Eskilerimiz, utanma duygusunu kaybeden insanlar için “Ar damarı çatlamış” derlerdi.

Günümüzde yaşananlar için “Ar damarı çatladı” demek bile az geliyor.

Toplum olarak maalesef iyi ve kötüyü ayırt etmediğimiz gibi utanma duygusunu da kaybettik.

Tüm Türkiye, KPSS sorularının sızdırıldığı gibi çok vahim bir iddiayı konuşuyor.

İddiaların odağındaki ÖSYM, henüz iki saat geçmeden açıklama yapıyor; “Bazı sınav sorularının, bir yayınevinin deneme sınavı sorularıyla aynı olduğuna ilişkin sosyal medya platformlarında ortaya atılan iddiaların incelemelerimiz neticesinde asılsız olduğu anlaşılmıştır.” 

İnsan merak ediyor; iki saatte neyi araştırdınız, incelediniz?

En azından az bir nezaket göstererek, “Konu ciddi şekilde araştırılıyor, gereği neyse yapılacak” deyip de iki üç gün sonra “iddialar asılsızdır” açıklamasını yapsanız daha inandırıcı olmaz mıydı?

Sadece toplumda değil, maalesef devlet yönetiminde de utanma ve ciddiyet kalmadı.

Birçok iddia ortaya atılıyor; hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadan, “İddialar asılsızdır, iftira atılıyor, kumpas kuruldu” denilerek geçiştiriliyor.

Görevden alınan eski ÖSYM Başkanı Halis Aygün’ün açıklamaları da aslında utanma duygusunu kaybettiğimizin bir nevi itirafı oldu.

Aygün diyor ki; “4 yıllık görev süresinin tamamlanmasına bir ay kala itibar suikastı yapıldı. 4 yıl süreyle özveriyle çalıştık. Her hafta sonu yılda yaklaşık 10 milyon kişinin katıldığı sınavlarda en küçük bir iddiaya meydan vermedik. Birileri başarımızdan rahatsız olmuş olacak ki düğmeye bastı. Kimseye kırgın değilim, üzgünüm.”

Tüm Türkiye ÖSYM Başkanını konuşuyor, görevden alındı, sınav iptal edildi.

Hâlâ itibar suikastı yapıldı, en küçük bir iddiaya meydan vermedik, kimseye kırgın değilim diyor, diyebiliyor.

Hele kırgın olmaması çok güzel! Olur ya soruların çalındığını ortaya çıkaranlardan kırgın olabilirdi, hatta “itibar suikastı yaptılar” diyerek dava bile açabilirdi!

Utanma duygusu kaybedilince gelinen nokta böyle oluyor.

Yanlış anlaşılmasın, sorun sadece ÖSYM Başkanı veya sınavlar değildir.

Türkiye’nin sorunu çok daha vahimdir…

Varsayalım ki sınavlar hilesiz yapıldı, sorular da çalınmadı…

Mülakatı geçebiliyor musunuz?

Gerçekten hak eden, ehliyet ve liyakat sahibi kişiler, hak ettikleri göreve atanıyor mu?

Gerçekten utanma duygusunu kaybetmemiş olsak; ehliyetsiz atamalar yapıldığında tepki göstermek yerine alkışlar mıydık?

Gerçekten ehliyet ve liyakat sahibi kişiler göreve atanmış olsaydı; bugün sınav hırsızlığını, soruların çalınmasını konuşur muyduk?

Bugün yaşananlar hepimizin eseri…

*****

Aç gözlülüğün sonu

Üç arkadaş kasabadan biraz uzaklaşıp ormanda gezintiye çıkarlar. Gezinirken gizli bir mağara keşfederler. Mağaraya girdiklerinde bir sandık dolusu hazine bulurlar. Çok sevinirler, artık zengindirler. Birbirlerine sarılır, coşarlar.

Hazineyi aralarında paylaşmaya karar verirler, ancak altınları taşıyabilmeleri için bir at lazımdır ve karınları da çok acıkmıştır. Aralarından kura çekerek birini görevlendirirler. O kişi kasabaya gidecek, taşımak için gerekli malzemeleri de getirecektir.

Derken aralarında biri yola düşer, yolda giderken, kötü düşünceler benliğini sarar o kişinin. “Altınları neden onlarla paylaşayım ki, hepsi benim olmalı” diye düşünür.

Bu arada mağarada kalan iki arkadaş, “Altınları neden üçe bölelim, ikimiz paylaşırsak payımıza daha çok düşer” derler ve aralarında anlaşırlar. Arkadaşları geldiğinde saklanacak ve ansızın kafasına vurarak öldüreceklerdir. Öyle de yaparlar.

Gelen arkadaşlarını öldürdükten sonra çok acıktıklarından getirilen yemeği yerler. Bir süre sonra, onlar da ölür; çünkü yemeğe zehir katılmıştır. Sahipsiz altınlar ve ortada üç ceset vardır.

*****

TEBESSÜM

En büyük et

Yemek saatinde öğrenciler, en büyük parça eti almak için tartışıyorlarmış. Biri, “Ben alacağım...”, diğerleri “Olmaz ben...” derken müdür içeriye girmiş. Tartışmaya son vermek için:

- Hanginiz daha fazla patates yerse, en büyük parça eti ona vereceğim, der.

Çocuklar hızla patates yemeye başlamışlar ve kısa sürede patateslerini bitirmişler.

Müdür sormuş:

- Doydunuz mu?

Çocuklar bir ağızdan:

- Evet, diye cevaplamışlar.

Müdür:

- Madem hepiniz doydunuz, öyleyse et yarına kaldı.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Keşke herkesin ömrü vicdanı kadar olsa.

Antoine De Saint-Exupéry