AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik eleştirilerine ilişkin, "Cumhurbaşkanımızın yemin töreni ile ilgili değerlenmesini imam hatiplilerle ilgili etkinlikte yapmaması gerektiğini ifade ediyor. Devletin başı olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın gerek siyasi meselelerle ilgili gerek devlet meseleleriyle hangi mekanda, hangi ortamda açıklama yapacağına dair herhangi bir kısıtlama yoktur. Bu yaklaşım, 28 Şubat kafasıdır. Cumhurbaşkanımızın bulunduğu her ortamda devlet meselesi ile değerlendirme yapması gayet normaldir. Harbiyeliler de imam hatipliler de bu ülkenin değeridir" dedi.
Çelik, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Cumhurbaşkanına yönelik, 'İmam hatip ve Harbiyelileri karşı karşıya getirmek istiyor' dediğini belirterek, "Böyle bir yaklaşım provokatif bir yaklaşımdır. Sorumsuz siyaset anlayışının net bir örneği olduğunu ifade etmek isterim. Cumhurbaşkanımızın yemin töreni ile ilgili değerlenmesini imam hatiplilerle ilgili etkinlikte yapmaması gerektiğini ifade ediyor. Devletin başı olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın gerek siyasi meselelerle ilgili gerek devlet meseleleriyle hangi mekanda, hangi ortamda açıklama yapacağına dair herhangi bir kısıtlama yoktur. Bu yaklaşım, 28 Şubat kafasıdır. Cumhurbaşkanımızın bulunduğu her ortamda devlet meselesi ile değerlendirme yapması gayet normaldir. Harbiyeliler de imam hatipliler de bu ülkenin değeridir. Asıl bu şekildeki bir değerlendirme ile Sayın Özel, harbiye ve imam hatip karşılaştırması yaparak böyle bir zıtlığı kurgulayarak ve bunu Sayın Cumhurbaşkanımıza son derece temelsiz bir şekilde atfederek, son derece sorumsuz bir siyaset anlayışını ortaya koymuştur. Harbiye milletin değeridir, imam hatipler de milletin değeridir. Bu milletin çocuklarına haksızlıktır. Özgür Özel'in harbiye-imam hatip karşılaştırması temelsizdir. Kamu alanını bölme yaklaşımı ilkel bir yaklaşımdır" dedi.
'NARİN'E SAHİP ÇIKIYOR GİBİ GÖRÜNMELERİ İKİYÜZLÜLÜK'
Ardından Diyarbakır'daki Narin Güran cinayetine değinen Çelik, "Bütün milletin acısı olarak toprağa verdiğimiz Narin kızımızı halen büyük bir acı ile hatırlıyoruz. Bugün de bakanlarımız ve milletvekili arkadaşlarımız, Narin'in mezarını ziyaret edecekler ve oradan milletimize taziyelerini bir kere daha ifade edecekler. Sayın Cumhurbaşkanımız adli sürecin bizzat takipçisi olacağını ve bu kişilerin hukuk çerçevesinde gereken cezayı alması için bu konuyu takip edeceğini ifade ettiler. Partimizde de arkadaşlarımız da bütün bu gelişmeleri en hassas bir biçimde takip ediyorlar. Bu tip konularda siyasi değerlendirme yapmak, son derece yanlıştır. Bu hepimizin acısı olan bir meseledir. Topyekün belli camiaları suçlamak, fevkalade yanlış bir tutumdur. Acıyı paylaşmak yerine doğrudan partimize laflar söyleyenler oldu. Bunların belli bir siyasi motivasyonla hareket ettiği görülmektedir. Özellikle de PKK'yı destekleyen ve Diyarbakır Anneleri'nin yanına bir kere gitmemiş olan, PKK terör örgütünün dağa kaçırdığı kız çocukları hakkında herhangi bir cümle söylememiş olanların burada Narin'e sahip çıkıyor gibi görüntü vermeleri ikiyüzlülükten başka bir şey değildir" diye konuştu.
'KUR'AN KURSLARINA SALDIRMAK SİYASİ İSTİSMARDIR'
Diyarbakır Anneleri'ne sahip çıkmayanların, bugün bu acının üzerinden politika üretmeye çalıştığını işaret eden Çelik, "Yine bu çerçevede DEM Parti Mardin Milletvekilinin Kur'an kurslarını hedef alması da maalesef, bu ikiyüzlü politik ajandanın bir neticesi olarak gündeme gelmiştir. Bütün bu acıyı, bütün bu yanlışı tutup, Kur'an kursları üzerinden, Kur'an kurslarına saldırmak için bir vesile addetmek acıyı paylaşmak değildir, tam tersine siyasi ikiyüzlülüktür, siyasi istismardır. Burada bütün bu gelişmeler en yakın şekilde takip edilmektedir, bütün detaylarıyla takip edilmektedir ve bu acı milletimizin acısı olarak hafızalarımıza kazınmış, hepimizin acısı olarak yüreğimizde yer etmiş ve hepimizin sonuna kadar adli sürecin takipçisi olacağı bir süreç olmalıdır. Bugün arkadaşlarımız orada o ziyareti yapıyorlar, Narin hepimizin kızı olmuştur, Narin hepimizin yüreği olmuştur. Narin’i maalesef sağ olarak bulamadık, o kadar günlerce aramaya rağmen, onun önündeki hayatı yaşamasına imkan sağlayacak şekilde sağ olarak bulunamadı. Bundan sonrasında onun hatırasına sahip çıkacağımız en önemli konulardan bir tanesi, bu konulardaki hassasiyetin her zaman yüksek tutulmasıdır. İkincisi de yine adli sürecin partimiz tarafından da aynı şekilde hassasiyetle takip edileceği açıktır" dedi.
'CHP SÖZCÜSÜ'NÜN AÇIKLAMASI VİCDANSIZ BİR DEĞERLENDİRMEDİR'
Küresel vicdanın ve siyasetin en önemli konusunun Gazze olmaya devam ettiğini vurgulayan Çelik, "Tabii bizim Gazze ile özel bir bağımız var, tarihi bağlarımız olduğu gibi vicdani bağlarımız da var. Bu çerçevede de hem kendimiz için hem gelecek nesiller için Gazze konusunun en yüksek vicdani mesele olarak değerlendirilmesi ve yeni nesillerin hafızasında da bu şekilde yer alması için çalışmalar yapılması, son derece kıymetlidir. O sebeple Milli Eğitim Bakanımız da 'Çanakkale'den Gazze'ye' konusunun ilk ders olarak okullarda okutulması için bir girişim içerisinde oldu ve bu aslında bizim verdiğimiz var olma mücadelesiyle, Gazze'de verilen var olma mücadelesi arasındaki vicdani bağın, yüksek değerlerin, ortak değerlerin ifade edilmesi ve gelecek nesillere aktarılması bakımından son derece kıymetli. Fakat nedense bu konuyu da CHP Sözcüsü yaptığı açıklamada, bakanımızı ve bakanlığımızı hedef alarak, bu konunun bu şekilde ele alınmasını tarihi çarpıtmak ya da laik eğitim anlayışına karşı bir tutum olarak değerlendirmeyi tercih etti. Kuşkusuz bu şekildeki bir değerlendirme, baştan aşağı temelsiz ve son derece talihsiz aynı zamanda da vicdansız bir değerlendirmedir. Bütün insanlığın vicdanının düğüm noktası haline gelmiş Gazze’nin bu şekilde anılmasından daha doğal ne olabilir? Bu vicdanla bağ kuramayan odakların, bu şekilde bir değerlendirme yapması tabii kendi kendilerine ayna tutmalarını gösteren bir şeydir; ama aynı zamanda da bu şekildeki bir siyasi değerlendirme, bunu bir laiklik meselesi, bir tarihi çarpıtma meselesi olarak sunmaları da aslında laiklikten de hiçbir şey anlamadıklarını, tarih bilinci konusunda da ne kadar yüksek bir yoksunluk içerisinde olduklarını göstermektedir" değerlendirmesinde bulundu.
'NETANYAHU HÜKÜMETİ BİR KATİL ŞEBEKESİDİR'
Daha sonra İsrailli bir keskin nişancı tarafından öldürülen Türk ve ABD vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi'nin ailesine başsağlığı dileyen Çelik, "Burada İsrail güvenlik güçleri tarafından hedef alınarak öldürüldüğü açıktır. Fakat aynı zamanda Amerikan vatandaşı, bununla ilgili olarak Amerikan yönetiminden yapılan açıklamalarsa ibretliktir. Bir yandan 'çok üzüldük, çok öfkeliyiz' diyorlar, 'bu İsrail tarafından hedef alınan ikinci Amerikan vatandaşı' diyorlar; ama daha sonrasında da 'hedef alınmamış, kurşun sekmiş ve hata olarak vurulmuş' şeklinde bir açıklamayla maalesef bu vicdan konusunda yine kaçamaklara başvuruyorlar. Net bir durum vardır; Netanyahu hükümeti bir katil şebekesidir, Netanyahu hükümetinin emriyle hareket eden, bu sivilleri öldüren herkes katildir, bir soykırımcıdır ve bunların gereken cezayı bu şekilde alması gerekir. Burada da Ayşenur Eygi kardeşimize dönük olarak bu cinayeti işleyenlerin eninde, sonunda bu cezayı alacağından bir kuşkumuz yoktur. Bunu saklayarak, işte 'o hedef alınmamış da kurşun sekmiş', 'yanlışlıkla vurulmuş' ya da 'kazara vurulmuş' demek, meseleyi hafifletmeye çalışmak, başlı başına vicdan konusundaki büyük bir açığı işaret etmektedir. Zaten 40 binden fazla insanı öldüren bu katil şebekesinin yeni bir cinayeti olarak kayda geçmiştir" dedi.
'KKTC HİÇBİR ZAMAN YALNIZ KALMAYACAK'
Kıbrıs'ta istikrarsızlığın ve çözümsüzlüğün kaynağının Rum yönetimi olduğunu vurgulayan Çelik, "Burada maksimalist taleplerle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ve Kıbrıs Türkünü görmezden gelenler onlardır. Dolayısıyla Ada'da eşitlik temelinde iki topluma dayalı, iki kurucu unsura dayalı bir yaklaşımdan kaçanlar, onlardır. Kıbrıs Türkünün ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarını görmezden, varlığını görmezden gelenler onlardır. Bunların bütün talepleri hukuksuzdur ve çözümsüzdür. Kim Akdeniz'de ne yapmak istiyorsa, bunu net bir şekilde görüyoruz. Akdeniz'de neredeyse kayıkçı sandalı giremeyecek kadar her taraf savaş gemisi dolmuş; burada daha istikrarlı, daha temkinli, daha diplomatik, diyaloga dayalı bir adım atılması gerekirken hem diyaloğu sabote eden hem çözümsüzlüğü isteyen hem hukuksuzluğu talep edenleri, teşvik eden bir yaklaşım olmuştur. Bu dolayısıyla son derece yanlış bir yaklaşım ve reddedilmesi gereken bir yaklaşım olarak kayda girmiştir. Her ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'yle tarihi dayanışmasını en güçlü şekilde sürdürecek. Sayın Cumhurbaşkanımızın sık sık ifade ettiği gibi Kıbrıs Türkü ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti asla ve kata hiçbir zaman yalnız kalmayacaktır. Kıbrıs Türkünün ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin geleceği ve bunun güvence altına alınması bizim için Kıbrıs Türkünün davası olarak sahiplenilmeye devam edecektir" diye konuştu.
DHA