Birinci Dünya Savaşı sonunda yurdunun işgal edilmiş olmasına karşın, ulusumuzun bağımsızlık ve özgürlük kararlılığını gören düşman, Türk varlığını içten çökertmek için alkol ve uyuşturucu maddelere başvurmuş. Limanlarımıza uğrayan düşman gemilerinin, getirdiği içki ve uyuşturucular el altından halkımıza ve özellikle yurt savunmasında etkin olan gençlere ulaştırılmış. İçki ve uyuşturucu madde bağımlılığı  salgın halini almaya yüz tutmuş. Bunu gören yurtsever aydınlardan, Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman Bey ve arkadaşları, Şeyhül-İslam Haydarizade İbrahim Efendi'nin katkılarıyla, halkı ve gençliği uyarmak ve bu yolda mücadele etmek için, İstanbul'da 5 Mart 1920 tarihinde "Türkiye Yeşilay Cemiyeti"ni kurmuşlar. Cemiyet'in  "Hilal-i Ahdar" olan ilk adı, sonraları Yeşil Hilal, daha sonra da Yeşilay olmuş. Bugün, genel merkezin dışında, yirmi şubesi  ve yirmi temsilciliği bulunuyor.

Yeşilay'ın bir gençlik marşı var. F. Fuat Çelen yazmış ve sözleri şöyle:

"Bir zamanlar gelecek,

Göğsümüz kabaracak.

Acunda dalgalansın ,

Yeşilaylı bir bayrak.

Bu bayrağın altında,

Bil rahat yaşanacak.

Bayrağın dalgalanıp,

Göğsünde kabaracak.

Arkadaş varlığını,

İki şey doldurmalı. 

Bunlar, vatan sevgisi,

Ülkü bağı olmalı."

Yeşilay'a ilişkin, dolayısıyla kötü alışkanlıkların zararlarını anlatan yüzlerce şiire rastlayabilirsiniz. Bunlardan birisi İsmail Hakkı Talas imzasını taşıyor:

Yeşilay bir ay bembeyaz,

Bayrağının tek süsü.

Sağlığımız, canımız,

Yeşilay'ın ülküsü.

Korumaya çalışır,

Yurttaşları içkiden,

İnsanlıktan sıyrılır,

Çünkü sarhoş bir beden.

Vatanını sevenler,

Korumalı milleti.

Ocakları söndüren,

İçki, kumar illeti.

Kuşkusuz ki, uyuşturucu ve diğer kötü bağımlılıklara ilişkin söylenecek çok söz var. Neden, niçin, nasıl gibi bir çok soruların yanıtlarını arayıp tüyler ürperten ve ocaklar başından ırak olmasını dilediğimiz sonuçlarını gözler önüne serebiliriz. Ama, bin nasihattan iyi olacak diye bir müsibeti yaşamamamız gerekir.

Tehlikeyi görmemezlikten gelip, konuyu hafife almayalım. Medya özenti sergilerinden uzak kalmalı. Diskotek ve diğer kafa bulma-eğlenme yerlerinin, beyaz ölüm değirmeninin çarkları ve tuzakları olduğunun bilelim. Gurup baskılarına, kötü arkadaşlara karşı çocuklarımızı koruyalım. Büyük küçük herkes, denerim, bırakırım kafasını bırakmalı. Çünkü,  bir veya iki denemenin, deneyicileri, belki de dönüşü olmayan yola sokmaya yeterli geldiğini unutmayalım.

Kendimizi çevreye uyma havasına kaptırmayalım. Bozuk çevre ve hasta toplumdan uzak duralım. Bilindiği gibi hastalıklarda insandan insana kolaylıkla geçebilmekte. Gençlerde serüven sevgisi , cinsel bozukluklar , kendini aşma , ispatlama içgüdüsü veya gayreti. Genetik yapının maddeye yatkınlığı. manevi boşluk , inanç zayıflığı, toplumdan kaynaklanan güvensizlik duygusu, gelecek  kaygısının,  stresi, sıkıntıya ve yalnızlığa itiliş gibi pek çok neden insanları yakarıda belirttiğimiz değirmenin çarklarına atıyor. Aile yapısındaki bozukluklar , geçimsizlikler. Ahlaki manevi yoksunluklar, eğitimdeki yetersizlik ve yanlışlıklar, insanları bencilliğe, çıkarcılığa; özellikle yokluktakileri bunalıma, intihara, varlıktakileri  şımarıklığa itmekte.

Sözü şiirle bağlayalım:

"Çekmediğim kalmadı alkol yüzünden;

Ne bir yuva kurabildim mesut,

Ne çocuklarım etti rahat.

Evimde düzensizlik alkol yüzünden.

Belimin bükülmesi bu yaşta,

Saçımın ağarması,

Ve titrek ellerim alkol yüzünden.

Benzimde kan kalmadı,

Ağzımda tat,

Hayatım berbat,

İşlerim bozuk, alkol yüzünden.

Ne doyurucu bir iş tuttum,

Ne yükseldim mesleğimde.

Her yerden kovulmuşum,

Herkesle kırgınım, alkol yüzünden.

Cinnet geçiriyor insan,

Durup dururken.

Hayaletler uçuşuyor boşlukta,

Korkunç şeytantırnakları boğazımda,

Cadılar kanımı emiyor.

Cadılar, hayaletler, alkol yüzünden.

A.İhsan İLHAN