3 Tarafı denizle çevrili Türkiye... 2 Tarafı denizle çevrili Muğla...

Coğrafya olarak ülkemiz çok şanslı. 3 tarafımız denizle çevrili. Bir tane iç denizimiz var. Göllerimiz, nehirlerimiz, barajlarımız var. Sözün özü su açısından çok önemli varlıklara sahibiz.

Abone Ol

Peki bunları yeterince değerlendiriyor muyuz? Ulaşımda yeterli düzeye ulaşmış değiliz, ancak bu anlamda çalışmalar var. Benim bugünkü konum, su ürünleri. Bu açıdan ne durumdayız?

Vereceğim örnek Muğla. Muğla ilimiz Akdeniz ve Ege Denizi'ne kıyısı olan tek şehrimiz. Yaklaşık 1500 km ile Türkiye'nin en uzun sahiline sahip olan Muğla'nın, sahillerinin 1100 km'si Ege Denizi'nde.

Peki bu kadar önemli bir konumda olan Muğla'da su ürünleri konusunda bilimsel çalışma yürütebilecek üniversitelerde durum ne?

Muğla'da bir tane devlet üniversitesi var, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi. Bu üniversitenin bir tane Su Ürünleri Mühendisliği Fakültesi var. Bu bölüme her yıl sadece 25 kişi alınıyor. Hem de çok fazla başarı oranı istemiyor. İlk 550 bine girmek yeterli. 250'den yüksek puan alanlar bu bölüme girebiliyor. Yani sahil anlamında bu kadar önemli bir varlığı olan Muğla'nın tek devlet üniversitesinin su ürünleri konusunda yapılanması ile öğrenci adaylarının bu fakülteye bakış açısı bu.

Tamam sayı az olur ama nitelik yüksek olur ve açığını o şekilde kapatır değil mi? Baktığımızda böyle bir durum da yok. Deniz kıyısıyla ilgisi olmayan Muğla merkezde kampüsü bulunan fakültenin, deniz kıyısındaki tek yeri Ören AR-GE Birimi. Buna da tamam diyelim. Peki buradaki durum ne? Diyeceksiniz ki "Bir tane olur ama herşey yerinde olur". Ama kazın ayağı öyle de değil. Bu birimin mevcut durumuna hiç girmeyeyim daha iyi. Çünkü amacım üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil.

Sorunun temeline baktığımızda ülke olarak su ürünleri konusuna hakettiği önemi vermediğimizi net olarak söyleyebilirim. Özele indirgediğimizde Türkiyenin en uzun sahil bandına sahip Muğla'nın tek devlet üniversitesinin, tek Su Ürünleri Mühendisliği Fakültesi'nin bu konuda geniş ve imkanlı bir yapılanması olmadığı görülüyor. Bunun gerekçeleri içerisinde şüphesiz ki yeterli bütçeye sahip olmaması en temel maddedir.

Burada görev önce devlete düşüyor. Öncelikle su ürünleri konusunda ülkemizdeki bilinç düzeyinin arzu edilen seviyeye çıkması için üniversitelerle işbirliği yapılmalı. Sonrasında da bütçenin artmasına yönelik tedbirler alınmalı. Aslında ilk başlangıç bir şekilde yapılsa, bu fakülteler, kendi üretimlerinden elde edecekleri kazançları ile kendilerini rahatlıkla döndürebilirler. Hatta üniversite döner sermayesine katkı da sağlayabilirler.

Yapılan çalışmalar sonrasında revaçta olacak bu fakültelere talepler de artacaktır. Buna bağlı olarak kalite ve nitelik yükselecektir. Belki de bu şekilde denizlerimizdeki su ürünlerinden daha rantabıl bir şekilde yararlanabiliriz.

Bu arada Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Su Ürünleri Mühendisliği Fakültesi'nin işbirliği yaptığı bir Rus üniversitesinin bölgede yaptığı çalışma dikkatimi çekti. Çalışmanın konusu, okyanusta yaşayan deniz analarının, yaşamlarının incelenmesi. Burada birçok soru kafama takıldı. Okyanus ile Gökova Körfezi'nin ne alakası var? Gökova Körfezi'nde araştırma konusu olacak kadar çok deniz anası mı yaşıyor? Savaş halinde olan Rusya böyle bir araştırmaya yatırım yapacak kadar maddi güce sahip mi ya da savaşta olsa da bilimsel araştırmalar yapacak bir bilince savaş halinde olmayan bizden daha mı fazla sahipler? Yoksa bu araştırma konusunun arkasında başka şeyler mi var? Gibi aklıma delice sorular geliyor. Çünkü bu çalışmada kullanılacak özel kafeslerin yapımını bile kendi getirdikleri elemanlarla yapıyorlar ve bunları denize yerleştiriyorlar.

Her tür bilimsel çalışmanın yanındayımdır, yeter ki çalışma yapılan yerde doğal değişimler olmasın, oralara zarar verecek işler yapılmasın. Bu işin sonunda da Gökova Körfezi deniz analarının yeni yerleşim yeri olmaz inşallah. Çünkü deniz analarının bulundukları yere ve diğer balıklara ne kadar zarar verdiklerini hepimiz biliyoruz.