Türkiye’de belki dünyanın hiçbir yerinde olmayan, zaten olmaması da gereken bir ucube yaşanıyor.
Açık öğretim denilerek uzaktan diploma dağıtılıyor.
Öğrenci hiç üniversiteye gitmiyor, hocalarını tanımıyor, derslere katılmıyor, sadece adettendir diye sınavlara giriyor, sonra da diploması veriliyor.
Üç beş bin ile ifade edilebilecek rakamlardan bahsetmiyorum, şaka gibi gelecek ama Türkiye’de açık öğretime kayıtlı 1 milyon 738 bin 198 öğrenci bulunuyor.
Ortalama bir şehir nüfusundan fazla, ülke nüfusunun yüzde 2’si açık öğretim öğrencisi.
Yaklaşık 2 milyon öğrenci açık öğretimde okuyor, bundan önce de en az 8-10 milyon öğrenci açık öğretimden şu veya bu şekilde mezun oldu.
Bilen varsa açıklansın; açık öğretimin ülke ekonomisine, kalkınmasına, toplumun refahına bir kuruşluk faydası oldu mu?
O halde niçin ısrarla açık öğretim fakülteleri öğrenci kaydediyor?
Birinci sebep işsizliği gizlemek için olacak, düşünün 2 milyona yakın genç öğrenci sayıldığı için işsiz görülmüyor.
İkincisi kolay yoldan diploma birçok kişinin işine yarıyor. Hiçbir şekilde üniversite kazanma, kazansa bile dersleri başarıp bitirme imkanı olmayanlar da diploma sahibi oluyor.
4 yıllık bölümü bitirseniz askerlikte yedek subay olma şansınız bile var.
Hele memursanız, 4 yıllık bölümü bitirdiğinizde fazladan iki derece alıyorsunuz, birinci derecenin dördüncü kademesine kadar yükselebiliyorsunuz.
İstanbul’da sadece öğrenci akbili alabilmek için açık öğretime kaydolanlar bile var.
Verilen diplomanın; memurun veya başka birinin yaptığı işte bir faydası oluyor mu, aldığı eğitim az da olsa hayatına yön veriyor mu? Bir faydası dokunduğuna inan var mı?
Düşünün ilkokul seviyesinin biraz üstünde, lise düzeyinde bile olmayan sorular soruluyor, çoğu kişi onu bile cevaplayamıyor.
İnternet üzerinden uzaktan sınav yapıldığı dönemde yüzde yüze yakın başarı olduğu iddia ediliyor. Çünkü, birçoğu yerine başkasını sınava soktu veya destek aldı.
Bu konuda ortalıkta dolaşan iddialar var ki akıl alır gibi değil.
Hal böyle iken, üstelik neredeyse her ilçede bir üniversite açılmışken niçin açık öğretimde ısrar ediliyor demeyin!
Açık öğretim yetmemiş olacak ki bir de kardeş geldi.
Çoğu üniversite açık öğretim benzeri açık ve uzaktan eğitime başladı.
Aynı mantık, öğrenci üniversite ortamına girmeden diploma sahibi oluyor.
Uzaktan eğitimler açık öğretim kadar ucuz değil, biraz para veriyorsun. Birçok üniversite ne yazık ki, bunu kazanç kapısı olarak görüyor.
Yüksek lisans ve doktora tezlerinin bile para ile yazıldığının konuşulduğu bir ülkede hâlâ daha açıktan ve uzaktan eğitim yapıyorsanız…
Çocuklarımız niye üç cümle kuramıyor, toplama çıkarma bile bilmiyor diye dert yanmayacaksınız.
*****
Kavanozdaki elma
Konfüçyüs, bazı insanlara bir şey öğretmenin en iyi yolunun bunu örneklerle göstermek olduğunu biliyordu. Bu yüzden öğrencilerinin tam karşısına geçti. Eline bir vazo aldı, tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu. Diğer elinde bir elma vardı. Öğrencilerin meraklı bakışları arasında, elmayı vazonun içinde bıraktıktan sonra, vazoyu yere koydu ve şöyle dedi:
- Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı yiyebilir.
Çocuklardan biri acıkmıştı, ilk o davrandı ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı, çıkarmaya çalışıyor, ama başaramıyordu.
Çocuk, “Elimi çıkaramıyorum!” diye söylendi.
Konfüçyüs, “Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmediğin sürece, elini çıkarman mümkün olmayacak” dedi.
Çocuk elmayı elinden bırakmak istemiyordu; ama sonunda zorunlu olarak bıraktı. Elini vazodan çıkardığında, yüzünde şaşkınlık okunuyordu…
“Elmanın vazodan nasıl çıkarılabileceği konusunda sizin bir fikriniz var mı?” diye sorulunca…
Konfüçyüs, vazoyu yerden alıp ters çevirdi. Elma vazonun içinden yuvarlanıp avucunun içine düştü. Çocukların hepsi gülmeye başladı. Aslında o kadar basit bir şeydi ki bu!
Konfüçyüs, “Fakat bu, göründüğü kadar basit değil” dedi ve elmayı havada tutarak konuşmasına şöyle devam etti:
- Bazen bir şeyi gerektiğinde bırakabilmek, zor bir iştir. Onu bırakabilmek de bir beceridir. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız. Eğer yanlış bir şey yapıyorsanız, o zaman buna son vermelisiniz. Eğer kendinize ve başkalarına karşı dürüst davranmıyorsanız, bu hilekârlığı hemen durdurmalısınız. İşte, ancak o zaman hedefinize ulaşabilirsiniz.
*****
TEBESSÜM
Nasihat
Bir öğrencisi Thales’e sorar:
- Size göre dünyada biricik ve devamlı olan şey nedir
- Ümit, zira bizi en son bırakan budur.
- Peki, öyleyse en kolay olan şey nedir?
- Başkasına nasihat vermek.
*****
GÜNÜN SÖZÜ
Aslında insanların gerçek yüzleri her zaman ortadadır; sadece bakmakta ve anlamakta geç kalırsın.
Charles Bukowski