Ardında birçok soru kalan âşık

Aşıklar, toplumsal olayları, heyecanları dile getirmişler, Ali İzzet de bu geleneksel tavırdan nasiplenmiş. Kısa süre de olsa zamanın siyasi akımlarına da kendini kaptırmış. Sazını ve şiirini politikanın buyruğuna kaptırmasının çok zararını görmüş.

Abone Ol

Siyasi taşlamalarının pek çoğunda Ali İzzet yerine Nefretî mahlasını kullanmış. Pek çok şiirinde, çağdaş şiire geçişi yakalaya­bilmiş.

Bunlardan birine:

"Dev adımlı mavi gözlü ejderha

Altın saçlı güneş yüzlü ejderha

Gerçek sözlü barış izli ejderha

Sulh etti yurtları cihan Atatürk."

kıtası ile başlayan Atatürk şiirini örnek vermemiz mümkün.

Zaman zaman plaklara yalnızca şiirlerini de okumuş olan Ali İzzet, repertuarımızda yer alan pek çok türkünün derlenmesine de yardımcı ve kaynak kişi olmuş. Bunlardan birisi Dedemoğlu'­nun ünlü "Yürü bre çiçek dağı / Sende suna boylum kaldı." adlı türküsüydü. Yörede söylenen bir çok türküyü de plağa okuduğu veya derleyicilere kaynak kişi olması nedeniyle onun adına kayıtlara geçmişti. Bunlardan birisine Şarkışla Çevresinde 19 uncu yüzyılda yaşamış bulunun İzzetî’ye ait alan “Mecnunum Leylâ’mı gördüm, / Bir kerecik baktı geçti” diye başlayan türküydü. Bu konularda Ali İzzet’in, Aşık Veysel titizliği gösterdiği söylenemez. Ancak, şimdi Ali İzzet’e ait birçok türkü de başkalarının adına kaydediliyor. Örneğin Mühür Gözlüm adlı türküsü Neşet Ertaş’ın şiirleri arasında antolojilere girmiş. Oysa Neşet Ertaş, Zeki Müren gibi bu türküyü yorumlayan, geniş halk kitlelerinde sevilmesine katkı sağlayan değerli bir sanatçıydı.

Öte yandan Pir Sultan Abdal, Gündeşlioğlu, Ocakzadeler ve Silsüpüroğlu Halil Bey adlı kitapları da hazırlamış, bastırmış ve gezdiği yerlerde satmış.

Ali İzzet, aşıklığının yanı sıra kendine özgü tatlı konuşması ve iyi bir meydan hatibi olmasıyla da ünlenmiş. Yurdun hemen her yerini gezmiş, oralardaki şairlerle tanışmış, derlemeler yapmış, bir antolojiye sığacak kadar şiirleri belleğinde korumuş.

Ali İzzet'in veya Ali İzzet hakkında başkalarının yazdığı onun üzerinde kitap var. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz. 1942 yılında yayınlanan Anadolu Halk Şairi Ali İzzet, 1951 yılında yayınlanan Türk'ün Sazından, 1955 yılında, Ali İzzet Ağlıyor, 1956 yılında, Kitap Küçük Dert Büyük, 1958 yılında, Teller de Muradım Alsın, 1963'de Şiirler, 1964 yılında Ali İzzet Kıbrıs'ta, 1966 yılında Sürmeli, 1967 yılında Mühür Gözlüm.

Mühür gözlüm seni elden

Sakınırım kıskanırım

Uçan kuştan esen yelden

Sakınırım kıskanırım

Kavumundan akrabandan

Kardeşinden öz babandan

Seni doğuran anandan

Sakınırım kıskanırım

Beşikte yatan kuzundan

Hem oğlundan hem kuzundan

Ben seni senin gözünden

Sakınırım kıskanırım

….

Bu şiiri havalandıran yanı türkü yapan Ali İzzet olabilir. Ancak bir benzeğin benzeği olduğunu söyleyebiliriz. Öncelikle Aşık Ömer’den nazire yapanın Gevheri olduğunu, ondan da Emlek yöresinden Âşık Hüseyin Gürsoy daha sonra da Ali İzzet’in türkü olarak okuduğu ve üzerine kaydettirdiği sanılıyor.

Benzer bir türkü de bir dönek çok sık olarak söylenen türkülerden biriydi:

Şu sazıma bir düzen ver

Teller de muradın alsın

Gel beni bir tenhada gör

Diller de muradın alsın

Elinden tutup gezelim

Harman döşe gül dizelim

Kalem ver adın yazalım

Eller de muradın alsın

……

Ali İzzet görüşelim

Bugün bayram barışalım

Aç göğsünü sarışalım

Kollar da muradın alsın

Bu şiirinde genç yaşta vefat eden Hüseyin Gürsoy’a ait olduğu öne sürülüyor.

Ali İzzet'in şiirlerinde gurbet acısının türlü yönlerini bulmak mümkün. Bunun nedeni, özellikle 1950'lerden sonra geçimini temin etmek için sürekli gezmesi, köyünden eşinden ve çocuk­larından ayrı kalması.

Ünlü âşık, 10 Ekim 1981 Cumartesi günü köyünde vefat etti. Mezarı doğduğu köy de bulunuyor.