Avucunu Yalamaya Doymayan Adamlar

Abone Ol


Partizanlığı fanatizm derecesine vardırmış olanların "Bunu bizim siyasetimiz için söylemiyorsun herhalde" dediğini duyar gibiyim. Ama ne yazık ki, hiç biriniz masum değilsiniz ve kenara çekilip karşıtlarınızı göstermeye kalkmayın.

İsterseniz sokaktaki vatandaşa tek tek kendiniz sorun ya da en güvenilir şirkete, en yaygın ve çok sayıda denekli anket yaptırın aynı sonuç çıkacak karşınıza.

Vatandaş siyasetten buz gibi soğumuş vaziyette ve siyaseti ülkenin sorunlarından biri olarak görüyor artık.

Çünkü; kronikleşmiş tüm sorunların da, geleceğe dair tehlike sinyalleri veren tüm gelişmelerin de siyasetin fanatizmi, bağnazlığı ve sığlığı yüzünden bu hale geldiğine inanıyor vatandaş...

Bu tespit, gazeteciliği sadece "siyaset" odaklı yapan meslektaşlar için de geçerli.

* * *

Türkiye'de artık siyaset tek kanallı yapılıyor.

Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı ve Recep Tayyip Erdoğan fanatizmi...

Ayağı kayıp yere düşen "muhalif" bile başına gelen olayı bir şekilde Recep Tayyip Erdoğan'a bağlama çabasına giriyor. "Efendim şu yapıldı, şöyle yapıldı, şunun için oldu, geldi ayağıma takıldı ve muhalefetin kökünü kazımak için beni düşürdüler..."

Bunu, hiç bir statüsü bulunmayan sokaktaki bir vatandaş değil, ülke yönetiminde söz sahibi olmaya aday olma iddiasındakiler yapıyor. Bu "hastalıklı muhalefet" haline dair ardı ardına sayısız örnek sıralamam mümkün.

Peki ama, Recep Tayyip Erdoğan hayranlarında durum nasıl?

Orası da hiç farklı değil. O cenahta da bir "hastalıklı ruh hali" virüs gibi hızla yayılmaya devam ediyor.

Ülkedeki her iyi gelişme Recep Tayyip Erdoğan ve onu sevenlerin başarısı onlara göre. En ufak olumsuzluk olduğunda "komplo", "muhalefetin tezgâhı", "uluslararası sermayenin işi", "Yahudi oyunu", "paralel sinsi plan" gibi klişe cümleler ardı ardına dökülüyor ağızlardan.

Bu kesimde "torbacılık" zihniyeti hakim. Bir dönem "Ergenekon" veya "darbeciler" torbasına doldurulurdu her şey, şimdi "Paralel Devlet Yapılanması" torbası var. Tüm kötülüklerin anası da onlar...

* * *

Muhalefet kendisinden umudunu kesmiş, adeta "ilahi mesaj" bekler gibi iktidarın sarsılacağı, güç kaybedeceği hatta yıkılacağı umuduyla duruyor hayakta.

Bülent Arınç konuşur, anında bir kesim avuçlarını ovuşturmaya başlar ve "bölünüyorlar" diye siyasi senaryolar yazar. Olmadı Hüseyin Çelik'in neyi twitlediği, sosyal medyadan kimin hangi sözünü paylaştığı takibe alınır.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün tüm adımları takip altında ve adeta "jest mimik falcılığı" yapılır oldu. AK Parti'nin kuruluşunda çok önemli görevlerde bulunmuş veya bir dönem hasbelkader partide önemli görev almış bir isim sol kaşını kaldırdığında "çözülme başladı" çığlıkları atanlar, anında dev bir koroya dönüşüyor. Ama hep hayal kırıklığına uğruyorlar.

Bu kadarla mı sınırlı?

Gözler dünyayı radar gibi tarıyor. Putin'in derman olacağı düşüncesiyle mi nedir bilinmez, Rus uçağının düşürülmesinin intikamını almak için neredeyse sapanla uçak düşürecek tipler türedi etrafımızda.

Bir Alman televizyonunun Türk siyasetine burnunu dibine kadar sokmasını bile "sorun" değil, "işte fırsat" gibi değerlendirir olduk. Söylemde "anti emperyalist" olanlar yapıyor hem de bunu.

Oturmuş, ülkenin Cumhurbaşkanı'nı ABD'de kaç kişinin karşıladığını sayıyor, bunun üzerinden siyasi kehanetler üretiyoruz. Sosyal medya videolarıyla kendilerini tatmin edip, gülmekten helak olmuş halde yataklarına keyif içinde uzanıp uyuyanların milyonlar için kurtarıcı olacağını zannediyoruz.

Daha düne kadar "İranlı zıpır" denilen Rıza Sarraf bile muhalefetin umudu oldu neredeyse. ABD'li savcı da milli kahramanımız...

Demokrat geçinip darbelerden medet umarak "hadi İnşallah" diyenlerden hiç bahsetmiyorum bile...

Ülkedeki sosyolojik erezyon, toplumsal travmaya dönüşmüş, tüm dini, ahlaki, insani değerlerimiz aşınmış. Bırakın komşumuzu, aile bireylerine bile "acaba" diye bakar olmuşuz kimin umurunda!

Varsa yoksa tek kanallı siyaset: Düşmanlık...

Recep Tayyip Erdoğan'a düşman olanlar ve Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirenlere düşman olanlar... Üçüncü bir yolu aklından geçirenlere bu dünyada hiç yer yok.

Düşmanlaştırma üzerine siyaset yapanların hepsine "Böyle devam ettiğiniz sürece gücünüz, makamınız, paranız olacak belki ama halk içine çıkmaya yüzünüz kalmayacak" demekten kendimi alamıyorum...