Bâki Sühâ Eyüboğlu ve hatıralar

Abone Ol

Yıl 1966. Askeri okuldan ayrılışımın üzerinden iki hafta geçmeden kendimi Kayseri Gemerek arasında bulunan Karaözü köyünün istasyonunda pancar tesellüm (alım) memuru olarak buldum. İstasyon köyden bir hayli uzaktı. Arada Kızılırmak ve Şahruh köprüsü vardı. Aynı yerde çalışan bir arkadaşın elinde bir şiir kitabı gördüm. Bâkî Sühâ Ediboğlu’nun “Beni de Alın Koynunuza Hatıralar.”

Daha yaşım başım kaç. Ne hatıram varsa, ne yollardan geçtiysem empati sarmalında kitaba adını veren dizeye vuruldum. Yıllar geçecek, bestecisi Selahattin Pınar’ın titrek hüzünlü sesinden tekrar tekrar bu şarkıyı dinleyecek, ben de şarkının hikayesini yazacaktım.

‘’Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar

Dolanıp kalayım bir an boynunuza hatıralar

Yeriniz ne, yurdunuz ne, benden böyle korkunuz ne

Duyuyorum sesinizi bazen derin bir kuyudan

Dinliyorum uzakları kalkıp derin bir uykudan

Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar

Ah bu ömür tükenecek yolunuza hatıralar’’

Baki Süha Ediboğlu’nun ailesi Antalya’da Edipzadeler adıyla bilinirdi. Babası Ahmet Edip Bey’in edebiyata olan ilgisi, çocukluğunda Bâkî Sühâ Ediboğlu’nu da etkilemişti.

Bâki Sühâ Eyüboğlu, 1915’de Antalya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Antalya’da tamamladı. 1936 yılında İstanbul Hayriye Lisesinden mezun oldu. Lisede okurken, 1934 yılında gazeteciliğe adım attı.

Bir süre İstanbul Üniversitesi İktisat ve Hukuk Fakültesinde okudu. Bir süre de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde eğitim gördü. Buradan da ayrıldı.

1934 yılında başlayıp 1940 yılında son bulan gazetecilik deneyimi boyunca, Tan, Akşam ve Cumhuriyet gazetelerinde çalıştı. Ankara Radyosu Basın ve Yayın Genel Müdürlüğünde geçti. Bir süre sonra İstanbul’a gitti. Baş spikerlik yaptı. 1950-1956 yılları arasında İzmir Radyosu’nda müdürlük yaptıktan sonra tekrar İstanbul’a geldi. Müdür yardımcılığı ve danışmanlık yaptı.

Bâkî Sühâ, ses sanatçısı Afife Çerikçioğlu ile Ankara Radyosu’nda tanıştı. 1941 yılında nişanıp, 1942 yılında evlendiler.

1964 yılında TRT’nin kurulmasıyla birlikte TRT kadrosuna Program Müdürü olarak geçti. 1965 yılında Afife ve Bâkî Sühâ Ediboğlu mikrofondaki 25. Yıllarını kutlamak için Afife ve Bâkî Sühâ Ediboğlu’nun gazeteci ve radyocu arkadaşları tarafından bir jübile yapılmıştı.

Bâkî Sühâ, 1940’lı yıllara kadar Memleket Edebiyatı etkisiyle folklor unsurlarını şiirine taşıdı. 1940 ve sonrasında edebiyatımızda gelişen Garip hareketi karşısında ılımlı oldu. Serbest şiirler yazdı. Ama, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim örneği öz şiir anlayışını bırakmadı.

Bir deniz gecesinde unuttuğun şarkıyı

Kıyı kıyı topluyor hafızan

Masmavi göğün altında

Yıldız mahşeri

Dalga dalga açılan

Bulut bulut toplanan.

Davut peygamberin olmalı

Şu duyduğun mezamir

Şu beyaz çıplak

Ölümü unutturan kadın

Aşkı bölüştüğümüz sofrada

Zeliha olmalı.

Ben sevdiğim kitapları bitirdim

Her satırda seni görerek

Her yıldız bir şarkı söyledi

Her şarkıdan bir kalp ağrısı kaldı

Karanlıkta geçen gemiler gibi.”

Bâkî Sühâ Ediboğlu’nun sanat ve edebiyat anlayışı güzel ve estetik değeri olanlara yönelikti. Güzel olanı bulmakta zorluk çekmezdi.

Allah’ım nerede en güzele giden o yol,

Rüzgârların çıktığı o yüce dağ?

Nerede nerede o durmadan bol

Billur sular ile gürleyen o bağ…

Hatıralarımın taze fidanı

Yaprağını yavaş yavaş dökmede,

Sonsuz yalnızlığın korkunç zindanı

Üstüme, Allah’ım, üstüme çökmede.

Bahçemde gözünü yumdu aydınlık.

Gün bitti, ses söndü, kuşlar yuvada.

Körfezden dağlara yükselen ılık

Rüzgârla arkadaş sesin havada…

Karanlık sulara düşüyor gökler,

Düşüyor ömrüm bir karanlık çağa.

Benimle kuşlar, sular ve çiçekler

Bir çıkabilseydik o yüce dağa…

Bâki Süha, 15 Eylül 1992’de vefat etti. Mezar taşında şu mısralar vardı: “Bir gün sana da gelir şu deli yağmur, / Akan yıldızlar boyunca serpilen nur / Aynı yerde birleşir karışık yollar, / Aynı suda aynı gökte aksimiz var.”