Aksaray Burcu Hasan Dağı

Kimi günlemler, olaylar ve kişiler vardır, belleklerden silinmez. Kimi mekanlar ve öyküler cardır, tarihin her döneminde yaşarlar ve oniks mermer sütunlara ya da belleğimize kazınırlar. Ve hep var olurlar, hep yaşarlar... Bir Anadolu Dervişi, Aksakal Bilge kişi gibi yolcuları selamlayan Hasan Dağı, pek çok destanlara, ağıtlara ve sevda öykülerine ilham olmuştur. Hasan Dağı’na adını veren erenlerden Hsan Dede ve Aksaray’daki tekkesinde sunduğu sebil sofrası ile anılan Ali Baba’nın “KAR ile KOR” Öyküsü; pek çok şaire ve belgeselciye esin kaynağı olmuştur. Sözlü Anadolu edebiyatının zengin bir ürünü olarak, dillere destan, hep anlatılmakta ve hala yaşamaktadır... Aksaray’da, Somuncu Baba ve başka esin kaynağı kültürlerde mevcuttur... Bir zamanlar, belgeselini de çekmeye çalıştığım; bu gezi yazısı kapsamında da konu edeceğim; “Kar ile Kor” öyküsünün detaylarını, ileriki sayfalarda anlatacağım...

13 milyar yıl önce Güneş, 4,5 milyar yıl önce Dünya ve 3 milyar yıl önce su yoktu...

On milyon yıl önce patlayan Erciyes Dağı ve Hasan Dağı’ndan etrafa savrulan yangın tüfleri ve bir iç deniz olan Konya Ovası’nın Tuz Gölü’ne dönüşmesi; bölgenin doğal oluşumunda etkili olmuştur. Tipik Kapadokya coğrafyasının oluşumu benzeri bu durum; zamanla yağmur, kar, rüzgar, soğuk, sıcak gibi doğa olaylarının etkisi ile evrimleşen, değişim ve dönüşüme uğrayan bu topoğrafya; Üç milyon yıldır insan denilen canlıya, 12 bin yıldır da Anadolu Medeniyeti’ne ev sahipliği yapmaktadır...

Sümerler, Hititler, Tyana, İlhanlılar, Romalılar, Bizans ve Selçuklular, Karamanoğulları, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi ile birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Aksaray; Anadolu’nun orta yerinde, Aksakal bilge dervişler gibi yanından geçenleri selamlayan, bir Hisar gibi yükselen ve bir doğa harikası olan HasanDağı başta olmak üzere; Tuz Gölü’nden Ihlara Vadisi’ne, Keçi Kalesi’nden Taşpınar’a, Kızıl Kilise’den Eğri Minare’ye, Hasan Dede’den Ali Baba’ya, 2. Kılıç Aslan’dan Somuncu Baba’ya, Selime’nin sırdaş oyuklarından Ihlara Vadisi’nin sevdalı güvercinlerine, Hrıstiyan azizlerin doğal boyalarla yaptığı duvar resimlerinde anlam bulan Yılanlı ve Ağaçlı Kiliselerin şifa aradığı kutsal su sesleri, şimdi bile yeni konuklarına bekliyor. Helvadere yamaçlarından ovaya süzülen paraşütlerin kolu kanadı olamanın heyecanını ve dayanılmaz hafifliğini yaşamak için sabırsızlanın. Köy Enstitülü baş öğretmen ve Halk Eğitim Müdürü Ali Yalman ve Yazar Mahmut Makal’a “Bizim Köy” kitabını yazdıran ve ona esin kaynağı olan, Demirciköy’ün tezek kokulu bayırları ve tarihi Bezirhane’nin dönen kocaman ardıç ağacı çarkının gizemli heybeti görülmeye değer...

Nevşehir’den gelip Aksaray’da küçük bir bakkal dükkanı ile işe başlayan ve Anadolu milli sermayesini ve Anadolu insanının girişimci özelliğini temsil eden Aksaraylı yakışıklı işadamı Kamil Yazıcı’nın gençlik arkadaşı olan Gazeteci Resam Fikret Otyam’ın babasının, Aksaray’da ilk eczaneyi açış öyküsü de, Aksaray eşrafı tarafından hep anlatılan bir başka insan manzarasıdır. Uzun yıllardır Aksaray’ı mekan tutan, 68 Kuşağı gençliğinin önderlerinden olan Niğdeli Dr. Lütfi Dokuzoğlu’nun, bir fotoğraf sanatçısı özelliği ise; Aksaray’ın sempatik, çağdaş, renkli yüzü ve Aksaray çevresinin alternatif turizm potansiyeli zenginliklerini tanıtmasındaki özverisi ise, dillere destandır. Aksaraylı dağcılar ve fotoğrafçıların yanı sıra; İl, ilçe ve belde belediyelerin, Aksaray il Kültür Müdürlüğü çalışanlarının, Aksaray Üniversitesi’nin ve Zafer Yıldız gibi dört mevsim Hasan Dağı zirvesine tırmanış yapan dağcıların çalışmaları da, kentin tanıtımına ne kadar büyük katkı sağladığını görmezlikten gelemeyiz... Uzun zaman önce Aksaray’a ilk gittiğimde, merkezde buluna Mahmut Uçan’nın taş fırınında pişen; tereyağlı, kavurmalı ve pastırmalı pidenin tadı damağımda kaldı... Özellikle, Belediye arka sokağında bulunan Mustafa Toker Hediyelik Eşya dükkanından, sevdiklerinize; Aksaray’ın ve Kapadokya’nın simgesi olan, pek çok hediye almanızı öneririm...

Devamı haftaya