Eğer yaşamın içinde, halkın arasındaysanız gerilimi mutlaka hissediyorsunuzdur. Kesif bir mutsuzluk ve huzursuzluk hali sokaktaki insanları sarmış durumda. Kimse ne yapacağını bilmiyor, yarın neler olacağını kestiremiyor.

Sanki bir kıvılcımla yer yerinden oynayacakmış gibi geliyor bana. Etrafımızı saran korku çemberi gittikçe daralıyor. Aklımızla alay ediliyor. Artık yapılan açıklamaların ne mantığı ne de anlaşılır bir yeri kaldı.

Kıt kanaat geçinen köylü endişeyle akaryakıta, gübreye yapılan zamları anlamaya çalışıyor. Ekim ayının sonuna yaklaşıyoruz ama çevremde tarlasını ekim için hazırlayan kimseyi henüz görmedim. Ülkede her şey hızla zamlanırken süt hayvancılığı yapanların süt fiyatlarını geri çektiler. Çok sürmez birkaç ay içinde çoğu hayvanını satmak zorunda kalır. Sanırım kısa bir süre sonra süt ithaline başlarız.

Büyük şehirlerde sokaklardaki çöplerden kağıt, plastik ve hurda toplayarak hayata tutunmaya çalışan insanların kaldıkları yerleri yıktılar ve hayattan kovmaya çalışıyorlar. O insanlar çaresizlikten sizin burnunuzu tutarak yanından geçtiğiniz, çöpünüzü atarken içine bakmamaya çalıştığınız konteynırlardan çöpleri karıştırarak ekmek paralarını çıkarmaya çalışıyorlardı.

Öğrenciler mutsuz, öğretmenler mutsuz. Yurt yok, kiralar çok yüksek dar gelirli anne ve babanın çocukları açlık sınırında yaşıyor. Kaydını dondurup evine geri dönüyor öğrenciler. Öğretmenler insanca yaşayamamaktan şikâyetçi.

Esnaf kan ağlıyor. Çoğunun sermayesi kalmadı. Beşe sattığını yediye yerine koyamıyor. Peki sizce arada kaybolan iki lira kimlerin cebine giriyor? Enflasyon ve kur artışları aslında halkın cebinden alınan gizli vergilerdir. Ne yazık ki fatura her seferinde dar gelirliye ve küçük esnafa çıkar.

Çanakkale’den 1 Kg elmayı İstanbul Hali’ne yollamanın maliyeti 2,5 lira. Böyle yüksek bir maliyetle kim ne kadar tarım ürünü yollayabilir şehirlere? Hal çalışanları satış olmadığından şikâyetçi,  çiftçi maliyeti karşılayamamaktan.

Birçok işletme üretimini ciddi oranda düşürdü. Bazı fabrikalar kapandı. Sadece o fabrikada çalışanlar değil o sektörün yan sanayisi de direk etkilenir. Kartopu gibi büyür işsizlik. İnsanlar bir süre iş yerlerini kapatıp gitmeyi konuşuyorlar artık.

İmalatçı dertli, nakliyeci dertli, üreten dertli kısacası bunaldık hepimiz. Dışarıda insanlar en ufak bir sürtüşmeyi kocaman kavga haline getiriyor. İnsanların içinde öfke birikti çok uzun zamandır; gerginlik hat safhada. Şiddet, cinayet, işsizlik durmadan artıyor. Farkında mısınız bilmiyorum; büyük şehirlerde mesai saatleri içinde boş boş köşe başlarında ne çok genç dikilmeye başladı?

Meslek yok, para yok, okul yok, iş yok. Ya sonra? Nasıl bir sona doğru sürükleniyor insanımız? Durmadan işsiz, mesleksiz, çaresiz gençler ekleniyor sokaklardaki kayıp genç ordularına.

Emin olun bu günlerin sosyolojik araştırmaları yıllarca sürecek. Kaybettiğimiz yirmi yılı belki yüz yılda geri alamayacağız. Anadolu’da yaşadığımız ikinci fetret devri olabilir bu dönem.

Tahminim gerçek yıkım düzeyini bu toz duman dağılınca anlayacağız ve inanamayacağız. Yani durum gördüğümüzden, hissettiğimizden daha kötü.

Önümüz kış. Okullar açıldı. Doğalgaz zamlandı, kömür zamlandı. Çocukların ceplerine bir simit ve bir çay parası koyarken elleri titriyor anne ve babaların. Çaresizlik çok kötü; çaresizlik ruhu her zaman parçalar.

Umutsuzluk yakamıza yapıştı bırakmıyor. Nereye baksak karanlık. Nereye baksak öfke. En kötüsü de çaresiz olduğunu bilmek.

Ağzımızın hiç tadı yok.