ABD Parmak İzlerini Siliyor

Abone Ol


Suriye'de DAEŞ'e, El Kaide'ye dönüşen "cihadist" grupların 2010'lu yıllarda ABD, İngiltere ve Fransa özel kuvvet subayları tarafından eğitildiği de artık dünya için sır değil. Bu konu bir tek bizde konuşulmuyor, ilgi çekmiyor. Çünkü "günlük" olaylar o kadar hızlı akıyor ki, bir gün öncesini dahi konuşamıyoruz. Yani, nedenleri, nasıllarıyla bir konuya hakim olma şansımız olmadan yeni bir gündem maddesi düşüyor ortaya ve toz duman arasında kalıyor birçok önemli konu.

* * *

Hillary Clinton'un, tüm anketlerde 10 puandan fazla önde gözüktüğü günlerde yeniden açılan FBI soruşturması ABD'de seçim sonuçlarını da etkiledi. Dosyanın içeriğiyle ilgili analizlerde her ne kadar "bel altı" unsurlar ön plana çıkarılsa da, Hillary Clinton'un özel kalem müdiresi aracılığıyla "cihadist" gruplarla bağlantılarıydı soruşturmanın asıl nedeni. Soruşturmanın etkisi sandığa yansıdı ve "cihadist destekçisi" yerine "Müslüman düşmanı" Trump'u tercih etti ABD halkı. Hillary Clinton da zaten seçim sonuçlarıyla ilgili yaptığı ilk ciddi değerlendirmede "FBI'ın kurbanı oldum, bana onlar kaybettirdi" dedi.

Seçim sonuçlarının kesinleşmesi ve Trump'un ABD'nin iplerini almaya hazırlanmaya başlamasının ardından Ortadoğu'da ilginç şeyler olmaya başladı. Suriye rejimi ile yoğun çatışma içerisindeki doğu Halep'te, İdlib ve Rakka'da birçok "cihatçı" subay öldürüldü.

Bugüne kadar daha yoğun çatışmalarda hayatta kalmayı başaran bu subayların ardı ardına ölmesi Batılı gözlemcilerin de dikkatini çekti. Uluslararası üne sahip Ortadoğu uzmanı bir yazar "Cihatçı subayların ardı ardına ölmesi, rakip çeteler arasında bir hesaplaşma mı yoksa Obama yönetiminin, Trump'un görevi devralmasından önce işlediği suçların izlerini mi siliyor, buna karar verecek bilgilere sahip değiliz" satırlarını yazdı önceki gün.

Ve altına da şunu ekleyerek:

"ABD ve Suudi Arabistan, 1978 yılından beri Birleşmiş Milletler Sözleşmesini ve 2625 sayılı kararı ihlal ederek, önce SSCB, ardından da Rusya'ya karşı cihatçıları devşiriyor ve örgütlüyor. Afganistan, Yugoslavya, Cezayir, Çeçenistan, Irak, Libya ve Suriye savaşları sırasında, cihatçılar bir milyondan fazla insanı öldürdü."

* * *

ABD'nin İslâm adıyla kamufle ettiği terörist grupları "cihat" gibi Kur'anî bir hedefe hizmet ediyormuş gibi gösterip, Müslüman katliamında kullandığı artık gün gibi ortada. 11 Eylül mizanseni de, ABD'nin Afganistan ve Ortadoğu'ya çöreklenmesi için en önemli argümandı. ABD halkı, 11 Eylül'ün El Kaide eylemi olduğuna inancı azaldıkça, evlatlarının Ortadoğu'dan tabutla gelmesine tepkisi de yükseldi. Obama, işte bu yüzden ABD askerlerinin Ortadoğu'da sayısal olarak azaltılmasına karar verdi mecburen. İkinci dönemini de bu sayede kazandı Demokratlar ve Obama...

ABD, askerlerini çekerken kendisi adına savaşı sürdürecek ve bölgeyi sürekli olarak "uluslararası güce" muhtaç halde tutacak gruplar üretti.

ABD'nin İngiltere ve Fransa'dan yeterli desteği alamadığı dönemlerde de, Londra'da, Paris'te "kanlı cihadist eylemler" yaşandı. Bu eylemler İslamofobi'yi besleyip, sömürge dönemlerinden kalan Müslüman vatandaşların özgürlüklerini de sınırlamaya başlayınca, örgüte katılanlarda büyük artış yaşandı.

* * *

Özgür Suriye Ordusu'na bağlı gruplar El Bab'a girerek, Suriye PKK'sının "koridor" projesini tamamen gündem dışına çıkarmak üzere. 80 günü aşan Fırat Kalkanı'nın en önemli ayağı olacak El Bab. Bu arada Suriye PKK'sı da kalıcı olmak istediği Menbiç'e sivil Kürt aileler taşımaya devam ediyor. Suriye topraklarında DAEŞ'e karşı savaştığımız için, örgütün Türkiye'deki militanı ve çok sayıda sempatizanı aracılığıyla kanlı eylemlere imza atmasından endişe ediliyor. Selefi olması, tekfirciliği gibi ayrıntılarla ilgilenmeden "cihat ediyorlar" diye ABD üretimi örgüte sempati duyanlar, değişik cemaatlerin içinde barınıyor.

Trump'un, 3. dünya savaşına, dolayısıyla topyekûn bir cihadın kapısını açacağına inanıp "silahlanın" çağrısı yapan "ehl-i dergah" şahıslarla karşılaştıkça insanın adeta kanı donuyor. ABD'nin son olarak Suriye'de "cihat" ve sonrasında "hilafet" vaadiyle Müslümanı Müslümana öldürtmesinden ders alınmadığını gördükçe endişelenmemek mümkün değil. Irak'ta, Suriye'de bulunan cihatçı grupları yönlendireceği "kukla liderler" ihdas eden ABD'nin Türkiye'deki grupları "başıboş" bırakmadığı kesin. Suriye'deki cihatçı subayların ölümü, ABD'nin "parmak izini silmesi"yse, benzer bir süreç Türkiye'de de yaşanabilir. Ya da, uyuyan hücreler uyandırılarak Türkiye'de huzursuzluğu büyütecek bir yeni "cadı avı" dönemini de başlatabilir yeni ABD...

"DAEŞ'in İslâm'la alakası yok" sözümüzün halkta da karşılık bulması için, İslâm'ı DAEŞ ve türevi grupların elinden kurtarmak gibi zor bir görevimiz var anlayacağınız...