Asıl İş – Yardımcı İş Ayrımı | Neden kritik?

Abone Ol

Alt işverenlik ilişkisinin üzerine kurulduğu ilk taşlardan biri, asıl iş–yardımcı iş ayrımıdır. Bu taş doğru konulmazsa, duvar ilk sıradan eğri yükselir ve en tepede dev bir sapmaya dönüşür. Kâğıt üzerindeki başlıklar, kâh “yüklenici” kâh “hizmet sağlayıcı” diye süslenir fakat denetim masasında sorulan soru hep aynıdır: “Bu iş, üretimin kalbinde midir, yoksa çevresinde mi?” “Asıl iş” dediğimiz, mal veya hizmet üretiminin esasını oluşturan çekirdektir. “Yardımcı iş” ise çekirdeğe temas eder ama onun zorunlu unsuru değildir, asıl iş sürdüğü müddetçe süren, ona bağımlı iştir. Buradaki hata sadece hukuki bir isabetsizlik üretmez; verimliliği, iş barışını, tedarikçi ilişkisini ve itibarı da zedeleyebilir. Üstelik risklerin bir kısmı sinsice büyür ve hiç beklenmeyen bir anda karşımıza çıkar: Sözleşme yıllarca sessiz ilerler, ilk şikâyette ya da ilk iş kazasında, hatta bir toplu sözleşme sürecinde dosya açılır ve geçmiş beş–on yıl bir anda masaya gelir.

Bu yazı dizisinde, kanunun ve yönetmeliğin kurduğu çerçeveyi sahadaki gerçeklikle buluşturacağız. Önce ayrımın mantığını ve dilini netleştireceğiz, ardından temizlikten proses lojistiğine, montajdan kimyasal iç temizliklere kadar farklı örneklerle hükmün nasıl değiştiğini göstereceğiz. Sonra yargının fotoğrafını, özellikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik ölçütlerini inceleyeceğiz. Ayrıca, yanlış kurgunun yol açtığı üç büyük dalgayı (muvazaa, butlan ve müteselsil sorumluluk) maliyet ve itibar etkileriyle birlikte ele alacağız. Amacımız, “başlığı değiştirmekle gerçeği değiştirdiğini sanan” pratik alışkanlıklardan ve mevzuat uyumundan uzak modelleri tanımak ve sağlıklı bir model önermek.

Pratik bir kılavuz için üç soru ile başlayabiliriz: (1) İş, üretimin çekirdeğinde mi yoksa çekirdeğe bağımlı ama ondan bağımsız yürüyebilir mi? (2) Yer ve istihdam bağı nasıl kurulmuş, aynı bant ve aynı ekip mi, yoksa ayrıştırılmış hatlar mı? (3) Asıl işin parçası devrediliyorsa, bu devir teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş üzerinden mi gerekçelendirilmiş? Bu üç soruya verdiğimiz cevaplar tutarlıysa, alt işverenlik ilişkisini doğru zeminde kurma şansımız artar.

Özetle: Ayrımı bir “etiket tartışması” değil, işletme mimarisi kararı olarak ele almalıyız. Çünkü etiketler değişebilir fakat denetimde her zaman fiilî fotoğraf geçerli olacaktır. Doğru fotoğrafı kurmanın yolu da yalnızca hukuk metinlerini bilmekten değil, sahayı bu metinlerin diline tercüme edebilmekten geçer. İş akış şeması güncelse, hatlar ayrılmışsa, görev tanımları ve kıyafetler ayrıştırılmışsa, bordrodan vardiya çizelgesine kadar tüm kayıtlar düzenliyse, emir komuta zinciri doğru oluşturulduysa soru işaretlerinin yarısı giderilmiş demektir. Diğer yarısı ise ilişkinin neden kurulduğunu dürüstçe yazabilmektir: Maliyet düşürmek için mi, uzmanlık almak için mi, yoksa yönetemediğimiz bir sorunu başkasına devretmek için mi? Bazı nedenler rasyoneldir, bazıları ise işletmenin ileride çarpacağı görünmez bir duvardır.