ABD Hâlâ Tuzak Peşinde
"Yargısız infaz"la birilerini suçlu, birilerini sütten çıkmış ak kaşık ilan etmek, devletin bugün mücadele ettiği belaların ana kaynağıdır. İktidar partisini savunur gözüküp, alttan alta "kumpas düzeni sürüyor" imajını oluşturmak, 15 Temmuz'dan sonra oluşan "Darbeye ve FETÖ'ye karşı kayıtsız şartsız ittifak" duygusunu da yıpratıyor
Devlet ve sermaye içerisinde uzun yıllardır sinsice örgütlenmiş ve bu örgütlenmesini "medya organları" ve "haşarı gazetecileri" ile tahkim ederek etkinliğini artırmış bir tehlikeli örgüt var karşımızda. Türkiye Cumhuriyeti'nin "oligarşi" ile yönetildiğini bilen ve onun için sermaye, silahlı kuvvetler ve siyaseti içeriden kuşatan bir örgüt... Dördüncü kuvvet medyayı da etkin bir şekilde kullanarak tabii.
* * *
Örümcek ağı gibi 168 ülkede kök salmış, Türkiye'yi uluslararası arenada zayıf düşürmek için de birçok argümanı elinde bulunduracak kadar da arşiv biriktirmiş bir örgütten söz ediyoruz. Böyle bir örgütle savaşırken, çok sıcak iki cephemiz daha var. Suriye ve PKK... TSK'nın Suriye'ye girip orada devletleşmeye çalışan PKK'nın uzantısının planlarını akamete uğrattığı bir dönemde Çukurca'nın kuşatılması girişimi savaşın bir cephesi. Bu örgütün en büyük destekçisi ve hatta devlete sızmanın bizzat planlayıcısı ABD'nin de içinde yer aldığı savaşlar bunlar.
ABD'nin 1998 yılında ülkesine kabul ettiği, CIA'cılar, NeoCon'lar dahil "derin güçler"in referanslarıyla "vize" ve "oturma izni" alan örgüt, bu ülkede askeri akademi sahibi olabilecek kadar "güvenilir bir müttefik" kabul edilmiş. Elbette, karşılığını, dünyanın 168 ülkesinde açtığı okullarda çalıştırdığı CIA ajanı öğretmenlerle ödeyerek...
Amerika'nın, kontrolü elinde tutmadan böyle bir örgütü besleyip kollayacağını düşünecek kadar saf değiliz herhalde!
* * *
ABD, FETÖ'yü Türkiye ve İslâm dünyası üzerine yaptığı planların bir parçası olarak kurguladı ve planı da tıkır tıkır işledi. 100 yıl önce Türkiye'ye Sevr'le dayatılan "Orduyu oldukça küçült" şartı, FETÖ darbesi sayesinde gerçekleşmiş oldu. Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi için savaşmayacak bir Türk Silahlı Kuvvetleri, NATO'nun ikinci büyük ordusu olma özelliğiyle onlar için "tehdit"ten başka bir şey değildi çünkü. 1 Mart tezkeresini reddeden, Süleymaniye'de başına çuval geçirildiği halde "ıslah olmayan" (!), Kuzey Irak'a kara harekatında ısrarcı olan ve hatta buna yeltenen bir TSK'nın "içeriden" sabote edilmesi için zaten her şeyi hazırdı ABD'nin. Ergenekon'da, Balyoz vs. kumpaklarda kullanılan birçok delilin ABD'nin iyi yetişmiş ajanları tarafından üretildiğine, yasadışı dinlemelerde "teknoloji" konusunda lojistik destek sağladığına kuşkusu olan var mı?
Her şeyden önce, "kumpas" dönemlerinde etkili olan yayın organlarını hatırlayalım. Hepsi, 1 Mart tezkeresi için Türkiye'de lobicilik yapılsın diye gönderilen 500 milyon dolarla kuruldu veya büyüdü. Daha birkaç yıl önce külüstür baskı makinelerinin borcunu ödeyen gazetelerin, son sistem ve milyonlarca dolarlık "dijital matbaa"lar sahibi olduklarına şahit olduk. Basın bültenini haberleştiremeyen "haberci kökenli" olmayan gazeteciler türedi. Birçok gazetenin kağıt faturası ve maaş ödeme güçlüğü çektiği dönemlerde hem de...
* * *
ABD, Türkiye'nin Suriye'ye ayak basmış olmasını fırsat bilerek "Rakka'ya da gidelim" teklifinde bulunuyor. Bunun için de El Bab'a yapılacak operasyona yeşil ışık yakıyor. Bir kolunda FETÖ, diğer kolunda PKK'nın Suriye kolu varken "Suriye'nin içlerine doğru halay çekmeye" davet ediyor Türkiye'yi. Siz öyle asker postalını sadece karlı günlerde karizmatik gözükmek için giymiş bazı kalemlerin "Halep'i de alırız" naralarına bakmayın. ABD, Türkiye'ye "Halep tuzağı" kuruyor şimdi de. TSK şu anda "meşru" ve "kaçınılmaz" bir düzenleme için Suriye topraklarında. Hedefi de, Süleyman Şah Türbesi'nin yıllardır bulunduğu ve Ankara Antlaşması ile egemenlik haklarımız bulunan topraklara kadar olan bölgeyi "güvenli hale" getirmek ve buraya Suriyeli mültecilerin yerleşmesini sağlamakla sınırlı olmalıdır. Kendi sınır güvenliğini sağlamak ve uluslararası anlaşmalardan doğan haklarını korumaktan öte bir amaç için Türkiye'yi Suriye'nin içlerine çekmek, hatta Beşar Esad birlikleriyle karşı karşıya getirecek maceralara atılmak, tam da FETÖ-PKK hançerini sırtımızda kanırtıp duran ABD'nin oyununa gelmekten başka bir şey değildir.
Rakka'yı IŞİD'ten kurtarmak sadece Türkiye'nin değil, Şam'ın da içinde yer aldığı Birleşmiş Milletler'in işidir...
BM Güvenlik Konseyi üyeleri, Türkiye'yi bu tuzağa çekip sınırlarının değiştirecek BOP planında ABD ile gizli bir anlaşma yapmadıysa tabii...