Hasan Dağı “Kar ile Kor” Öyküsü

Anadolu Selçuklu döneminde Hasan Dağı zirvesinde yaşayan ve bir yoleri gezgin derviş olan Hasan Dede ile Aksaray Kadınlar Hamamı karşısındaki tekkesinde-türbesinde yaşayan Aksakal bilge erenlerden Ali Baba’nın; “Kar ile Kor” mitolojik öyküsünün dramatik yanı ise şöyle;

Hasan Dede’nin omzundaki heybeden KAR hiç eksik olmaz ve yaz kış hiç erimezmiş... Ali Baba’nın heybesinden KOR hiç eksik olmaz ve yaz kış hiç heybeyi yakmazmış... Bu iki eren, bu iki akıl danışılan ve her davranışlarıyla örnek kişilik sergileyen dervişler; zaman zaman bir araya gelirler, konuşurlar, hasbıhal ederlermiş... Bir bahar günü Hasan Dağı burcundaki otağından aşağıya, Aksaray Ulu Cami yanında bulunan ve Somuncu Baba Tekkesine doğru giden yolun solundaki Ali Baba’nın dergahına gelen Hasan Dede, heybesini duvara asmış ve konuşmaya başlamışlar... Ali Baba dergahı karşısında bulunan kadınlar hahamına girip çıkan güzel hanımlardan bazılarının kakülü ve topuklarını gören Hasan Dede’nin nefsi uyanmış ve içinden ılık bir gönül suyu akmış... Hasan Dede’nin nefesi, nefsine hakim olamamış... Ve duvarda asılı bulunan torbasındaki KOR, erimeye başlamış ve şıp şıp damlamış... Bunu gören Kırıkkale erenlerinde Hasan Dede, bu duruma çok üzülmüş ve mahcup olmuş... Konya Mevlevilerinden Ali Baba ise, eriyip damlayan Kar’a ve bir de Hasan Dede’ye bakıp, sesli düşünmüş ve düşüncesini şöyle dillendirmiş:

“Ya erenler; Hasan Dağı zirvesinde, kuş uçmaz kervan geçmez yerde, tek başına “derviş” olmak kolaydır. Gel, bir de Aksaray’ın göbeğinde, kadınlar hamamının karşısında “derviş” ol da, göreyim seni...”

Bu durum ve bu sözden sonra, yavaşça ayağa kalkıp eriyen kar’ın bulunduğu heybesini omzuna alıp, yola koyulmuş... Ve Hasan Dede; eski dostu Ali Baba’nın önünde eğilip, vedalaşırken bir vasiyette bulunmuş:

“Ya erenler, beni bağışlayınız... Ben artık buralara gelemem... Ben, tüm sırlarımın tanığı olan Hasan Dağı burcuna dönüyorum... Artık ölene dek aşağıya, buralara inmeyeceğim... Yabanıl atlar, aç kurtlar, dağ kuşları ve yüce tanrım beni bekliyor... Şu yalan dünyaya bir geldik, bin gidiyoruz... Nefsim, nefesimi esir aldı... Beni başı dumanlı, başı dertli ve başı boş, koca dağ bekliyor... Yüreğime Ali Baba’nın kor’u düştü... Kutsal gönül şeridi, yürek donu kar’ım eridi... Sevgimi sebil eyleyemedim... Gönül ne kar, ne de kor dinlemedi... Artık, Hasan Dağı burcu da kar tutmayacak... Sular çekilecek, ova çöle dönecek... Dilerim, kıyametten önce halk, bu “Kar ile Kor” öyküsünden ders alır... Nesine ve nefesine hakim olur... Çevresini ve nefsini korur...” der ve hiç ardına bakmadan yola koyulur Hasan Dede...

Sonuç: Hasan Dede, Konya Ovası’nı ve Tuz Gölü’nü öperek batan güneşe aldırmadan, yüce dağın zirvesine erişir... Ve bir daha Hasan Dede’yi kimse görmez... Şimdilerde ise, bir Anadolu Dervişi gibi süzülen Hasan Dağı’nın zirvesinde, yalnızca Hasan Dede’nin mezarından kalıntılar bulunmaktadır... Dağcılar ve alternatif turizmin maceracı konukları, zirve tırmanışı yapıp, çadırlarını kurduktan ve adrenalin kor’u ve dağın beyaz örtüsü erimeye yüz tutan kar’la tanıştıktan sonra; Dağcı Zafer Yıldız gibi; Hasan Dede’nin ruhuna bir Fatiha okumanın dayanılmaz hafifliğini yaşamaktalar... Hasan Dağı zirvesinden Aksaray’a ulaşan “Kar ile Kor” öyküsü, binlerce yıldır dilden dile dolaşıp durur...

Devamı yarın…