye tek başlıkta da toplayabiliyoruz.
Ardından söylenen sözler de, tıpkı o kalleş saldırılar gibi birbirine o kadar çok benziyor ki, sanki alışmamız, kanıksamamız ve "yine her şey aynı" diye düşünmemiz isteniyor. Öyle mi peki? Bence hayır...
Yine "ölen kim" diye baktık bu kalleşliğin sonunda. "Eylemi kim yaptı?" sorusu geldi akıllara önce. Neden? Daha kaç şehit verdiğimiz bile belli değilken, yapan örgütün adını öğrenme çabasına giriştik. Kurbanların bedenleri soğumadan, siyasi rant devşirmeye kalkıştık bu vahşetten. Hisse kapma yarışına girişecek kadar küçülen, adileşenler oldu...
* * *
Madem "birlik, beraberlik" diyoruz, tek çare olarak "teröre karşı tek vücut" olmamız gerekiyor, önce bombadan çok daha etkili olan "parçalı" ve "zararlı" bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor.
"Öldüren kim olursa olsun bizden değildir" diyeceğiz önce. "Öldürülen kim olursa olsun, bizim canımız, parçamız ve bedenimizden eksilen bir parçadır" diye bağrımıza basacağız, acısını duyacağız...
"Bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir" diyerek, terörün her türlüsünün insanlık suçu olduğunu haykıracağız hep birlikte. Bu ortak sesi yakalamadığımız sürece, bombalar da patlamaya devam edecek, bedenler de parçalanmaya... Ve "öteki" demeye devam ettiğimiz sürece...
Ölümleri kutsamak yerine önce yaşamın kutsallığını kabul etmeli, ettirmeliyiz. Bu çıkmaz sokaktan başka türlü çıkış yok.
Aşağıdaki dizelerin şairini yazmayacağım. Neden mi? Dizelere değil, yazanın adına bakacak, ona göre anlam yükleyeceksiniz mısralara... "Ben yapmam" demeyin, hepimizde var bu hastalık. O yüzden "bu dizeler benim değil ama ben de aynı duygularla yüklüyüm" diyerek paylaşıyorum:
Öyle bir ağlasam,
Öyle bir ağlasam ki çocuklar
Size hiç gözyaşı kalmasa..
Öyle bir aç kalsam,
Öyle bir aç kalsam ki çocuklar
Size hiç açlık kalmasa..
Öyle bir ölsem,
Öyle bir ölsem ki çocuklar
Size hiç ölüm kalmasa..