Kurtuluştan kuruluşa Amasya

Yeşile hasret, çamur renginde akan Yeşilırmak kıyısındaki seyirlikte oturan kurt gözlü, evcil, yabanıl bakışlı, pullu-yemenili elma yanaklı ve kiraz dudaklı kızların güleç yüzlerini gördükçe; kararan şehre gün doğmuş sanki... Lilith’in elinden, Adem ile Havva’ya günah işleten Amasya’nın kokulu misket elması, “Niğde elması” olarak ün yapmaktadır artık. Yine de Amasya’da, Ferhat ile Şirin pınarından sulanan buğday benizli sevdalıların sıcak bakışları, sevi oku gibi yüreğinizi bir kaya kuytusuna puntalıyor. Erişilmez sevdalarda taşlaşırsınız. Taşınıza yüz süren gelinlerin dilekleri umuda ve alın yazısına dönüşür.

Saçlarınız, Fırtına Tanrısı Teşup’un çekim alanında savrulur. Meryem Ana’nın gözyaşı şişesinde, buharlaşan bir damla sevdası ya da Şirin’in Ferhat’a akıttığı gözyaşları, coşkulu Yeşilırmak gibi çağlar... Ya da, ağlar... Olmadı, kara sevdaya tutuldunuz; Bimarhane’de şifa bulursunuz... Osmanlı Paşası Lala’ların elinden ve dilinden damlayan bilge sözcüklerle saraylarda ağırlanırsınız. Belki de, üç kıtayı saran dev çınar ağacının gölgesinde at koşturursunuz. Kendi “Düşistan”ınıza padişah olursunuz... Nice Sultanlar, önünüzde diz çöker... Anadolu, sizi selamlar...

“Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu”nun, son kurtuluş bildirgesine imza koyarsınız. “Tam Bağımsız Türkiye!” belgisi ardına düşersiniz... Bağımsızlık Bildirgesi’nin yazılışından tam 100 yıl sonra; “Anadolu’nun Oxfort’u” diye anılan Amasya’da, okullarda türbanlı kızları ve “Talebe Yurdu”nda-Kuran Kursu’nda okuyan yeşil sarıklı çocukları gördükçe; Mustafa Kemal’i 24 Eylül 1924’de, Amasya tren istasyonunda karşılayan Göynücekli Mehmet Efendi ve Müftü Kamil Efendi’nin “Paşam, gazanız mübarek olsun!.. “ sözlerini anımsayarak; çağdaş medeniyetin anahtarı olan “Harf Devrimi”nin önemini bir kez daha iliklerimize dek hissettik...

 

24 km. uzunluğundaki Ferhat Su Kanalı ve Karızları, Anadolu su medeniyeti için örnek teşkil ediyor. Yeşilırmak üzerinde bulunan Helkız Köprüsü’nden tepelere-uzaklara bakan Gazi Kemal Dede’nin bilge sözleri, kulaklarımda çınlıyor. Dönüşte yolda; “Amasya Bildirgesi” ve “Söylev”i okuyorum, yeniden... Bir de, Dr. Alev Coşkun’un “Yeni Mandacılar” ve “Samsun’dan Önce 6 Ay” kitabını okumanın dayanılmaz hafifiliğini yaşıyorum...

Devamı yarın…