Kasaba veya köy gibi küçük yerleşim yerlerinde ve nispeten kapalı toplumlarda insanlar birbirine daha sıkı sıkıya bağlıdır.

Akrabalar ve komşular arası ilişkiler çok yüksektir.

Her ne kadar kimi zaman kadın cinayetlerine kılıf olarak gösterildiği için küçümsense de töre diye tabir edilen gelenek görenek ve ahlâkı kurallar çok sıkıdır.

Mahkeme yargılama yapmaz, ceza vermez ama cezadan bile daha ağır toplumsal baskı veya diğer adıyla mahalle baskısı vardır.

En büyük ceza ayıplanma, dışlanma ve halk tabiri ile adam yerine konmamadır.

Kırsal toplumlarda yaşayan insanlar için bundan daha ağır yaptırım düşünülemez zaten.

Kapınızın önünde oturup rahat çayınızı içemiyorsunuz, bir komşunuzu çaya davet etseniz yüzünüze bakmıyor, insanlar selamı bile esirgiyor.

Dara düşseniz kimse dönüp bakmıyor, işiniz olsa kimse yardım etmiyor, para ile bile işinizi yaptıramıyorsunuz.

Aklı başında her insan bu tür ağır yaptırımlarla karşılaşmamak için adetlere azami ölçüde riayet eder. Emin olun ki en ağır hapis cezaları bile insanları bu kadar kurala uymaya zorlayamaz.

Buna rağmen adetlere karşı gelen yok mu derseniz tabii ki var…

Kimisi bütün baskılara ve ayıplamalara rağmen bildiğini okuyor, kimseyi de umursamıyor.

Hiçbir kural tanımayan, yol yordam gözetmeyen bu insanlara toplumda “ar damarı çatlamış” derler.

Toplum bu tür kişilerden umudunu kesmiştir, ıslah olma ihtimali bile görmemektedir.

Her ne kadar direnseler de “ar damarı çatlamış” damgası yediklerinden o toplumda kalamazlar, bir şekilde yollarını ayırırlar.

Kimisi evini arazisini satıp gider, kimisi belki ileride dönebilirim umuduyla evini arazisini satmadan geçici olarak terk eder.

Bu tür insanlar gitmezse, bazıları da onları örnek alıp kural tanımazsa toplum için asıl tehlike o zaman başlar…

Ar damarı çatlamış olanlar her geçen gün güçlenir, bir zaman sonra çoğunluk haline gelir ve ahlâklı, kurala uyan, dürüst insanlar dışlanır olur.

Kısaca toplumun ar damarı çatlamış olur. İyi insanlar, ahlâklı insanlar, kurala uyan dürüstler daha fazla dayanamaz ve köyü terk ederler.

Kuralsızlık, ahlâksızlık temel kural olur.

“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” zihniyeti hakim olur ve kötülük alkışlanır, çalanlar, hırsızlık yapanlar muteber adam muamelesi görür.

En büyük ahlâksızlıklar, kanunsuzluklar, hırsızlıklar bile akla hayale gelmeyecek gerekçelerle savunulur, kural dışı davrananlar toplumun örnek gösterdiği muteber insanlar haline gelir.

Dürüst insanlar sesini yükselttikçe ezilir…

Ortalık ar damarı çatlamış insanların savaş alanına döner…

Toplumun ar damarı çatlamış diyeceğim ama maalesef çatlayacak bir ar damarı bile kalmamış.

*****

Unuttuğumuz basit kurallar

Bir kişiyi telefonla iki defadan fazla aramayın. Çağrınızı cevaplamazlarsa, ilgilenmeleri gereken önemli bir şeyler olduğunu varsayın.

Ödünç aldığınız parayı, diğer kişi size ödünç verdiğini hatırlamadan önce iade edin. Bu sizin dürüstlüğünüzü ve karakterinizi gösterir. Aynı şey para haricindeki diğer şeyler için de geçerlidir.

Birisi size yemek ısmarlarken asla menüdeki pahalı yemeği sipariş etmeyin. Mümkünse onların seçtikleri yiyecekleri sizin için de sipariş etmelerini isteyin.

Hiç kimseye “Ah, yani henüz evli değil misin?”, “Çocuğun yok mu?”, “Neden bir ev almadın?” veya “Neden bir araba almıyorsunuz?” gibi garip sorular sormayın. Bunlar sizin sorununuz değildir.

Arkanızdan gelen kişi için daima kapıyı açın. Erkek ya da kız, yaşlı ya da genç olması fark etmez. Toplum içinde birine iyi davranmak sizi küçültmez.

Bir arkadaşınız sizin için bir ödeme yaptıysa, bir dahaki sefere siz ödeme yapın.

Farklı görüşlere saygı gösterin. Unutmayın, birinin 6 gördüğü, size 9 görünebilir. Ayrıca, ikinci görüş bir alternatif için iyidir.

İnsanların konuşmasını asla bölmeyin. Konuşmalarına izin verin. Dediklerinin hepsini duyun ve hepsini filtreleyin.

Konuşurken gereksiz konulara girmeyin. Asıl konuyu anlaşılır şekilde anlatmaya çalışın.

Birisiyle dalga geçer ve onlar bundan hoşlanmazsa, durun ve bir daha asla yapmayın. İnsanları daha fazlasını yapmaya teşvik edin ve ne kadar minnettar olduğunuzu gösterin.

Biri size yardım ederken “teşekkür ederim” deyin.

Arkadaşlarınızı kamuoyunda övün. Baş başayken eleştirin.

Birinin kilosu hakkında yorum yapmak için hiçbir zaman bir neden yoktur. “Harika görünüyorsun” demen yeterli. Kilo vermek hakkında konuşmak istiyorlarsa, zaten yapacaktır.

Biri size telefonunda bir fotoğraf gösterdiğinde sola veya sağa kaydırmayın. Sırada ne olduğunu asla bilemezsiniz.

Bir arkadaşınız size doktor randevusu olduğunu söylerse, bunun ne için olduğunu sormayın, “Umarım iyisindir” demeniz yeterlidir. Onları, size kişisel hastalıklarını söylemek zorunda kalma gibi rahatsız edici bir duruma sokmayın. Bilmenizi isterlerse, bunu zaten söylerler.

Temizlik görevlisine Genel Müdür ile aynı saygıyı gösterin. Altınızdaki birine ne kadar kaba davrandığınızdan kimse etkilenmez, ama insanlar onlara saygılı davranırsanız bunu fark edeceklerdir.

Bir kişi doğrudan sizinle konuşuyorsa, telefonunuza bakmak kabalıktır.

Sizden istenene kadar asla tavsiye vermeyin.

Kimseye gerek yokken yaşını ve maaşını sormayın.

Sizi doğrudan ilgilendirmeyen herhangi bir şey olmadıkça işinize odaklanın.

Sokakta biriyle konuşuyorsanız güneş gözlüğünüzü çıkarın. Bu bir saygı göstergesidir. Göz teması konuşma kadar önemlidir.

Yoksulların ortasında asla zenginliğinizden bahsetmeyin. Benzer şekilde, çocuğu olmayanların yanında çocuklarınız hakkında konuşmayın.

İyi bir mesajı okuduktan sonra, “Mesaj için teşekkürler” demeye çalışın.

Cep telefonlarınız ile konuşurken, başkalarının sizi dinlemek zorunda kalmamasına riayet edin.

(Alıntıdır)

*****                  

TEBESSÜM

Hırsız

At çalmak için bir ahıra giren hırsız yakalanır. Ev sahibi merak ederek, sorar:

- Nasıl at çalındığını bana öğretirsen seni serbest bırakacağım, ben de bir daha atlarımın çalınmasına çare bulurum.

Hırsız kabul eder. Adamın gözü önünde atın yularını çözer, gemini vurur, üstüne atlayıp dört nala uzaklaşırken bağırır:

- Öğrendin mi? İşte at böyle çalınır!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Dil pek keskin kılıçtır, kan akıtmadan can yakar.

Hz. Ali (RA)