Trafik terörü hepimizin canını yakıyor.
Ülkemizde trafik kazalarını azaltmak için ilk akla gelen ve uygulanan şey, para cezalarını artırmak… Nitekim geçen günlerde yine trafik para cezaları katlanarak artırıldı.

Kasıtlı olarak trafiği tehlikeye düşüren, kırmızı ışıkta geçen, alkollü araç kullanan, araç kullanırken cep telefonu ile mesaj çeken, konuşan veya oyun oynayanlara gereken ceza verilsin… Hatta tekrarında para cezasının yanında geçici olarak ehliyetine de el konulsun…
Bu konuda herkes duyarlı olmalı ve bu tür kuralsızlığı yapanlara göz açtırmamalı…
Ancak olayın bir de diğer boyutu var…
Bizim yollarımız çok kötü…

Sadece mahalle aralarını veya arka sokakları kast etmiyorum. Otobanlar bile kötü… Yer yer göçükler oluşuyor; dikkat edilmiyor, uzun süre onarılmıyor.
Şehir içindeki yollar daha da beter. Rögarlar tehlike saçıyor. Kimi yerlerde yol seviyesinden çok yüksek, kimi yerlerde çok düşük, çukur oluşmuş…

Kimi yerlerde şu veya bu sebeple yollar kazılmış, üstü kapatılmadan bırakılmış...
Bütün bunlar yetmiyor gibi bir de olur olmaz her yerde kasisler yapıldı.
Okul, hatta hastane önlerinde, insanların dikkatli geçiş yapması için kasis yapılmasını anlarım.
Ama her sokakta, hatta aynı sokakta birkaç tane kasis olmaz ki…
Kenar mahalle sokaklarında gidiyorsunuz, tam virajı alayım derken bir kasis… Uyarı tabelası bile yok…
Ev yok, park yok, sokakta yine kasis var…
Yokuş yukarı çıkacaksınız, 50 metre ara ile kasisler sıralanmış…
Biri dese inanmazdım, gözlerimle gördüm; Zincirlikuyu Mezarlığının içindeki yollarda bile kasisler var.
Üstelik kasislerin çoğunluğu hendek gibi…
Yavaşlamanız yetmiyor, ne kadar dikkat etseniz de arabanın altını vurmadan geçemiyorsunuz.
Sanki birilerinin kastı var gibi, kasisler sokaklardaki canavar oldu.
Emin olun kasisler daha çok kazaya sebep oluyor.
Neredeyse her sokakta kamera var. Tehlikeli araç kullanan varsa, kamera ile tespit edersin, kesersin cezayı…
Kurallara uyan dürüst vatandaşlar için sokaklarda hendek yapmak da neyin nesidir?
Yetkililer kasis canavarına bir an önce el atsın…

*****
Patron çıldırdı

Carlo, İtalya'da bir fabrikada işçidir. O zamanki Sovyet lideri Krusçev resmi bir ziyaret için İtalya'ya gider. Programda Carlo’nun çalıştığı fabrika da var. Fabrikada dolaşırken Carlo'ya rastlar. Herkesin gözü önünde “Vay Carlo...” diye sarılıp kucaklar. Ayaküstü sohbet ederler. Herkes bu dostluktan şaşkın...
Konuk gittikten sonra patron Carlo'yu çağırıp, Krusçev'i nereden tanıdığını sorar… Carlo “Hiç” der ve ekler: “'Ben eskiden komünisttim... 1 Mayıs kutlamaları için parti beni Moskova'ya göndermişti. Orada tanışmıştım…”
Olay unutulur. Üç beş ay sonra bu kez ABD Başkanı Nixon gider İtalya’ya. Yine aynı fabrika ziyareti… Tezgahların arasında “Vay Carlo, vay Nixon...” muhabbeti... İyice meraklanan patron, Carlo'yu yine çağırıp sorar. Carlo, “Bir ara Amerika'ya göç etmeye kalkıştım. New York'ta başım polisle belaya girdi… Bu Nixon o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu” der.
Olay bu kadarla da kalmaz… İki ay sonra Fransa Başkanı De Gaulle ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca patron bunalıma girer. Kendisini tanıyan yok. Yanında çalışan Carlo'nun uluslararası çevresi var.
- De Gaulle'ü nereden tanıyorsun?
- Nazilere karşı Paris'te yeraltı savaşı yapıyorduk... Özel kuryesiydim...
- Sen herkesi tanır mısın?
- Evet, hemen hemen...
Patron iyice hırslanır: 
- Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin…
Carlo güler; “Tabii ki, yakın arkadaşımdır…”
Çıldırma noktasına gelen patron bağırır:
- İspatla... İspatlayamazsan kovarım seni...
- Tamam, bu pazar ayininde Vatikan meydanında olun. Papa balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım…
Patron pazarı iple çeker. Vatikan'da Papa’yı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlar. Bir süre sonra Papa balkona çıkar. Yanında Carlo... Kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor. O sırada bir kargaşa olur. Biri bayılır.
Carlo bayılanın kendi patronu olduğunu görünce Papa’ya “Bana müsaade” deyip meydana koşar. Patronu yerde yatıyor. Bir iki kişi de ayıltmaya çalışıyor. Carlo çevresindekilere, “Bu benim patronumdur, ne oldu?” diye sorunca biri cevap verir:
- Siz Papa ile balkona çıktığınızda bunun önünde iki Japon turist vardı. Japonlardan biri senin patronuna döndü; ‘Şu sağdaki bizim Carlo, ama yanındaki kim?’ diye sorunca seninki düşüp bayıldı.
***

TEBESSÜM

Sana ne?

Trafik lambaları şehre yeni konulmuştu. Trafik polisi kırmızı ışıkta geçen teyzeyi durdurur:
- Teyze dur, nereye gidiyorsun?
- Sana ne? Eltimlere gidiyorum. Kocamın da haberi var?

*****
GÜNÜN SÖZÜ
İyiliğe gücün yetmezse, bari kötülük yapma.
Ferîdüddin Attâr