Abdulkadir Güler, Onur Doğan, Hüseyin Cankaya, Bican Kapılay, Celal Tekedereli...

Bu isimleri hatırlayanınız var mı?

Akrabaları ve arkadaşları olanlar hatırlar…

Bir de gözyaşları hiç dinmeyecek olan anaları…

Aradan sadece 2 gün geçti… Pençe Kilit Operasyon bölgesinde PKK’lı hainlerin saldırısı sonucu şehit olan 5 kahraman askerimizi iki gün sonra unuttuk.

Tıpkı bundan önce şehit olan kahramanlarımızı unuttuğumuz gibi…

Dün 5 kahraman askerimizin aynı karede yer alan fotoğrafını durum yapmış, sosyal medyada paylaşmış, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sözleriyle üzüntülerimizi belirtmiştik.

Ama sadece bir gün…

İkinci gün maalesef unutuyoruz. Yine unuttuk…

Sadece şehit anaları kara toprağa girene kadar gözyaşlarıyla yaşayacak ve hiç unutmayacak.

Bir de geride kalan eşi ve evlatları…

Biz ise yine “Şehitlerimizin kanları yerde kalmayacak” nutuklarıyla avunacağız…

Hatırlarsınız, bir ara “analar ağlamasın” sloganıyla köy köy kasaba kasaba dolaşarak kanlı terör örgütünün aslında ne kadar iyi ve masum (!) olduğunu anlatma derdine düştüler.

Şimdi ise ağlamasın dedikleri anaların kapısına şehit evlatlarını gönderiyorlar.

29 yıl önce yine bir bahar günü 24 Mayıs 1993’te Bingöl-Elazığ karayolunda sivil kıyafetli ve silahsız 33 askerimiz PKK’lı teröristlerce hunharca şehit edilmişti.

33 vatan evladından birinin ismini hatırlıyor muyuz?

“Şehitler ölmez” diye sürekli slogan atılıyor ama şehitler unutulduğu için maalesef her geçen gün yeni şehitleri uğurlamak zorunda kalıyoruz.

Şehitleri unuttuğumuz içindir ki analar ağlamasın zırvasına milletin bir kısmı kandı.

Şehitleri unuttuğumuz için, bölücü terörle mücadelede maalesef 40 yıldır kesin sonuç alamadık…

Ve ne yazık ki, şehitler unutulduğu için vatan evlatlarımız Suriye’de şehit olurken, Suriyeliler ülkemizde keyif sürüyor, Suriyeliler ülkesine dönsün diyenler hain ilan ediliyor.

Artık “Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak” nutuklarını bir kenara bırakın…

Vatan evlatlarının şehit olmaması için ne gerekiyorsa onu yapın…

Terörü kökünden bitirin ki, şehitler gerçekten ölmesin…

*****

Feraset sahibi olmak

Sultan IV. Murad’a bir subaşının (o günkü polis) halktan rüşvet aldığı konusunda şikâyet gelir.

Padişah hemen bir müfettiş görevlendirdi ve şikâyeti araştırmasını emretti. Müfettiş tam bir ay adamı takip ettiği halde suçüstü yakalayamadı. Gelip durumu Padişaha arz etti:

- Padişahım, zannedersem halk yanılıyor, şikâyet edilen subaşının rüşvet aldığına dair bir işarete rastlamadım.

Padişah kaşlarını çattı:

- Benim halkım yanılmaz ama sende feraset yoktur.

- Feraset de ne ola ki Padişahım?

Padişah şöyle cevap verdi:

- Peygamber Efendimiz (SAV) buyuruyor ki; “Müminin ferasetinden sakının. Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar.” Feraset üstün zekâ, üstün kabiliyettir, anlayıştır. Hadi git…

Müfettişi gönderdikten sonra rüşvet aldığı iddia edilen subaşını huzuruna çağırttı. Ona bir kese uzattı.

- Bunu al, sabah namazında Ayasofya Camiine git, top kandilinin altında seni bekleyen fakire ver.

Subaşı keseyi aldı, kuşağının arasına koydu ve izin isteyip Padişahın huzurundan ayrıldı.

Sabah namazında Ayasofya Camiine gitti... Padişahın söylediği yerde kendisini bekleyen dilenci kılıklı adama keseyi uzattı:

Adam keseyi aldı.

- Allah Padişahımıza ve devletimize zeval vermesin, diye dua ederek koynuna attı. Subaşı gittikten sonra keseyi koynundan çıkarıp saydı. Yalnızca 5 altın vardı.

Ertesi gün öğle üzeri halk rüşvetçi subaşının padişah tarafından yakalanıp cezalandırıldığı haberiyle bayram ediyordu. Bir belâdan kurtulmuşlardı.

Müfettiş işi merak etti. Kendisi bir ay peşinde dolaştığı halde adamı yakalayamamıştı da Padişah bir gece içinde bunu nasıl başarmıştı? Huzuruna çıkıp sorunca Padişah anlatır:

- Feraset dediğim budur işte. Adama verdiğim kesede 50 altın vardı. Ama camide bekleyen fakire sadece 5 altın verdi. Demek 45 altını kendi cebine attı. Böylece haram yediği anlaşıldı.

- Padişahım, kesede 5 altın olduğunu nereden bildiniz?

IV. Murad güldü:

- Camideki dilenci bendim. Bir suçluyu yakalamak için yapmayacağım yoktur. Çünkü ben Allah’tan korkarım.

Müfettiş, “Ferasetin ne demek olduğunu anladım” diyerek Padişahın elini minnetle öptü.

*****

TEBESSÜM

Hafıza

Üç ihtiyar kendi aralarında konuşuyor… Biri der ki:

- Ben iyice bunadım. Geçen evime bir kadın geldi onu evden kovdum. Meğer gelen benim 40 yıllık karımmış.

- Seninki de bir şey mi? Ben geçen gün merdivenin tam ortasına geldim, yukarıya mı çıkıyordum, aşağıya mı iniyordum, yarım saat düşündüm.

Üçüncüsü araya girer:

- Allah’ıma şükürler olsun ki benim hiçbir şeyim yok, dedikten sonra iki parmağını tahtaya vurdu; hemen arkasından kim o diye seslendi.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Her şeyin başlangıcı küçüktür.

Cicero