Kış, mevsimlerin en merhametlisidir. Evin, sarılmanın, sarınmanın, sarmalanmanın, uzun çayların, derinlemesine yemeklerin, karşılaşmaların değil buluşmaların, sıcak olan her şeye doğru neşeyle yönelmenin, böylece hep beraber ılımanın mevsimi. Köy odalarında toplanmanın, ozanları, kıssaları, hikâyeleri dinlemenin zamanı... Kışın doğa kendiyle halleşme, insanların dinlenme, düşünme ve yenilenme süreci... Benliğimizle yüzleşme, gönül iç kapılarının açılıp duyguları önümüze dökme, yaraları iyileştirme, acıları dindirme demi...

Aslında eski kışlar kalmadı. Yol vermeyen karlı, boranlı, tipili dağlar yok artık. Kış kışlığını yapmıyor. Zaman, mekânların başına başka stresler örmekte...

Gazete ve televizyonlarda "Kara Kış Kapıda" başlıklı haberler verilmeye başladı. Arkasından ilk karın yağdığı duyuruldu. İşte zemheri günlerini geliverdi.

Çocuklarımıza, gençlerimize "zemheri nedir?" diye sorsanız bilmezler.  "Zemheri Sözlüm" adlı türküyü dinleyenler arasında zemheriyi zehirli bir çiçek sananlar çıkabilir. Oysa gönül alıcı söz söylemeyi bilmeyenlere "Zemheri sözlü" diye ad takarlardı.  Yavuz Bülent Bakiler, "Seni Yazdım Ebem Kuşaklarına" adlı şiirinde; "Açılın açılın kalabalıklar / İçerim zemheri, dışarım bahar" diyor.

Bir Divriği Çamşıhı türküsü var. Zemherinin bir zaman dilimi olduğunun ipucunu veriyor:

"Bilmem bu feleğin bende nesi var
Her vardığım yerde yar ister benden
Sanki benim mor sümbüllü bağım var
Zemheri ayında gül ister benden"

Halk ozanlarından Ahmet Yılmaz'ın şiiri de aynı ipucunu vermekte:

"Zemheri ayında yandım savruldum
El değmez kor idim söndüm savruldum
Hazanda yaprağa döndüm savruldum
Koyverin yakamı dert yesin beni

Bir zamanlar çok soğuk havada ince elbise giyenlere "Zemheri zürafası gibi dolaşıyor" derlerdi. Zemheri nedir? Kuşkusuz ki her yokuşun bir inişi vardır. Sonbaharla ilkbahar arasındaki kışın doruk noktası zemheridir. Hayatlarını çiftçilik ve hayvancılıkla sürdüren atalarımızın takvimleri, zaman dilimleri, aynı hava şartlarının yaşandığı bir düzende olmuştur. Bu açıdan, halk takvimleri, güneş takvimine uygunluk gösterir. Ama yörelere göre zaman dilimlerinin adları farklı farklıdır.

İç batı Anadolu'da çoğunlukla her mevsim iki aydan oluşmak üzere sekiz dilime bölünmektedir: Bahar : Mart (22 Mart - 5 Mayıs) , Hıdırellez: (5 Mayıs - 21 Haziran), Yaz : Gündönümü (22 Haziran - 13 Ağustos), Ağustos (14 Ağustos - 21 Eylül), Güz : Güz (22 Eylül - 5 Kasım), Kasım: (6 Kasım - 21 Aralık), Kış : Zemheri (22 Aralık - 31 Ocak), Karakış (1 Şubat - 21 Mart)

Karadeniz yöresinde aylar şu adlarla anılıyorlar: Zemheri (Ocak), Gücük (Şubat), Mart (Mart), Abrul (Nisan), Mayıs (Mayıs), Kiraz (Haziran), Orak (Temmuz), Ağustos (Ağustos), Haç Ayı (Eylül), Avara (Ekim), Koç Ayı (Kasım), Karakış (Aralık)

Halk takvimlerinin büyük çoğunluğunda yıl, kasım ve hıdrellez olmak üzere iki bölümdür. Kasım, Kasım Ayı'nın başında başlar, Hıdrelleze kadar yani Mayısa kadar sürer; bu süre kış mevsimidir. Hıdrellez ise 6 Mayıs'ta başlar, Kasım'a kadar olan süredir ve yaz mevsimidir. Kış devresi 45'er günlük Kasım, Zemheri, Hamsin adlı üç ana bölüme ayrılır. Tamamı 180 gün olarak kabul edilen kış devresinin ilk 135 günü yani Kasım-Zemheri-Hamsin aylarına "sayılı" ya da "hesaplı" adları verilmektedir..

Ataların sözüne kulak vermekten geri kalmayınız. Yaşlılıkta genç bir hanımla evlenenler için "Zemheri'de gül kokladı" derler. Zemheri de gül koklanılır mı? Cevabını yine atalar veriyor: "Zemheride gün çavmadansa,  kanımın akması iyidir." Zemheri zemheriliğini, bahar da baharlığını bilmeli. Her şey zamanında gerektir.

Âşık Çağlarî de Anavatan destanından bir kıta okuyarak zemherinin baharlarımıza bereket taşımasını dileyelim.

"Senin sevdandır; inan senin sevdan.
Zemheri gibi şu gönlüme yağan..
Dağları boran,yaylası gül kokan,
Benim güzel Türkiyem cennet vatanım.."