Ayşe Kızla İmamın Türküsü

Abone Ol


Yahşeli köyünden 17-18 yaşlarındaki Mehmet,Karagömlek köyünde Hacıeyüpler camisine imam olarak gelmişti. Ayvacık'ın Misvak köyü ile komşuydu. Hafız Mehmet her ne kadar camide imamlık yapıyorsa da, hayatının ilk baharındaydı. Damarlarında deli kan dolaşıyor, toz pembe yıllarını yaşıyordu.

Cümle canlıların uyanışta olduğu bir bahar günü, komşu Misvak köyüne giderken, bir kızla karşılaştı.  Bu kızın adı Ayşe'ydi. Misvak ve cevre köylerin delikanlıları onun için can atardı. Cilveli Ayşe'nin narından yanmayan kalmamıştı. Ama o alçak dağları ben yarattım demezdi. Gözü yükseklerdeydi.

Hafız Mehmet onu, o Hafız Mehmet'i gördüğünde, önce bir çift göz bir birine kenetlendi.  Bir çift söz, birkaç işmar. Ondan sonra her fırsatta kimselerin görmeyeceği yerlerde gizli gizli buluşmalar başladı. Yanıkçam denilen yerdi aşk yuvaları.  Kaçı, göçü, kızarmayı utanmayı bırakmışlardı.  Birbirlerinden özge ne kimseyi duyacak, ne kimseye görecek halleri vardı. Ayşe Kızla baş başa olduğu zamanlar Hafız Mehmet imamlığı, hocalığı unutuyor, dilinin bağı çözülüyor, bülbül gibi ötüyordu:

"Ahu  bakışlım, yayla çiçeği kokuşlum; Yahşeli yaylasını yayladım, aşk deryasını boyladım; beni buralara ne yel attı, ne sel attı; attıysa, başımdan esen yeller attı; yeller atmadıysa, gözlerimden akan seller attı.." diyordu.

Ayşe geri kalır mı:

"A be kızanım, ben Ezine'nin gülü, Misvak'ın sümbülüyüm. Söyle bana ne zaman  allı, pullu, telli duvaklı günlere erişiriz? "

Hafız Mehmet'le Cilveli Ayşe'nin buluşmaları sürüyordu. İşi o kadar ileri götürmüşlerdi ki,  İmam, Cuma namazlarını bile Misvak köyünde kırdırır olmuştu. İki köyün ortasında bulunun Yanıkçam'da buluşmaları, sevişip koklaşmaları, köyün gençlerin onuruna dokunuyordu. Yanık Çam'ın altında el ele, diz dize, göz göze, dil dileyken; baskın yapmışlardı. Hafız Mehmet, Ayşe'yi bırakıp, arkasına bakmadan kaçarken, gençler Ayşe'nin saçlarından tuttukları gibi sürüklemişlerdi. Hep birlikte dağa götürmüşlerdi.

Olan olmuştu.  Ayşe, gece yarısı perişan durumda, Hacıeyüpler Camisi'ne ulaşabilmiş. Kendisini bırakıp kaçan Hafız Mehmet'in kaldığı odanın kapısını vurmuştu:

Ama, Hafız Mehmet'in kapısı duvar olmuştu.

"Senin gibi erkeğin Allah belasını versin!"  diyen Ayşe, perişan bir durumda, Ezine'nin yolunu tutmuştu.  Derken günün birinde köye bir haber ulaştı:

"Cilveli Ayşe kötü yola düşmüş!"

Üzülen üzülmüş, süzülen süzülmüş, kimi vah vah! demişti, kimi oh oh!. Düşenin dostu olmaz, diyenler boşa söylememişlerdi.

Cilveli Ayşe'nin dramı Misvak köyün kadınlarını duygulandırmıştı. "Ocaklar başından dışarı. Allah kimseyi düşürmesin" derlerken, bir türkü yakmayı da ihmal etmemişlerdi. Bu türkü, gelenekten, görenekten kopanların kulaklarına küpe olması dileğiyle söylenirdi:

"Çamı çama çattılar
Çama kurşun attılar
Ayşe kızla imamı
Yanık Çam'da bastılar

Kama bıçak yaresi
Aman imam nedir bunun çaresi...

Misvak köyün yolunda
Beşibirlik boynunda
İmam ölmek istiyor
Ayşe kızın koynunda
Hoştur amma cilvesi

Ayşe kızın elmas aman küpesi ...."

YARIN: ADI LÜTFÜYE