Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Mehmet Ceyhan'ın açıklamalarını çok dikkatli dinleyenlerdeniz. Ön görüleri ile dikkat çeken Ceyhan, yaz aylarında biteceğine yönelik öngörünün neden boşa çıktığını ve Türkiye'de vaka sayılarının neden 1000'in altına inemediğini söylüyor.

Ceyhan'ın bir başka görüşü de şu:

"Bu saatten sonra artık insanları eve sokamazsınız. Kısmi tedbirler yerine genelde alınacak yeni tedbirlerle salgının önü alınabilir. "

Özeti, yeni tedbirlerin kaçınılmaz görünmesi.

Yaz aylarında virüsün yok olabileceği söyleniyordu. Bu söylentiler de ne yazık ki şu an için boşa çıkmış görünüyor.

Mevsim etkisinin de yanlış bir öngörü olduğuna dikkat çeken Prof. Mehmet Ceyhan'ın son yaptığı açıklamaları sizlerle paylaşmak istedik:

Türkiye'de vaka sayısının 1000'in altına inmemesinin nedenlerini de açıklayan Prof. Ceyhan'a göre salgına karşı alınacak önlemlerin il bazında değil, Türkiye'nin geneli için alınması gerekiyor. Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Mehmet Ceyhan'ın açıklamaları şöyle:

" İkinci yanlış öngörü mevsim etkisi oldu. Birçok bilim insanı yaz gelecek virüsü öldürecek dedi. Halbuki bu son derece yanlış bir düşünceydi. Pandeminin mevsimi olmaz. Üçüncü yanlış öngörü de normalleşmenin etkisi oldu. Biz normalleşmenin biraz daha kademeli olacağını bekliyorduk ama özellikle bilim insanlarının yanlış yönlendirmesiyle ülkeler, ekonomide darbe olmasının yıkıcı gücüyle tedbirleri kaldırdılar.Bütün dünyanın hesaplamadığı bir noktaya geldik. Nisan sonu Mayıs ayı gibi genel tahminler bu işin en geç Haziran başı gibi biteceği şeklindeydi. Biz o dönemde itiraz ediyorduk çünkü 3 yanlış öngörü vardı. Birincisi virüsü bulaştırabilecek kişilerin sayısıydı. Biz başından beri bizim tespit ettiğimiz vakaların on katı olduğunu söylüyorduk. Siz hastaları istediğiniz kadar yakalayın yakınlarını ve kendisini izole edin belirleyemediğimiz, tanı koyamadığımız kişiler bulaştırmaya devam ediyorlar. O yüzden dünya bir yerde takıldı. Biz de binli sayılarda takıldık binden aşağıya bir türlü inemiyoruz. Örneğin Rusya 6 bin 700 civarında seyrediyor. Ama ABD'de tam tersi onlar takılmışlardı sonra tekrar artış başladı. En iyi durumda olan bile sıfıra indiremedi. Çin ve Yeni Zelenda sıfır olduktan sonra bile yeniden vakalar görüldü. Tanı konmamış ama virüslü kişileri bulup izole edemediğiniz sürece sıfıra inemiyorsunuz Türkiye'de problemin nereden kaynaklandığı çok rahat gözüküyor. Taziye evlerinden yüzlerce vaka çıkıyor. Askeri uğurlama törenleri bizde gelenek halinde ama geçen gün 58 vaka çıktı mesela. Nişan yemeğinden 100 vaka çıktı. Bu şekilde toplanmalar sayıları çok ciddi şekilde artıyor. Virüsün yoğun olduğu başta İstanbul olmak üzere Bursa, Ankara, İzmir, Kocaeli, Konya, Sakarya, Diyarbakır ve Gaziantep'te çok yoğun vakalar. Buralardan başka şehirlere giden insanlar orada odak oluşturdular. Virüsü kendi haline bırakırsak ancak virüs mutasyona uğrarsa inmesi mümkün, yoksa inmez zaten. Başarılı illerin geçici olduğunu düşünüyorum çünkü daha öncede şu an vakaların arttığı illerde azalmıştı. İller arası dolaşım serbest olduğu için lokal anlamda alınan önlemler çok etkilemiyor. Bir yerde iyi önlem alıyorsunuz ama diğer taraftan gelen vaka, aldığınız bütün önemleri boşa çıkartıyor. Alınacak önlemlerin il bazında değil Türkiye'nin geneli için alınması lazım. Yeniden tedbirler almak lazım ama bu noktadan sonra ekonomiyi durduracak, insanları eve kapatacak tedbirleri almanız çok zor. Bunları yapmadan da alınabilecek tedbirler var. Toplantılara sınır koymak lazım. Arkadaş ya da akraba toplanması gibi şeylerde 10 kişiyi geçmemesi lazım."

Özetleyelim:

Yaz aylarının da gelmesi ile sanki ortada bulaşıcı bir hastalıktan eser yokmuş gibi kendimizi bıraktık. Alınması gereken tedbirlere de gerektiği gibi uyulmuyor. Bu da hiç kuşkusuz hastalığın yayılma hızını artırıyor.

Dikkat edilecek olursa sorun sadece bizimle sınırlı değil.

Daha önce vaka sayıları sıfırlanmış ülkelerde bile yeni vakalar başladı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sürekli uyarı yapıyor. Özellikle önümüzdeki Kasım-Aralık aylarına dikkat çekiyor ve "İkinci dalgaya hazır olun" deniliyor.

Görüldüğü gibi henüz her şey bitmiş değil.

Vakaların beklenen düzeye inmemesi turizmimizi de etkiliyor. Uçak seferleri yapılamıyor. Yapılması gerekenler erteleniyor. Otel ve yan sektör giderek daha da sıkıntıya giriyor.

Her ne kadar bu yılı "kayıp yıl" olarak kabul ediyorsak da, hastalıkla mücadelede daha duyarlı ve dikkatli olmamız gerektiğini de hiçbir zaman unutmamamız gerekiyor.