Elmalı davasını duymayan kalmamıştır.

Antalya’da iki çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklanan anne ve çocukların üvey babası serbest bırakılınca kızılca kıyamet koptu.

Toplumun büyük çoğunluğunun tepki göstermesi, vicdanlı hareket etmesi, adaletsiz gördüğü olaylar karşısına direnmesi çok güzel bir şey...

En azından bazı olaylarda olsa bile toplumun vicdanı ağır basıyor.

Asıl üzücü ve tehlikeli olanı ise yargıya güvenin bitmesi, toplumun yargıya hiç güvenmemesidir.

Neredeyse hiç kimse “Acaba mahkeme doğru karar vermiş olamaz mı?” ihtimalini aklının ucundan bile geçirmedi, çünkü toplum yargıyı çoktan mahkûm etti. …

Toplum için en büyük tehlike, adalet mekanizmasının kötü çalışmasından daha çok, yargıya güvenin tükenmesidir.

Yargıya güven bittiği için, adaletli, haklı ve hukuki verilen kararlar bile şüpheyle karşılanıyor, toplum vicdanını tatmin etmiyor.

Elmalı olayı başka bir gerçeği daha yüzümüze vurdu…

Hukuk ve adalet denince, kamuoyunda bilinen önemli davaları, ağırlıklı olarak da siyasi davaları konuşuyor ve tartışıyoruz.

Sıradan vatandaşların adliye kapılarındaki çaresizlikleri, mahkemelerde yaşadıkları dramlar ne yazık ki yeterince gündeme gelmiyor, hatta hiç umursanmıyor…

Elmalı davası sosyal medyada gündem olmasaydı sonuç nasıl olurdu?

Tersinden soralım; çok haksızlığa uğrayan, çok canı yanan ama sesini duyuramadığı için haberimizin olmadığı kaç bin mağdur var? Mahkemeler eliyle mağdur olan insan sayısı ne kadar? Kaçımız biliyoruz…

Kasıtlı olaylardan, hâkim ve savcıların kasıtlı karar vermelerinden söz etmiyorum.

Bilgisizlik, tecrübesizlik, ihmal, tecrübeli hâkim ve savcının olmaması, yetişmiş personel eksikliği ve bir türlü bitmeyen çok uzun yargılamalar…

İftiraya uğrayanlar ve kendilerini aklayamayanlar…

Ne kadar mağdur insan var bilmiyoruz, çünkü seslerini duyuramıyorlar.

Herkesin çevresinde bir şekilde mağdur olmuş birileri var, herkes de etrafındaki mağdur insanları gördüğü için adalet mekanizmasının yarım yamalak işlediğini düşünüyor. Kararların hep yanlış olduğu sonucuna varıyor.

Bu sebeple de yargıya güvenmiyor.

İşini iyi yapan, düzgün çalışan hâkim ve savcılar da güvensizlikten nasibini alıyor.

Yargıya güven dibe vurunca, vatandaş çareyi başka mecralarda aramaya başlıyor.

Sonra da çeteler, mafyalar niye bu kadar arttı, sokak serserilerle dolu diye dert yanıyoruz…

Yargıya güveni tesis etmeden huzur bulamayız; çetelerden de mafyalardan da kurtulamayız.

*****

Hızlı koşabilmek

İki rahibe varmış; biri matematikçi, biri mantıklı. Bir akşam karanlıkta kiliseye dönerlerken matematikçi rahibe, mantıklıya dönerek fısıldar:

- Yaklaşık 20 dakikadır bir adam bizi takip ediyor ve gittikçe yaklaşıyor, şu anda aradaki mesafe 50 metre.

Bunun üzerine mantıklı rahibe bunun tek mantıklı açıklaması olabileceğini ve adamın kendilerine tecavüz edeceğini, bunun için daha hızlı yürümeleri gerektiğini anlatır.

Rahibeler daha hızlı yürümeye başlarlar. 2 dakika sonra matematikçi rahibe:

- Adam da hızlandı ve aradaki mesafeyi kapatıyor, şu anda 30 metre arkamızda. O zaman mantık olarak koşmamız gerekir.

Rahibeler koşmaya başlar ve 3 dakika sonra matematikçi rahibe;

- O da koşuyor ve arayı kapatıyor, şu anda mesafe 10 metre. O zaman mantık olarak bizi yakalayacak. Birimiz sağa, diğerimiz sola saparak kiliseye ulaşmaya çalışalım, en azından birimiz kurtulur.

Matematikçi sağa doğru, mantıklı sola doğru koşmaya başlar. Matematikçi 20 dakika sonra kiliseye ulaşır ve telaş içinde beklemeye başlar. Aradan 40 dakika geçtikten sonra mantıklı rahibe gelir.

Matematikçi sorar:

- Ne oldu, kurtuldun mu?

- Adam beni takip etti, artık mesafe üç-beş adıma kadar azalmıştı, mantık olarak daha fazla koşmanın anlamı yoktu...

- Nasıl yanı?

- Mantık olarak ben durdum, adam da durdu.

- Sonra…

- Mantık olarak ben eteğimi kaldırdım, o da pantolonunu indirdi.

- Peki daha sonra...

- Ne olacak ki, eteğini kaldırmış bir rahibe, pantolonunu indirmiş bir adamdan daha hızlı koşar…

*****                 

TEBESSÜM

Güven

Büyük bir banka soygunundan sonra çalıntı otomobille kaçan üç soyguncu, şehir dışında otomobilden inip tarlalar arasında hızla ilerlediler. Uzun süren iz kaybettirme yürüyüşünden sonra ıssız bir yer bulup oturdular. İçlerinden biri:

- Haydi sayalım artık, kaç milyon kaldırdığımızı merak ediyorum.

İkincisi elini şöyle bir salladı:

- Yorgunluktan öldük yahu! Şimdi o kadar parayı saymakla ne diye uğraşalım. Akşam televizyon haberlerini seyreder, biz de öğreniriz kaç milyon kaldırdığımızı.

Üçüncüsü öfkeyle yerinden fırladı:

- Deli misin be! Akşam her televizyon ayrı bir rakam verir, biz de birbirimize gireriz!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Hükümdar haksız olarak bir köylüden yumurta alırsa, adamları köylünün bütün tavuklarını alır.

Sadi