Çanakkale Zaferinin 105. yıldönümünü geride bıraktık…

Korona virüsü salgını sebebiyle maalesef Çanakkale Zaferi ile ilgili törenler yapılamadı…

Çanakkale Zaferi, Türk milleti için dönüm noktasıdır… Yoktan var olmanın zaferidir. Milli şair Mehmet Akif Ersoy’un çok veciz ifade ettiği gibi “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavara” karşı kazanılmış büyük bir zaferdir…

Sadece boğazlarda kazanılan 15 Mart Çanakkale Zaferi değil, aynı zamanda 25 Nisan’da yine Atatürk’ün liderliğinde kazanılan Gelibolu Zaferi de ayrı bir dönüm noktasıdır…

Bugünlerde korona virüsü salgını sebebiyle tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bir karamsarlık ve umutsuzluk havası var…

Herkes geleceğinden, hatta yarınından endişeli…

Bütün beşeri ilişkiler neredeyse sıfıra indi…

Tedbir alınması, korona virüsüne karşı önleyici faaliyetler içine girilmesi tabii ki çok önemlidir…

Salgınlara karşı en önemli mücadele hastalığın bulaşmaması için her türlü tedbiri almak, hastalığa yakalanmamaktır.

Bu sebeple alınan önlemlere ve yetkililerin uyarılarına harfiyen uymak şarttır.

Ancak hiçbir şekilde umutsuz olmamalı… Karamsarlığa düşmemeli…

Salgını ve hastalığı dünyanın sonu gibi görmemeli…

Çanakkale Zaferini düşünün…

Halk yoksul, çaresiz, parasız ve en önemlisi silahsız…

Savaşacak genç asker neredeyse kalmamış…

Henüz 13-15 yaşındaki çocuklar cepheye koşuyor… Anneler, gelinler, hatta ihtiyar kadınlar bile cepheye silah taşıyor…

Sadece düşmanla değil, diğer taraftan salgın hastalıklarla ve soğukla savaşılıyor…

Neredeyse tüm dünya karşılarında, en acımasız silahlarla ve en insanlık dışı yöntemlerle saldırıyor.

Ama hepsi umutluydu, kazanacağına ve bağımsızlığına tekrar kavuşacağına olan inancını bir an bile kaybetmedi…

Dünden örnek alalım…

Milletimiz çok acı tecrübeler yaşadı… Hepsinin üstesinden geldi…

Bunun da üstesinden gelecektir…

Yeter ki, yalan ve halkı paniğe sevk eden haberlere itibar ederek umutsuzluğa kapılmayalım…

Ve en önemlisi bencillik yapmayalım…

Birlik ve dayanışma içinde hareket edelim…

Virüs hastalıktır, atlatılır…

Vicdanlara virüs bulaşırsa tedavisi yoktur…

*****

Çanakkale ruhu

Bizi bu coğrafyadan silmek için milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un deyimiyle, “Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ” siyahı beyazı hepsi Anadolu’nun kapılarına dayanmıştı…

Yıllardır süren savaşlarda büyük kayıplar vermiştik. Türk milletini tarihten silip atmak istiyorlardı ama başaramadılar.

Fransız düşünürlerinden Volentin, Le Mond gazetesinde bir makale yazar. Volentin, aklınca imparatorluğun sonunu görmek için Türkiye'ye gelir. Trenle İstanbul’dan Eskişehir’e gider.

Her taraf yıkık dökük, halk sefalet içindedir. Bir sokak girişinde oynayan üç çocuk dikkatini çeker. Çocuklar telis çuvaldan yapılan elbiseler içinde, ayakları çıplak ama dimdik ayaktadır.

Çocuklara, babalarının nerede olduğunu sorar. Biri Galiçya’da, diğerleri Çanakkale ve Kafkas cephelerinde şehit olduklarını söyler.

Çocukların anneleri vefat etmiştir. Yaşlı bir nine bakmaktadır. Üzeri tenekelerle kaplı kulübeden beli bükük yokluk içinde yaşayan bir kadın çıkar.

Çocuklara “oğlum Muzaffer, Gazanfer, Mücahit haydi gelin” diye seslenir.

Bu manzarayı gören Volentin, bu millet bütün cephelerde kaybetse de mağlup edilemez. Şuraya bakın yiyecek ekmeği, giyecek elbisesi yok. İnancını hiçbir şartta kaybetmemiş, çocuklarına hâlâ Muzaffer, Gazanfer, Mücahit isimlerini koymaktadır.

Volentin bu gördükleri sonrası makalesinin sonunu “Bu millet yenilmez” diyerek bitirir.

*****

TEBESSÜM

Cumhuriyet Savcısı

Hukuk devrimi sürecinde yeni yasalar çıkarılırken bu çalışmanın başında Atatürk tarafından görevlendirilen dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt vardı.

Taslakta savcılar için “Cumhuriyet Savcısı” ifadesinin yer alması tepki gördü. Bozkurt’a; “Neden Cumhuriyet başbakanı, bakanı, müsteşarı, valisi, büyükelçisi denilmiyor da sadece savcı ‘Cumhuriyet Savcısı’ oluyor? Savcılara bu imtiyaz neden?” diye sorarlar.

Atatürk, Bozkurt’a “Ne diyorsun?” der.

Bozkurt’un cevabı çok nettir:

- Çünkü öyle zaman olur ki, Cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o hesabı soracak olan ‘Cumhuriyet Savcısı’dır...

Atatürk gülümseyerek hoşnut kaldığını belli eder, “Devam et Bozkurt” der.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Bir şeye sahip olmak değil, layık olmak önemlidir.

Erich Fromm