Hayatınızın hangi anını, şiirden ırak tutabilirsiniz? Yediğiniz ekmek, içtiğiniz su, soluduğunuz hava, üzerinde  yaşadığınız  toprak, akıp giden zaman hepsi şiirdir. Eylül ayrı bir şiir, ekim ayrı bir şiir, kasım ayrı bir şiirdir. 

Sonbahar Düşünceleri
Sonbahar geldi yağmurla beraber
Boynu bükük duruyor kasımpatı
Ölümü düşündürür oldu geceler
Yaz güneşinde bıraktık hayatı
İnsan böylede mahzun olurmuş meğer
Ansızın silindi renk saltanatı
Yaz güneşinde bıraktık hayatı

Ufuk yaslı, bahçeler kırık dökük
Geceler uzun, geceler korkulu
Ümitler savrulmada köpük köpük
Zamanı unutuyor insanoğlu
Dünya dediğimiz ne kadar küçük
Toprak endişeli, gökler buğulu
Zamanı unutuyor insanoğlu

Çiğ yağıyor, çiğ yağıyor camlara
Dualarla ağlamakta gökyüzü
Çıldırtıyor insanı bu manzara
Bu mevsim törpülüyor ömrümüzü
Selam gözü yaşlı hazin akşamlara
Artık düşünemez olduk gündüzü
Bu mevsim törpülüyor ömrümüzü

Evet Ümit Yaşar; "Sonbahar geldi yağmurla beraber /  Boynu bükük duruyor kasımpatı" diyor.  Bir başka şiiri, şiir dünyamızdaki sonbaharın karekteristik özelliğinin altını çiziyor: " ..kederliydin sonbahar akşamları gibi  / ve sonbahar akşamları kadar güzel" Evet. Kederin en güzelidir sonbahar. Şakaklarımıza düşen kardır, gönlümüze çöken sonbahar.. Hisar dergisi şairlerinden Gültekin Sâmanoğlu, günü mevsimlere pay etmiş ve "Uzun Vuran Gölge"yi sonbahara yakıştırmış: 

"Çağrılı gülücüklerle gelecek değildi ya,
İşte kasımpatılar, işte el titremesi;
Ve kalbimdeki dolup boşalmalar, depremler.

Uzaklarda sanılan yarım yüzyıl geldi ya: 
Artık kolay olmuyor, 'akşam olsun' demesi... 

Duygu meleyen kuzum, kuzulamaya durmuş. 
Gülüşünü sularla bir tuttuğu yaramaz, 
'Bir'ken, 'iki' olmanın yol ayrımında yorgun. 

Ne bu tedirginliğim, gölge uzun mu vurmuş 
Yollarına ömrümün; ellerim durduramaz. 

Bu eller kaç günahın, kaç sevabın sahibi? 
Kalem tutan, el tutan, ara sıra gül tutan; 
Dikeni kanatsa da, ille gül, ille de gül. 

Bir de üstüme yağan sevgiler, yağmur gibi: 
Yaşamayı sevdiren, ben böyle avutan...
 ..." 
Evet Sâmanoğlu'nun dediği gibi "artık kolay olmuyor 'akşam olsun' demesi".

Hazan bahçeleri, ağaçların renk konusunda coştuğu yerlerdir. Yeşilden kızıla, kızıldan  sarıya, sarıdan kahverengiye türlü türlü renkler ve bu renklerin türlü türlü tonları.  

Edip Cansever, sonbaharı tanımlıyor:

"Hohlayıp siliyorum iyice / Gözlüğümün camlarını  / Göğe bakıyorum gözlerimi kısarak  / Güneye gidiyor bir leylek sürüsü // Yeni Caminin üstünde / Son bir defa daha süzülerekten / Erimeye yüz tutuyor kentin pembe kapıları / Günbatımı! /  Günbatımı! yeni konuşmaya başlayan bir çocuğun diliyle / Kolumu tutuyor Fethi Naci, şu manzaraya bak, diyor / Tam Galata Köprüsünün üstünde / Diyor ya, biz alıştık, yüreklerimize bakıyoruz gene de / Uykusuz gecelerimize bakıyoruz: onurun uykusuzluğu / Susturulmanın / Ve gün batımıyla leylek sürüsü  / Hüzünlü bir görüntüyü akıtıyorlar Naci'nin yüzüne / Kırılmak ama birlikte / Birlikte, ama kırılmamak / ve sanki kalplerimiz her yanı dökülen bir otobüste / Öyle /  İşte son damlalarını da bırakıyor  güneş ....." 

Benim doğduğum topraklarda sonbahar keder, hüzün, hazan, umutsuzluk, bedbinlik, karamsarlık, melankoli ve bunlara benzer bir çok kelimenin tanımının, anlatmak istediği mevsim değildir. Sonbahar, özlemlerin, umutların, heyecanların ve vuslatın mevsimidir.

Benim doğduğum topraklarda, sonbaharın ikişer üçer gün arayla değişik adları vardır. Harman, harman sonu, bağ bozumu, bahçe bozumu, güz ekimi, koyun yuyumu, bulgur kaynatımı, bulgur sokusu ve daha başkaları... Harman sonu, koç katımı, bağ bozumu coşku içinde kutlanılan, içinde Tanrı'nın verdiği nimete şükürlü sevinçli, saygılı kutlu günlerdir.