Salgın, evde hapis kalmak, uygulanan tedbirler hepimizi etkiledi; kimisi ekonomik, kimisi moral olarak çöktü, çöküyor…

Çoğu zaman hukuk dışına çıkılarak uygulanan tedbirler, getirilen yasaklar herkesin sıkıntısını daha da artırdı…

Kademeli normalleşmeye döndük, dönüyoruz derken şimdi de aşı tartışması başladı…

Toplumun büyük kesimi bir an önce aşı olabilmek için çabalarken, bazıları aşıdan kaçıyor.

Herkesin kendine göre tabii ki bir gerekçesi var; kimisi aşı yoluyla sağlığını kaybetmekten korkuyor, kimisi aşıyla hayatına müdahale edilebileceğinden çekiniyor.

Aşıyla cip takılacağını ve insanların kontrol edileceğini düşünenler ve söyleyenler de var.

Sadece sıradan insanların değil, aşı konusunda uzman olanların da kafası karışık…

Virüsün nasıl çıktığı, ne şekil yayıldığı konusunda yüzlerce görüş ortaya atılıyor, haliyle insanların aşılanması da bu çerçevede değerlendiriliyor.

İlaç konusunda çok hassas değiliz, tabiri caizse leblebi gibi ilaç tüketiyoruz.

Doktora gittiğimizde antibiyotik vermezse, hele hiç ilaç vermezse, “bu doktor acemi” diyerek muhakkak başka bir doktora daha görünürüz.

Çantamızdan hiç eksik etmediğimiz tek şey ilaçtır; ağrı kesicinin her türlüsünü kuruyemiş gibi tüketiyoruz. İlaç işini o kadar abartıyoruz ki her ev küçük bir eczane gibi.

İlaçların büyük çoğunluğu yurt dışında üretiliyor, ülkemizde tüketiliyor.

İlacın hoyratça kullanıldığı, doğal beslenme yerine vitamin ilaçlarının tüketildiği bir toplumda, aşıya bu kadar önyargılı yaklaşılmasının mantığı anlaşılır gibi değil.

Her ilacın yan etkisi vardır, hele ağrı kesicilerin yan etkisi belki de diğer ilaçlardan fazladır.

Birileri bize cip takacaksa veya ilaçla kontrol edecekse ağrı kesicilerle bu işi çok daha rahat yapabilir, çoğu insan zaten buna dünden razı ki bol bol ilaç tüketiyor…

Aşıya şüphe ile yaklaşılmasını anlarım, doğrusu da budur, ancak ağrı kesicileri leblebi gibi yutarken bir tek aşı konusunda hassas olmak garip bir durumdur.

Buna rağmen insanların, hele hele 18 yaş altındakilerin aşı konusunda zorlanmasının doğru olmadığını düşünüyorum.

Aşı olmak veya olmamak bir tercihtir, insanlar bu konuda kişisel tercihini yapabilmelidir.

Hele hele yasal bir düzenleme yapmadan, tüm insanları aşıya zorlamak, mecbur tutmak Anayasa’ya da aykırıdır.

Çözüm zorlamak değil, insanları ikna etmektir.

Özellikle uzmanlar, aşı konusunda insanların kafasındaki soru işaretlerine cevap vermelidir.

Daha da önemlisi ve önceliklisi yerli ve milli aşının bir an önce üretilmesidir.

Sadece Kovid-19 aşısı değil, bütün aşıların ülkemizde üretilmesi şarttır.

80 yıl öncesinde Çin’e aşı satan ülkemizin, bugün Çin aşısına mahkûm olması hazin bir durumdur.

İşin içine Çin girince insanların kafasının karışmasından daha doğal ne olabilir ki…

*****

Fırtınanın getirdiği huzur

Pakistanlı Dr. İşân Hüseyni yaptığı büyük hizmetlerden dolayı ödül almak için uluslararası bir konferansa gitmek için uçağa bindi.

Yıldırım çarpması sonucu uçak arızalandı ve en yakın havaalanına inmek zorunda kaldı.

Bir sonraki uçak 16 saat sonra kalkacaktı. Sinirlenerek “O toplantıya muhakkak yetişmem lazım. 16 saat bekleyemem” diye bağırdı.

Görevliler gideceği şehrin 6 saat uzaklıkta olduğunu ve isterse araba kiralayarak gidebileceğini söylediler.

Aceleyle yola çıktı ama aksilik yine yakasını bırakmadı. Yolda şiddetli yağmurdan göz gözü görmez ve selden dolayı araç gidemez olur.

Yol kenarında eski bir evin kapısını çalıp hızla içeri girer. Yaşlı bir kadın içeride oturuyordu.

Heyecan ve telaşla, “Telefonu verir misin, telefon etmem lazım” dediğinde kadın tebessüm ederek, “Görmüyor musun evladım, ne telefonu. Burada ne telefon, ne de elektrik var. Geç az dinlen, yemek ye, çay iç sonra düşünürsün bu işleri” dedi.

Adam çaresizce bekler, az ısınarak yemek yedi ve çayını yudumlarken yaşlı kadın namaz kılıp uzun uzun dualar etti.

Dikkatle baktığında kadının bir beşiği salladığını ve beşikte çok küçük bir bebeğin hareketsiz durduğunu gördü.

“Kimin bu bebek anacığım? Hayırdır bu kadar uzun ağlayarak dua ettin” diye sordu.

Yaşlı kadın: “Hem annesi, hem de babasından yetim olan torunumdur. Ağır hastalığı var. Bölgedeki hiçbir doktor çaresini bulamadı. İşan Hüseyni adlı bir doktor var. Çaresi ondadır dediler. Ancak çok uzakta olduğundan birkaç gündür Allah’a dua ediyorum ki, Allah bu bebeğin işini kolaylaştırsın.

Doktor Hüseyni ağlayarak dedi ki, “Kalk anacığım. Allah senin duanı kabul etti. Senin duan yıldırımlar çaktırıp uçağı yere indirdi. Seller akıttı ve sonunda beni size ulaştırdı. Doktor İşan Hüseyni benim.”

*****             

TEBESSÜM

Uyku

Adamın biri uyku uyuyamaz olmuş. Tedavi için uyku terapisi yapan bir merkeze gitmiş. Derdini anlatmış ve ona uyku uyutabileceklerini söylemişler.

Günler geçmesine rağmen yine uyuyamayınca sinirlenip merkezi basmış:

- Benden tonlarca para aldınız ama hâlâ bir dakika bile uyutamadınız!

- Ayakta uyuttuk sizi!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Eğer hayatını değiştirecek tek bir insanı arıyorsan, aynaya bak.

Roman Price