Genel olarak arıdan elde edilen ürünlerin kullanılmasıyla gerçekleştirilen alternatif tedavileri içerir.

Bir önceki yazıdan devamla arıları anlatmayı sürdürelim. Arı kovanının içinde katı bir hiyerarşi ve görev dağılımı vardır. Kovanı sürekli temiz tutmaya çalışır arılar. Dışarıdan gelen minicik bir toz tanesini, minik bir yaprak parçacığını ürettikleri Propolis ile kaplayarak kovana zarar vermesinin önüne geçerler. Arılar kovana giren minik sinekleri, böcekleri öldürerek bu sıvıyla yani Propolis ile kaplayıp kendilerine zarar vermesine engel olurlar.

Propolis; bitkilerin ürettiği; bitkileri mikroorganizmaların saldırısına ve doğa koşullarına karşı koruyan reçinemsi özün arılar tarafından toplanıp, dönüştürülerek antibakteriyal bir yapı kazandırılmış maddedir. Doğal antibiyotik dersek çok yanlış olmaz sanırım.

Kovanın içi başka bir dünyadır. Arılar tarafından sıcaklığı ve temizliği kontrol altında tutulur. Kovanın içindeki hava sürekli temizlenir. Dünya üzerinde en sağlıklı ortam kovanların içidir. Ülkemizde Apiterapi işlemi daha çok bal, arı zehri, propolis, polen, arısütü kullanımıyla gerçekleşmektedir. Ciddi anlamda arı kovanlarının içindeki o mikropsuz havayı solunum hastalarına solutacak bir merkez sanırım henüz yok.

Yöntemi aslında çok basit. Kovanların üzerinde bir delik açılıyor. Bu delik arıların çıkamayacağı bir telle kaplanıyor. Deliğin üzerine bir hava alma düzeneği yerleştirilip kovandan alınan temizlenmiş hava insanlara solunum maskeleriyle solutuluyor. İlaçsız, yan etkisiz, tamamen doğal bir yöntem.

Bir diğer yöntem de kovanların belirli yerleri açılarak içindeki hava minik konaklama odalarına veriliyor. Bu odacıklar çok küçük. Bir yatak ve ayakta durabileceğiniz küçücük bir alan var. Dört ya da beş kovanda açılan yerlerden odanın içine sürekli arıların arındırdığı hava geliyor. Hastalar bu odalarda uyuyor, oturuyor, zaman geçiriyor. Astıma, solunum yolu hastalıklarına, Koah ve nefes darlığına çok iyi geldiği söyleniyor bu yöntemin. Bu türde tedavilerin destekleyici tedaviler olduğunu lütfen unutmayalım. Eğer bu yönde bir adım atmak isterseniz mutlaka buna doktorunuzla konuşarak karar verin.

Bal antibakteriyel, ve antioksidan yapısıyla insanlar tarafından yüz yıllardır yaralarınve hastalıkların tedavisinde kullanılmış. Kılıç yaraları balla sarılmış. Dünya üzerinde bozulmayan tek gıda maddesi baldır.

Kovanı ve içindeki hayatı düşünün. O küçücük kutu içinde yaratılan mucizeyi. Hâlâ arıların birçok sırrı çözülemedi.

Geçen sene yaşadığımız kuraklık nedeniyle arılar aç kalarak öldüler. İnanın bana bu sene bizler bu arı ölümlerinden dolayı çok zarar göreceğiz. Önceki yıllarda çiçek açmış meyve bahçelerine girdiğinizde derinden gelen bir uğultu duyardınız. Neredeyse o kocaman ağaçlardaki her çiçekte bir arı olurdu. Ne yazık ki bu sene ne o uğultuyu duydum ne de öyle her çiçekte arı gördüm.

Belki mevsimsel değişikliklerin etkisiyle meyve ağaçlarının bir kısmı çiçeğini bağlayamadan döktü. Yüzde yüz doğru olduğunu söyleyemem ama ben arıların olmayışına veriyorum bu durumu birazda. Arılar yok, çiçekler döllenmedi ve zamanı  gelen çiçek döküldü.

Oğul vermiş arıyı avuçlarımla doldurdum kovana. Avuçlarınızda kıpırdanan, yumşacık bir öbek arı; inanılmaz bir duygu ve heyecandı.

,Bu sene de kötü başladı arılar için. Kış uzun sürdü. Havalar bir türlü ısınmadı. Arılar zamanında çalışmaya başlayamadı. Şimdilerde kovanlar ve arılar kendine geliyor. Umarım hep böyle devam eder.

Bu sene kötü başladı bizim için, kış uzun sürdü, havalar bir türlü ısınmadı. Arılar zamanında çalışmaya başlayamadı. Doğada  kötü giden ne varsa bizim içinde bir şeyler kötü gidiyor demektir unutmayın.

Belki de en büyük hatamız ‘’insan’’ adını alarak doğal hayatın içinden başka bir yerde konumlandırmak kendimizi.

Hata insana özgüdür. İnsandan başka hiçbir canlı hata yapmaz.