Markete giderken bile liste hazırlanır, ihtiyaçlar belirlenir, alışveriş yapılır.

Hiç kimse bütün parasıyla gidip ekmek almaz, bütçesi ve ihtiyaçlarına göre dengeli alışveriş yapar…

Tekstil işindeki bir işyeri, şimdi derin dondurucu konuşmanın zamanı diyerek gereksiz yere buzdolabı almaz…

En basit ev ekonomisinde ve en küçük bir işletmede bile ihtiyaç yoksa gereksiz masraf yapılmaz, hesapla kitapla hareket edilir.

Şimdi ne alaka, bunları niye anlatıyorsun, diye sorabilirsiniz…

Hiçbir ihtiyaç yokken, durup dururken Anayasa değişikliğini konuşmamız da hesapsız kitapsız alışverişe benziyor.

40 yıldır aynı terane tutturuldu; darbe dönemi Anayasası diye…

Anayasanın 12 Eylül askeri darbesi döneminde hazırlandığı ve halk oyuna sunulduğu doğrudur.

Ancak mevcut Anayasa bugüne kadar 19 kez değiştirildi. Değişikliklerin büyük çoğunluğu ve en önemli maddeleri de bu iktidar döneminde yapıldı.

Anayasanın ilk 4 maddesi dışında neredeyse değişmeyen yeri kalmadı…

Her Anayasa değişikliği mevcut sorunları daha da artırdı; 2010 Anayasa değişikliğinin ülkemize nelere mal olduğunu hepimiz biliyoruz…

Sonrasındaki değişikliklerin faturasını saymıyorum bile…

Tabii ki ihtiyaç olduğu zaman, mevcut Anayasa veya yasalar toplumsal uzlaşı ile değiştirilir; ihtiyaç varsa değiştirilmesi de zorunludur…

Öncelikle hangi konuda ihtiyaç olduğunun tespit edilmesi ve o konuda en azından çoğunluk tarafından uzlaşmaya varılması lazım.

Eve yeni bir buzdolabı alırken bile ihtiyacına göre araştırma yapar, yerine ve bütçene göre alırsın. Hele bir buzdolabımız olsun da nasıl olursa olsun denmez.

Anayasanın bir buzdolabı veya market alışveriş kadar da mı önem yok!

Anayasada ihtiyaca cevap vermeyen, ülkenin gelişmesini veya kalkınmasını zora sokan, demokratikleşmenin önünde hangi maddeler var, onu tek tek anlatın.

Nasıl bir değişiklik planlıyorsunuz, gerçekten gerekli mi onu da bilelim…

Derdiniz, bir türlü dillendiremediğiniz, kenardan köşeden birilerine söylettiğiniz Anayasanın ilk 4 maddesi ise…

Olmayacak hayallere kapılıp kendinizi de milletimizi de yormayın…

Bugünkü temel sorunumuz Anayasa veya kanunlarda değildir.

Anayasa ve kanunları uygulayan, daha doğrusu uygulamamakta direnen zihniyettir.

Sorun, etkili ve yetkili makamlarda bulunan ehliyetsiz ve liyakatsiz insanlardır.

Değişikliği millet için değil de kendiniz için istiyorsanız; Anayasayı bırakın, “bana yasanızı” hazırlayın!

*****

Koç’a koç keserler

Süleyman Demirel’in siyasette yeni yeni ısındığı yıllar...

Partililerle birlikte Kırşehir’e gider. Kalabalık, izzet-i ikram, deve kesmeler… Karşılama, Demirel’i ziyadesiyle mutlu eder.

Demirel’den sonra dönemin sevilen siyasetçisi Osman Bölükbaşı da memleketi olan Kırşehir’e gider.

Ekibi, hemen Demirel’e raporu verir; “Bölükbaşı’nın memleketinde size deve, ona koç kestiler. Sizi daha iyi ağırladılar” derler.

Demirel, Bölükbaşı’nı bir yerde görür, yanına gider ve anlatır; “Üstad memleketinde bana çok iyi davrandılar. Deve kestiler, sağolsunlar” der. Sonrada, inceden ayar vermek için, üzüntülü bir şekilde “Duydum ki sana da koç kesmiş hemşerilerin; ayıp etmişler” diye takılır.

Osman Bölükbaşı yine kendinden emin şekilde Demirel’e cevap verir: “Evlat, bizim oralarda deveye deve, koça koç keserler.”

*****

TEBESSÜM

Dolmuş

Osman Bölükbaşı, siyaseti bıraktıktan sonra Ankara Kızılay’da durakta dolmuş beklemektedir. Kendisini tanıyan bir vatandaş, “Siz de mi dolmuş kuyruğunda sıra bekliyorsunuz?” diye sorar.

Osman Bölükbaşı’nın cevabı siyasi hayatını özetler gibidir:

- Ne yapalım yavrum, zamanında cebimizi doldurmadık. Şimdi dolmuşu dolduruyoruz!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Ülkeye sadakat, her zaman; hükümete sadakat, hak ettiği zaman…

Mark Twain