Cehalet en güçlü silahtır. Cehaletten daha etkili bir silah yapılamadı henüz.

Bekliyoruz. Neyin geleceğini bilmeden bekliyoruz. Bu bekleyiş ve beklerken yaşayıp gördüklerimiz bizlere acı vermeye devam ediyor.

İran’da bir kadın baş örtüsünden saçı göründüğü için yani “yeterince örtünmediği” için öldürüldü. Mahsa Amini 22 yaşındaydı. Birilerinin kızı, kardeşi, arkadaşı, ablasıydı.

İran’da kadınlar protesto amacıyla saçlarını kesmeye başladılar. İncecik, cılız bir ses olarak kalmaya devam edecek söylemeye, anlatmaya çalıştıkları acı.

Cehalet ve bağnazlık hükümranlık sürdüğü yerde insana özgü ne varsa kurutur. Cehaletin etkisi ve yarattığı tahribat atom bombasının etkisinden ve tahribatından da çoktur. Sanki cehaletin sonsuz bir etkisi var toplumların üzerinde. Hiç bitmiyor. İnsanı sürekli dibe çekiyor. Zifiri karanlık ne kadar artar, çoğalabilir ki diye soruyorum kendime. Siyah bir rengin durmadan daha siyah olmaya çalıştığını düşünün; bunun ötesi var mı?

Dönüp dolaşıp insanın yarattığı vahşete geliyoruz. İnsan programlanabilen bir makinedir ve insandan cani yaratmak çok kolaydır. İnsanların düşünme ve akıl yürütme yeteneklerini köreltirseniz ve bu körelmiş zihinleri yalan yanlış hurafelerle, bilgilerle doldurursanız artık ne isterseniz yaptıracağınız bir makineniz var demektir.

Cehalet ve aynı kökten gelen cahil sözcüğü özellikle bizim ülkemizde okula gitmemiş, eğitim görmemiş bireyleri nitelemek için kullanılıyor ve anlamsal bir kayba uğruyor. Oysa cehalet ve cahil sözcüğünün daha derin anlamları var. Ayrıca eğitim görmüş, okullar bitirmiş, diplomalar almış cahillerle dolu dünyamız. Cehalet aklın, mantığın, sorgulamanın bittiği yerde başlıyor.

Sürekli koyulaşan bir karanlık gibi yoğunlaşıyor bu sözcükler. Bence en kötü tarafı bu sözcüğe nail olan insanların “asla değiştiremeyeceğiniz” düşüncelerinin, fikirlerinin olması. Bu zehirleri düşünme yeteneğini yitirmiş insanların zihnine ekerseniz o insanlara “onlardan olmayan” diğerlerini yaktırabilirsiniz. Toplama kampları, gaz odaları kurdurup; “birilerini” yani sizden olmayan insanlar olarak size öğretilmiş diğerlerini o gaz odalarında öldürtebilirsiniz.

Cehalet insanlığın düşmanıdır.

Bireysel özgürlüklerin kısıtlandığı, seçme şansınızın kalmadığı yerler aslında bizlerin kapatıldığı görünmez duvarlı hapishanelerdir. O görünmez duvarların arkasında bizlere her şeyi yapabilirler. Öldürebilirler, işkence edebilirler, inanmadığınız bir sistemin içinde yaşamanızı isteyebilirler. İnsana yapılabilecek en büyük işkence inanmadığı bir sistemin içinde o sistemin kurallarına göre yaşamaya zorlanmaktır.

İnsana yapılan zulmü artık ekranlarda canlı izliyoruz. Saçının bir parçası görünüyor diye yediği dayak sonucu ölen Mahsa Amini ile derisinin renginden dolayı başka bir kıtada öldürülen insanın katili bence aynı. Cehalet ve bağnazlığı yönetimlerinin parçası olarak içselleştiren “egemenlerdir” katiller.

Söylemek istediğim, anlatmak istediğim duygularımın yalnızca küçük bir kısmını aktarabiliyorum sizlere. Oysa çok daha büyük bir üzüntü, çok daha büyük bir acı var içimde ve hiçbir şey yapamıyorum.

Beklemek acı veriyor. Bazen umutla bekliyorsunuz; umutla beklemek çok acı vermiyor. Hatta bu bekleyişte sevinç karışıyor geçen zamanın içine.

Bazılarımız gelmeyeceğini, olmayacağını bilerek bekliyoruz. İşte bu canımızı çok yakıyor.