Bugün sesi, yorumu, yetiştiği Kerkük coğrafyasının kültürüne dayanan müzik birikimi, sesi, yorumuyla gönüllerde yer eden bir türkü sevdalısını, Abdülvahit Küzecioğlu’ndan söz edeceğim.

Abdülvahit Kuzecioğlu 1925 yılında Kerkük’ün Musalla mahallesinde doğdu. Babası Ahmet Rıza, Kerkük’te küzecilik yani çanak-çömlek imalatı yaptığı için Küzeci Ahmet adı ile tanınmıştı. Küzeci Ahmet, güzel sesliydi.  Bir yandan testi, küp, çanak, çömlek yaparken, diğer yandan hoyrat ve türküler okurdu. Onu yakından tanıyanlar Kesük, Muçula ve Nöbetçi hoyratlarını çok iyi söylediğini belirtirlerdi. 

Abdülvahit, küçük yaşta hoyrat ve türkülerle tanıştı. İlkokulda, yeteneği ve sesinin güzelliği müzik öğretmeni Namık Efendi’nin dikkatini çekmişti. Namık Efendi’nin kemanı eşliğinde, okuldaki bütün Türkçe marşları Küzecioğlu seslendirmişti.

Abdülvahit Kuzecioğlu Molla Taha ve Molla Sabır gibi değerli hocalardan mevlüt dersleri almıştı. Etkileyici sesiyle Mevlüdi Şeriflerde Kuran-ı Kerim okuyordu. Ortaokuldayken öğrenimini bıraktı. 1944’te Irak Petrol Şirketinde işe başladı. Aynı yıl Behice Hanımla evlendi. Bu evlilikten İhsan, Muhammet, Murat, Ahmet, Cengiz adlarında beş oğlu  Leyla, Runak, Cumbut, Perihan, Songül adlarında da beş kızı doğacaktı.

1952 yılında çalıştığı şirketin mesleki eğitim için onu Londra’ya göndermesi, Küzecioğlu’nun hayatında dönüm noktası oldu. Londra’da BBC radyosunun Arapça Servisinin Müdürü olan Naim Basri, onu BBC radyosuna davet etti. “Çok güzel ve güçlü bir sese sahip olduğunuzu öğrendim. Sizin sesinizden BBC radyosu için kayıtlar yapmak istiyorum,” dedi.  Küzecioğlu Kur’andan ayetler okudu. Aynı radyonun Türkçe servisi için de Kerkük hoyratları ve türküleri kaydetti.

O türkülerden birinin sözleri şöyleydi:

 “Maral çıkmış dağ başına

Seher vakti güle güle

Sağ eliyle sol döşüne

Güller takmış gülü güle

Ne güzeldir kaşı gözü

Baldan şirin tatlı sözü

Sanki huri melek yüzü

Dönüp baktı güle güle

Dedim ay gız nedir adın

Dedi menem gözün aydın

Dedim mene yar olaydın

Dönüp baktı güle güle

Küzecioğlu, ses rengi ve geniş ses aralığı ile uzun hava türüne uygun bir gırtlağa sahipti. Kerkük folklorunun en zengin yanını oluşturan hoyrat geleneği açısından zengin bir repertuara sahipti. Usta yorumuyla Beşiri ve Muçula hoyratında büyük başarı göstermiş zirveye çıkmıştı.

Küzecioğlu’nun otuduğu Mucula hoyratlarından birini cinas sanatına da örnek olsun diye aktarıyorum:

 “Çimeni su göğertmiş çimeni

Dağlarda bir lalaydım

Kuparttı yolçi meni

Deryakta balığidim

Çekdi kullapçi meni

Havada bir guş idim

Endirdi torçi meni

Dağlarda ceyran idim

Vurdi kör avçi meni

Bükti küreye koydı

Gaddar demirçi meni

Ağ gümüşe dönderdi

Kafir altunçı meni

Gelmişem yâr yanınnan

Çi yârı gör çi meni

Hem yazılışları hem söylenişleri bir, anlamları farklı iki sözcüğü bir arada kullanmaya cinas deniyor.

Söyleniş ve yazılışları bir, anlamları farklı iki sözcükle yapılan cinaslara tam cinas deniliyor. Örneğin “Bir güzel şuha dedim iki gözün sürmelidir / Dedi vallahi seni Hind’e kadar sürmelidir” Gözünde sürme var sürgün etmeli gibi anlamlar yüklenebilir.

 Cinaslı sözlerden biri, iki ayrı sözcük halinde ise yarım cinas oluşuyor. Yukarıda örnek verdiğim Mucula hoyratında “Çimeni” sözcuğu ile “beni” anlamındaki “meni”nin önüne bir çok maslek adları getirilerek tecnis yapılmış.