Daha dün “Milenyum” coşkusunu yaşıyorduk. Çevremizde tabelalar vitrinler bir anda sözcük dağarcığımıza giren “Milenyum”la tanıştı. Göz açıp kapayıncaya kadar, milenyumun on üç yılını geride bıraktık. 

Unutmayınız ki, sevgi, amaç ve umut hayatın kaynağı… Sevgili arkadaşlar, sevgi bestesinin tınıları yüreğinizden eksilmesin. Yeni yılda yeni ve kalıcı dostluklarınız pekişsin. Gülücükleriniz hiç bitmesin, güzellikten yana amaçlarınız, umutlarınız gerçekleşsin.

Yılbaşı nedeniyle mesaj almaya başladık.  İşte onlardan biri:

Mutluluk bankasının sevgi şubesinde, 2020 numaralı hesabınıza, 365 gün daha yatırıldı. Sağlık, esenlik, esinlik içinde harcayınız. 2019 yılındaki acıların, hataların üzerini bembeyaz karlar örtsün. Karların altında o acılar, hatalar, yanılgılar kardelen çiçeklerine, gelinciklere dönüşsün, ufkumuza, bahtımıza güzellik olup açılsın.

Yılbaşı veya yeni yıl bir yılın bitiminin ve yeni bir yıla başlangıcın kutlandığı kültürel bir olay…  İçerisinde Türkiye’nin de bulunduğu Gregoryen takviminin kullanıldığı ülkelerde yılın ilk günü.  Bir Hristiyan bayramı olan ve İsa'nın doğuşunu kutlayan Noel'le karıştırmamak gerekli.

Ülkemizin en büyük Sümerolog’u Muazzez İlmiye Çığ, Hıristiyanların İsa’nın doğuşu olarak kutladığı Noel bayramının, çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramı olduğunu anlatıyor.

Değerli bilim adamına göre, Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor. Buna hayat ağacı diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz.

Türklerde güneş çok önemli…  İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık'ta gece gündüzle savaşıyor.

Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor. İşte güneşin bu zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar. Buna nardugan diyorlar.

Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor.

Bayramın adı: NARDUGAN

Nar = Güneş...

Tugan, Dugan = Doğan...

Nardugan = Doğan Güneş.

Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen'e dualar ediyorlar. Duaları Tanrı’ya gitsin diye de ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrı’dan.

Bu bayram için, evler temizleniyor.

Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar.

Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yaş ve kuru meyveler, özel yemekler, tatlılar yiyip içiyorlar.

Bayram, tüm aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş.

Hunların Avrupa'ya gelişlerinden sonra batılıların bu gelenek görenekleri onlardan aldıkları söyleniyor.

Özetle söylemek gerekirse, İsa'nın doğumu ile hiç ilgisi yok. "Doğum, güneşin yeniden doğuşu"

Hıristiyanların Noel’i onların olsun, ama kökünün bizim atalarımızın Nurdogan’ı olduğunu bilelim.

Anadolu'da "Bacacı Baba" ya da “Bacacı Dede" denilen bir figürle karşılaşıyoruz. Bu da hediye alma, hediye verme bunları bacadan bırakma, hatta çorabın içine koyma, çocukları sevindirme gibi özellikler taşıyor.

Türklerde ağaç kültü de çok fazla kullanılmış. Yaprak dökmediği için hiç ölmediği algısı yaratmasından özellikle çam ağacı seçilmiş. Noel Baba’nın uçması da Şaman’da çok kullanılan bir eylem olan uçmayla örtüşüyor.

Hayvan olarak geyiğin seçilmesi de Türk kültürüyle benzeşiyor çünkü Şaman inancında geyik kutsal bir hayvan ve Orta Asya kültüründe yalnızca krallar ve liderler tarafından vurulabilecek bir hayvandır.

Noel Baba ile Türklerin Pagan ve Şamanizm inançlarında pek çok benzerlikler var.

Yarın yeni yıla gireceğiz. Goncalarla dolu bir gül dalına benzeyen yeni yılın, güzelliklerle açmasını diliyoruz.

Bu kadar mı?

Hayır.

Kardeşliğin doğduğu, sevgilerin birleştiği, belki durgun, belki yorgun, yine de mutlu, yine de kutlu, yine de umutlu, yine de sevgi dolu, sağlık, esenlik, esinlikli nice yıllar diliyoruz. Umuyoruz ki, geleceği oluşturacak her yeni gün, bir önceki günden daha güzel olsun.