Hoca Ahmed Yesevi...
Büyük Türk mutasavvıfı ve şair...
1166 yılında Türkistan'da vefat etti... Onun açtığı sevgi yolu büyüyerek devam ediyor.
Türkiye'de bunun önderliğini yapan en önemli isimlerden biri Hoca Ahmed Yesevi Vakfı Başkanı Erdoğan Aslıyüce'dir... 
Erdoğan Aslıyüce, Yesevi Dergisini bin bir güçlüklerle ama hiç aksatmadan tam 26 yıldır çıkarıyor. 305. sayısında "Türk İstiklâl Savaşının 100. Yılını" kapak yaptı... 
Kıyısından kenarından geçenler bilir, Türkiye şartlarında dergi çıkarmak çok zordur.
Hele hele Türklüğe hizmet eden aylık fikir dergisi çıkarmak çok ama çok daha zordur...
26 yıldır tek başına bunu başaran Erdoğan Aslıyüce'yi ayrıca tebrik ve takdir etmek lazım...
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı, sadece Yesevi Dergisini çıkarmakla kalmıyor...
Birbirinden değerli yüzlerce kitabı da okuyucularla buluşturuyor...
Birçoğunda da Erdoğan Aslıyüce'nin imzası var...
Erdoğan Aslıyüce'nın en dikkat çeken eserlerinden biri; Türk Tarihinde İşbirlikçiler ve 150'likler... 
"Türk Tarihinde Yazılmayanlar" diğer önemli bir kitap...
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın, kültürel yayınlar dışında değişik alanlarda da çok güzel hizmetleri var.
Yıllardır Ramazan ayında her akşam vakıf merkezinde iftar veriliyor... 
Yine on beş günde bir her Pazar sabahı vakıf merkezinde kahvaltılı sohbet toplantısı düzenleniyor... Toplantıda gündeme ilişkin konularda, alanında uzman kişiler konuşuyor...
9 Haziran Pazar günü 207. Yesevi Dostları Kahvaltısı yapıldı...
"Başlıca Etik Teorileri ve Ahlak Kararlarımız" konusunda Prof. Dr. A. Ulvi Türkbağ bir konuşma yaptı. Kahvaltının ikram sahibi ise Halil Köse oldu...
Hoca Ahmed Yesevi Vakfında, isteyenler kahvaltılara veya Ramazan ayında verilen iftarlara ikram sahibi olabiliyor... İkram sahibi olanlar masrafı karşılıyor, diğer tüm hizmetler vakıf çalışanlara tarafından yapılıyor...
Erdoğan Aslıyüce, İstanbul'dan bir sevgi ateşi yaktı...
Tüm Türk dünyasına yayılması umuduyla...
(Yesevi Dergisine abone olmak veya yayınlarını almak isteyenler için iletişim: Hoca Ahmed Yesevi Vakfı, Küçük Ayasofya Mah. Küçük Ayasofya Cad. Sultanahmet-İstanbul. Tel: 0 212 638 5012 e-posta: [email protected]

*****

Vatan için fedakârlık

Bir hanımefendi diyor ki; 1919 yılı idi. İstanbul baştan aşağı İngilizlerin işgali altındaydı. Liseyi yeni bitirmiştim. Güzel bir kızdım.
Dünür gelmeye başladılar. Biri avukatmış.
Gösterdiler uzaktan, boylu poslu yakışıklı bir delikanlıydı, beğendim. Nişanlandık. Nişanlımı seviyordum.
Mutlu bir yuva kurmak hevesi ile lamba ışığının altında sabahlara kadar oyalar örüyor, çeyizler hazırlıyordum.
Ama çok geçmedi ki mahallede bir dedikodu yayıldı.
"Ayşe'nin nişanlısı avukat değilmiş, ipsizin biriymiş, üstelik cami önlerinden tabut taşıyarak karnını doyuruyormuş" dediler.
Alt üst oldum.
Babam götürdü, uzaktan izledik, gerçekten de tabut taşıyordu...
Yıkıldım. Nişanı atıp, ayrıldık.
Aradan 5 yıl geçti.
Evlenmiştim, bir de çocuğum olmuştu.
1924 yılıydı. Artık ülkemiz özgürdü.
Bir gün Beyoğlu'nda rastladım ona.
Oğlum yanımdaydı. Beni görünce titredi, ceketini düğmeledi. Saygı göstererek durdu önümde.
"Vaktiniz varsa size bir çay ikram etmek isterim" dedi.
Olur, dedim.
Bir büroya girdik.
Burası bir avukatlık bürosuydu ve kapıda adı yazıyordu. İçerde yardımcıları çalışıyordu.
"Siz gerçekten avukat mısınız?" dedim.
Evet, dedi.
"Peki, avukatsınız da neden cami önlerinden tabut taşıyordunuz?" diye sordum.
Durdu, başı öne eğildi.
"Beni affedin" dedi ve devam etti:
"İstanbul işgal altındaydı. Her taraf İngiliz askeri kaynıyordu. Her şeyi didik didik arıyorlardı. Biz de Anadolu'ya, milli kuvvetlere ancak, cenaze süsü vererek tabutlarla silah kaçırıyorduk. Bu ülke için hayati bir işti. Bunu size bile söyleyemezdim..."

***

TEBESSÜM

Meslek sırrı

Hakîm, hırsıza sorar:
- Söyle bakalım, soyduğun dükkana nasıl girdin?
Hırsız, biraz düşündükten sonra cevap verir:
- Efendim, biz buraya yargılanmaya mı, yoksa meslek sırrı vermeye mi geldik...

*****

GÜNÜN SÖZÜ
Dininizi iyi öğrenin, yoksa yaşadığınızı din zannedersiniz.
Hz. Ömer (R.A)