Ameliyathane’den naklen yayın

Hafif loş ve buz gibi odada aletin sedyesine ilk kez yattığımda, aklımdan çılgınca düşünceler geçiyordu. Bozuk para dâhil, üzerimdeki tüm metal nesneleri çıkartmam istenmişti. Hem heyecanlanmış, hem de korkmuştum… Şaka değil, 6 milyon vatlık bir ışın girecekti vücuduma… Ve bu yaklaşık on dört dakika sürecekti…

Seans bitiminde kimi tutsam yıldırım çarpmışa dönecekti belki de… Yahut tüm bedenim atomlarına ayrılacaktı… Sonra nasıl bir araya gelirdi katrilyon kere katrilyon atomlarım?…

Yoksa bu dünyadan gidici miydim?

Ya ışınların şiddeti beni görünmez adam yaparsa… İşte bu ihtimal düşüncelerimin akış yönünü değiştirdi… Görünmez olmanın iyi yanları olduğu gibi kötü yanları da çoktu…

Şöyle denize nazır bir ağacın altına oturup keyif yapıyorsunuz… Dalıp gitmişsiniz hayal âlemine… Derken magandanın biri ihtiyacını gideriyor üzerinize… Metroda varsayalım şans eseri boş bir yer bulup oturmuşsunuz…

Bir sonraki durakta, şöyle ufak tefek yüz kiloluk biri boş yer buldum sevinciyle çökmüş kucağınıza… Elinizde olmadan bağırmışsınız acıdan… Korkudan kalp krizinden gitmiş adam…

Öte yandan, maçlar bedava… Tiyatro, sinema ve konserlere para yok. Dilediğiniz davete katılıyorsunuz davet edilmeden… Hatta korumalarının ruhu duymadan en önemli devlet adamlarının yanına sokulmanız işten bile değil… Kim bilir belki milyonlarca insanın hayır duasını alacak eylemler bile yapabilirsiniz bu yeteneğinizle…

Sonra gazeteler, televizyonlar günlerce yayında… Mossad’ın işi… CIA’nın parmağı… KGB’nin tırnağı… Esad’ın bedduası… PKK’nin gazabı… Vudu vudu dansı…

Siyasilerin her biri ayrı söylemde… Kimse, kimin ne dediğini anlamıyor… Çünkü, kimse kimseyi adam yerine koyup dinlemiyor… (tele kulaklar hariç)

Fantezilerim sona ermeden ne çabuk geçti on dört dakika…

Kurşun kapı açıldı, görevliler beni kaldırdı… Baktım her yanım sağlam. Tutuğum yerler ateş topuna dönmüyor… Anlattım hissettiklerimi doktoruma… Şimdi her gördüğünde bana gülüyor…

Seanslar ilerledikçe ışın tedavisi bende halsizlik oluşturmaya başladı. Sürekli yatmak istiyorum, ama uyku yok… Beynimin içi sersem sepet… Unutkanlığım arttı. Zaten hafızamın güçlü olduğu da söylenemezdi ya… Mesela “şeyini şey ettiğimin şeyi” ni hatırlıyordum… Ancak şeyi nasıl şey ettiğimi hatırlamıyordum…

İştahım da kapandı. Canım bir şey istemiyor… Kardeşim buğday şırası içmemi, kayısı çekirdeği yememi önerdi. Bir arkadaşım karbonatlı su içmemi salık verdi. Bir başkası “keçiboynuzu pekmezi” dedi…

“Araba devrilince, yol gösteren çok olur” derler ya!.. İşte öyle bir şey…

İdrar sıkıntım her geçen gün artıyor. Bedenimde bulgur tanesi gibi pütürler oluşmaya başladı. Doktora gösterdim, tedavi sonunda düzeleceğini söyledi.

GELECEK YAZI: ÇATLAK, KAFADA DEĞİL DAMARDA