Sevgili meslek büyüğüm, ağabeyim Orhan Erinç, lütfedip vermeseydi,  Temmuz 1969 (8) sayılı Sohbetler dergisinde Cemal Kutay'ın "Yelin alıp götüremediği başlıklı yazısında sözünü ettiği Mihrap dergisinden ve Ahmet Kutsi Tecer'e ilişkin bilgilerden haberim olmayacaktı.  Benim gibi sizler de Ahmet Kutsi Tecer'in "Manzume" adlı şiirini bilmeyecektiniz. Anılan yazıyı aynen aktarmak istiyorum:

"Ocak1923 tarih ve iki sayılı MİHRAP Mecsında, . rahmetli Ahmet Kudsi Tecer'in bir şiirini gördüm. Ad bile koymamış: MANZUME. demiş. Antolojilerde rastlamadığım bu duygulu satırları dinliyelim :

Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:
Tenimde bir yara işler gibisin,
Titrerim rüzgarlar keder vermesin.

Anneler beşikten der çocuğuna:
Acmı görmesin gözüm alemde,
Teselli demeksin bana son demde.

Bütün ümidleri yel alır gider,
Tomurcuk açılır sel alır gider,
Anneler büyütür el alır gider,

Ahmet Kutsi'yi de, bizden ecel aldı götürdü,.,Çadaşlarından pek azı aramızda... Benim yaşımda olanlar böylesine kıyaslamavı dostlarını SON uğurlamalarından sonra. elbet de yapıyorlar: Rahat bir tevekküle hak kazandırmış ömürlere ne mutlu ... Düşünüyorum: YEL'in alıp götüremediği, EL'in alıp gidemediği ne var şu gökkubbe altında?

Siz de diişünün... Alemde baki kalabilenin, nesillerden nesile geçebilenin, eskimiyenin, değersizlenmiyen, düşünme ve hatırlamavı temsil edenin ne olabileceğini düşünün, arayın, araştırm, yaşıyan nesillerin geçmişi kavramak hasretini duydukları zaman hangi kaynağa baş vurduklarını hatırlayın ve doğru kararınızı verin: KİTAP!".

Sonrakilere bırakılmaya değer kitap ..."

Lütfen yine pehlivan tefrikası yazmaya başladı demeyiniz. Bir kaç gün Ahmet Kutsi Tecer'den söz edeceğim. Gerçi günümüz Sivaslılarının çoğunun başka ilgi alanlarında olmasına rağmen, birazcık, Ahmet Kutsi Tecer'in Sivas kültür ve sanatı için önemine değiniveririm.

Bu yıl Ahmet Kutsi Tecer'in 50. ölüm yıldönümü. Kısa sayılabilecek ömrünü; ülkesinin eğitimine, sanatına ve kültürüne adayan, bütün yönleriyle timsal insanlardan biriydi. O,  içinde vücut bulduğu halkının kültürünü benliğinde özümsemiş, sevdasını yüreğinde taşımıştı. Kendisine Avrupa'da eğitim imkânları sağlayan Cumhuriyet'e, hayatının sonuna kadar kanat gerenlerden oldu.  Her şeyden önce o Anadolu çocuğuydu. Yüce Ata'nın başlattığı inkılaplara, bütün içtenliği ile inanmış, aydın, eğitimci, şair, yazar, kültür ve fikir emekçisiydi.

Cumhuriyet Türkiye'sinin Anadolu'ya aydınlık götüren ilk eğitimcilerinden oldu. Şiirleriyle, halk bilimi alanındaki çalışmalarıyla, oyunlarıyla ve güzel Türkçesiyle günülerde taht kurdu.

Ahmet Kutsi Tecer'in Babası Abdurrahman Bey, Kemaliye'nin (Eğin) Apçağa köyündendi. Ahmet Kutsi Tecer, en çok bilinen "Orada Bir Köy Var Uzakta" adlı şiirini babasının memleketi olan Apçağa ve çok benzettiği Sarısözen'in Çelebiler Köyü için yazmıştı.

Abdurrahman Bey, 1895'de Beyrut'a bağlı Kudüs Duyun-ı Umumiyesi müdürü oldu. Ahmet Kutsi Tecer, Kudüs'te 4 Eylül 1901'de doğdu. Bir Türk şehri olan Kudüs'te doğduğu için babası ona Ahmet Kudsi adını koymuştu.

Türk Ocağı resmen 25 Mart 1912'de kurulmuştu. Fakat onun kuruluşuna ilişkin çalışmalar 1911 yılında başlayıp gelişmişti. O yıllarda Ahmet Kutsi, çocuk denecek yaştaydı. Milli duyguların coşkulu ortamı içinde yetişmekteydi.

Milli mücadele başladığında Halkalı Yüksek Ziraat Okulu'nun öğrencisiydi. 1922 yılında burayı bitirdi. Yüksek Öğretmen Okulu sınavlarına girdi. Parasız yatılı olarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde felsefe öğrenimine başladı.

Cumhuriyet Türkiye'sinin aydınlara gereksinimi vardı. 1925 yılında Yüksek Öğretmen Okulu'nun bursuyla Paris'e gitti. Biyoloji eğitimi alması planlanmıştı. Ama o felsefe derslerine devam etti. Paris Kütüphanelerinde Türk tarihi ve edebiyatı konularında araştırma yapma, notlar çıkarma imkânı bulmuştu.

Yarın Ahmet Kutsi Tecer'in Sivas'a atanmasından söz edeyim.