Bayram bitti... Trafik yoğunluğu ve trafik kazaları gündemin ilk maddesine oturdu...
Maalesef yollar yine kan gölüne döndü...
Her bayram öncesi tedbirli olunması için konuşulur... 
Görünen o ki sadece konuşuluyor... Tedbir alan yok...
Bayramın başlangıcında İstanbul çıkışında, bayram bitiminde de İstanbul girişinde yoğun trafiğe alıştık...
Ama Anadolu'nun en küçük ilçelerinde bile bayram süresince trafik yoğunluğunun olması akılla izah edilir bir durum değil...
Örneğin bu bayramda, Çankırı, Çorum Osmancık ve Amasya girişinde aşırı yoğunluk vardı.
İstanbul'daki köprü trafiği fazlasıyla bu bölgelerde de yaşandı.
Yoğunluğun sebebi ise şaşırtıcı... Yol çalışması... 
Her bayramda yoğunluk olduğu bilinir... Hangi akla hizmet bayramda yol çalışması yapılır ve iki şeritli yolun tek şeridi trafiğe kapatılır... Kilometrelerce araç kuyruğu oluşur ...
Yol çalışmasını bayram öncesinde veya sonrasında yapmak çok mu zor... Bayram süresince insanlara bu işkenceyi çektirmek hangi akla hizmet... 
Diğer bir husus, yollar para tuzağı oldu...
Şehirler arası yol... Ancak belediyeler para kazanmak uğruna hız sınırı koyuyor... Şehir içi hesabı yaparak üst hız sınırı 50 kilometre olarak belirlendi... Kim neye göre bu hız limitini belirlemiş bilinmiyor.
Yolunuzda gidiyorsunuz, karşınızda bir tabela... Hız sınırı birden düşüyor. Siz kendinizi ayarlayana kadar cezayı yiyorsunuz... Düşünün şehirlerarası yolda 50 kilometre hız limitini aştığınız için ceza yiyorsunuz...
Bir yolculukta 2-3 bin lirayı bulan ceza yiyenler oluyor... Bazıları daha da yüksek...
Amaç gerçekten trafiği düzenlemek olsa söylenecek söz yok... Alkışlarız...
Amaç sadece para kazanmak...
Belediyeler para kazanacak diye vatandaşa hesapsız kitapsız ceza ödettiriliyor.
Tepkiler artınca "İzin vermeyeceğiz, böyle şey olmaz" diye yetkili ağızlar halkın gazını aldı...
Ama aynı tezgah yine işliyor...
Trafik candır, can üzerinden ticaret olmaz...
Trafikten para kazanmak isteyenlerin elini vicdanına koymasını bekliyoruz...

***

Görünmez kaza

Bir acelesi olduğunu, onu görür görmez anlamıştım. Sağanak halinde yağan yağmura aldırış bile etmiyor ve bükülmüş haline rağmen sağa sola koşuyordu. Yanına sokularak:
- Hayrola teyzeciğim, dedim. Bir derdiniz mi var?
Sıcak bir tebessümle:
- Buraların yabancısıyım evladım, dedi. Hastane tarafına gidecek bir araba arıyorum.
- Biraz beklerseniz aynı dolmuşa binebiliriz, dedim. Oraya geldiğimizde size haber veririm.
Teşekkür ederek yanıma yaklaştı ve küçük bir çocuk gibi şemsiyenin altına girdi. Nurlu yüzü yağmur damlacıklarıyla ıslanmış ve yanakları pembe pembe olmuştu.
- Torunlarımdan biri menenjit geçirdi, diye devam etti. Ziyaret saati bitmeden dolaşmak istemiştim.
- 20 dakikanız var, dedim. Hastaneye yakın ama, bu havada pek araba bulunmuyor.
Durağa herkesten önce geldiğimiz için, dolmuşa da rahatça bineceğimizi zannediyordum. Ancak araba yanaştığında, arkamızda duran 4-5 kişinin bir anda hücum ettiğini gördüm. İçeriye doluşan ve arkadaş olduğu anlaşılan adamlara:
- İlk önce biz gelmiştik, dedim. Sırayı bozmaya hakkınız var mı?
Ön koltukta oturanı:
- Hak istiyorsan Hakkari'ye gideceksin arkadaşım, dedi. Hem oradaki haklardan KDV'de alınmıyormuş.
Bu laf üzerine attıkları kahkahalarla bindikleri araba sarsılmış ve sinirlerim allak bullak olmuştu. Sakinleşmeye çalışarak:
- Ben biraz daha bekleyebilirim, dedim. Ama şu ihtiyar teyzenin hastaneye yetişmesi gerekiyor.
Bu defa şoför lafa karışıp:
- Teyzenin arabaya falan ihtiyacı yok be kardeşim, dedi. Okuyup üfledi mi, hastaneye uçuverir.
Tekrar kopan kahkahalarla birlikte araba uzaklaşıp gitti. Yaşlı kadına baktım, tevekkülle susuyordu.
5-10 dakika sonra gelen bir başka dolmuşa onunla beraber bindim ve şoföre "teyzeyi hastanede indirmesini" söyledim. Yaşlı kadın, yapacağı ziyaretten ümitsiz görünmesine rağmen şikayet etmiyordu. Üstelik trafik de, yarı yolda tıkanıp kalmıştı. Şoför:
- Yolun bu durumu, hayra alamet değil, dedi. Sebebini anlasam iyi olacak.
Arabayı çalışır vaziyette bırakıp ileri doğru yürüdü ve biraz sonra döndüğünde:
- Kısmete bak yahu, dedi. Bizden önce kalkan dolmuşa kamyon çarpmış. Heyecanla:
- Bir şey olmuş mu? diye atıldım. Yani yaralı falan var mı?
- Herhalde, diye cevap verdi. Dolmuşta bulunanları, teyzenin gideceği hastaneye kaldırmışlar.
Göz ucuyla yaşlı kadına baktım. Solgun dudaklarıyla bir şeyler mırıldanıyor ve sanki onlar için dua ediyordu. Şoför, koltuğuna yavaşça otururken:
- Kısmet işte, diye tekrarlayıp, duruyordu. Sen kalk koca bir kamyonla çarpış, hem de Türkiye'nin öbür ucundan gelen Hakkari plakalı bir kamyonla... (Cüneyd Suavi)

****

TEBESSÜM

Oyun havası

 Adamın birini gece vakti çevirir trafik polisi ceza yazacak ya sorar;
- Beyefendi ruhsat lütfen!
- Buyurun Memur Bey.
- Alkol?
- Yok, Memur Bey.
- Kemer takılı mıydı?
- Evet, Memur Bey.
- İlk yardım çantanız?
- Tastamam yerinde Memur Bey.
Bakmış olacağı yok memur;
- Oyun havası kasetin var mı?
- Var Memur Bey.
- Koy kaseti, çal bir oyun havası!
- Tamamdır Memur Bey?
- Şimdi ben oynuyorum, sen para yapıştırıyorsun!

****

GÜNÜN SÖZÜ

Atalarına kavuşmak istiyorsan "hızlı", çocuklarına kavuşmak istiyorsan "yavaş" git.