Büyük bir sanatçı… Fikirlerini, düşüncelerini şarkılarıyla topluma ulaştırabilecek kadar büyük bir sanat dehası, fikir adamı…

1 Şubat 1999 yılında aramızda ayrıldı. Hâlâ hasretle anıyor ve arıyoruz.

Yeni nesil hatırlamayacaktır ama bizim kuşak çok iyi bilir ki Barış Manço 7’den 77’ye herkese hitap eden ender sanatçılardan biriydi…

Hatta televizyonda 7’den 77’ye diye program yapardı…

Anaokulu çağındaki çocukları çıkarır ekrana, onlara şarkı söyletir, alkışla coşkuyla özgüven verirdi…

“Arkadaşım eşek” şarkısıyla hem köy hasretini, köy hayatını en güzel şekilde anlatıyor, hem de çocuklara hayvan sevgisini aşılıyordu…

“Süper babaanne” şarkısıyla dedelerimizi, ninelerimizi daha çok sevmeye başladık, unuttuğumuz değerleri hatırladık…

“Domates biber patlıcan” şarkısıyla toplumsal yaramıza parmak basmış, çok ince mesajlar vermişti…

“Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” şarkısı ise bir kahramanın destanı gibi…

“Kara sevda” şarkısını Japonlar emin olun bizden daha çok sevdi, dinledi…

Barış Manço’nun unutulmaz Japonya konserini en azından televizyondan seyreden biz çok şanslı bir nesiliz… Dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir konserdi desem abartı olmaz…

Barış Manço’nun şarkılarından herkes bir mesaj aldı. Herkese bir mesaj vardı zaten…

Her şarkısı ayrı güzel, her şarkısı mesaj doluydu…

Ama özellikle “Dağlar dağlar” ve “Gülpembe” şarkılarını bugün de bilmeyen, dinlemeyen yoktur.

Barış Manço sadece unutulmaz şarkıları, müziği, kıyafetiyle değil…

Kişiliği, karakteri, milli duruşu ile büyük bir insan ve sanatçıydı…

1993’te Elazığ Bingöl karayolunda 33 askerimiz şehit edildiğinde Samsun’daki konserini iptal eder. Sahneye çıkıp Samsunlu sevenlerinden özür diler. Hatta iptal ettiği konserin masraflarını cebinden karşılamayı teklif edecek kadar büyük sanatçıydı…

Sanatını hep milleti için yaptı, Türk milletinin değerlerine sonuna kadar sahip çıktı.

Üç kuruşluk menfaati için dansözlük yapmadı, küçük çıkar hesapları yapanlara prim vermedi.

Barış Manço, milleti için sanat yaptı…

Türk milleti de o büyük insanı unutulmazlar arasına aldı…

21 yıl geçti hâlâ gönüllerde yaşıyor; emin olun yüz yıl sonra da unutulmayacak, gönüllerde yaşayacak…

*****

Sarı Çizmeli Mehmet Ağa

Barış Manço’nun 1979 yılında meşhur ettiği, “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” şarkısı bir efsane değil, bir gerçektir.

Mehmet Ağa, aslen Karamanlı bir “Toprak ağası” iken, Osmanlı döneminde yetkililer, Mehmet ağayı çağırarak Kıbrıs Girne’de büyük bir arsa vermişler.

“Karaman’daki bahçelerin gibi ek, biç, halka iş ver, biz de sana toprak bağışlayalım. Hayvancılığı ve tarımı geliştir” derler…

1810-1920 tarihleri arasında yaşamış Karaman’dan Kıbrıs’a 5 kardeşini de alıp gelmişler. Kendileri Yörük Türkmen’dir…

Kıbrıs’taki köyünün adının Göçeri olması, Yörükler’in konar göçer hayatından gelmektedir. Yörükler Köyü de derlermiş “Göçeri Köyü’ne…

Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, devlete söz verdiği gibi tarımda ve hayvancılıkta binlerce kişi çalıştırır, iş verir, büyük bir aile olurlar…

3 bin dönüm toprağı varmış. Kavgalıları barıştırır, bekarları evlendirir, eşyalarını hediye eder, ev verir, en az da bir dönüm toprak bağışlarmış.

Fakir fukara bir kahvehaneye ya da lokantaya gittiğinde para ödemez, yer içer, tüm hesapları Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’ya yazdırırlarmış.

Ağa her Cuma namaz öncesi esnafları dolaşır, halkın borçlarını ödermiş.

Kendi gibi gönlü de zengin bu ağa, malını mülkünü hep başkalarının hesabını ödeyerek harcadığından, yokluk içinde ölmüştür.

Torunları hâlâ Girne’nin Dikmen Beldesi Göçeri Köyü’nde yaşamaktadır.

Bu hikayeyi duyan Barış Manço, Kıbrıs’a gittiğinde Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’nın mezarını arayıp bulur.

Barış Manço’yu çok üzen konu ise mezarın sahipsizliğidir.

Hikayeden çok etkilenen Barış Manço, “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” şarkısını yazar.

Sonra Kıbrıs’a giderek Mehmet Ağa’nın köyündeki mezarını yaptırır...

*****

TEBESSÜM

Tarihi cevap

Barış Manço, Fransa’da bir televizyon kanalının canlı yayınına konuktur. Karşısında küstah bir sunucu vardır ve aklınca Barış Manço’yla dalga geçmektedir.

Sürekli “İşte Türk, yani barbar, vahşi” vs. demektedir. Barış Manço daha fazla dayanamaz ve sunucuya “Yanınızda kâğıt para var mı?” diye sorar.

Bu soru sunucuyu şaşırtır; “Evet var ama ne olacak?” der. Barış Manço ısrar edince sunucu cebindeki kâğıt paraları çıkarır.

Barış Manço sunucuya sorar: “Bu paranızda fotoğrafı olan kişi kimdir?” Sunucu, “General” der.

Barış Manço diğer paralardaki kişileri de sorar. Sunucunun verdiği cevaplar hep, “Falanca general, falanca amiral, falanca komutan” şeklindedir.

Bu sefer Barış Manço cebinden Türk paraları çıkarır. Sunucuya şöyle der:

“Bakın bu parada fotoğrafı görülen kişi Mehmet Akif Ersoy’dur, kendisi büyük bir şairdir. Bu fotoğraftaki kişi de Mevlana’dır, bir düşünürdür. Bu paradaki kişi Fatih Sultan Mehmet’tir, adaletin sembolüdür. Bu paradaki kişi ise Atatürk’tür, ‘Yurtta barış, dünyada barış’ diyen ulu önderimizdir. Bizim paralarımız işte bunlar. Biz Türkler ince ruhlu, kibar, medeni insanlar olduğumuz için paralarımızın arkasına şairlerimizin, düşünürlerimizin, bilim adamlarımızın fotoğraflarını bastık. Siz Fransızlar asıl kendiniz barbar, vahşi olduğunuz için paralarınızın arkasına hep savaş yapan adamlarınızın fotoğraflarını basmışınız!”

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Yaz dostum; güzel sevmeyene adam denir mi?

Barış Manço