Gelişmiş ülkelerin çoğunda 'uzun dönem bakım sigortası sistemi' uygulanıyor. Türkiye’de yaşlı ya da yatağa bağımlı hastası olan ailelerin çoğu merdiven altı şirketlerin veya kaçak yabancı bakıcıların insafına kalmış durumda.

TÜİK verilerine göre yaşlı nüfus olarak tanımlanan 65 yaş ve üzerindeki nüfusun oranı 2018’de yüzde 8,7’ye ulaştı. Bu oranın 2040'da yüzde 16,3’e ulaşacağı tahmin ediliyor. Sağlık Bakanlığı'na ait 'evde sağlık hizmetleri' ile bu hastaların bazı tıbbi tedaviler için hastanelere taşınmasına gerek kalmasa da sürekli bakımlarını sağlayacak bir sistem halen yok. Bakanlık verilerine göre bu sisteme kayıtlı 385 bin 107 hastanın yüzde 72’sini 65 yaş ve üzeri hastalar oluşturuyor.

5 yıldan fazla prim ödeyenler bakım hizmetini ücretsiz alıyor

Evde Bakım Uzmanı Dr. Tayyar Vardar, "Örneğin İsrail’de, çalışanlar ve işverenlerin ödediği sosyal güvenlik primlerinin bir kısmı ‘Uzun Dönemli Bakım Sigortası’na aktarılıyor. 5 yıldan fazla prim ödeyen kişiler, ihtiyaç sahibi olduklarında, sigortanın sunduğu imkanlardan faydalanabiliyor. Ülkemizde ise buna benzer bir uygulama yok. Bakım sigortasının ülkemizde de en kısa sürede başlatılması şart. Hem bu hastaların sisteme ekonomik anlamda yük olmaması, hem de son yılların en büyük sorunlarından biri haline gelen kaçak bakıcı çalıştırma probleminin önüne geçmesi açısından oldukça önemli bir konu. Evde bakım sistemi olmayan ya da iyi çalışmayan ülkeler, gelecekte ekonomik açıdan maalesef çok zorlanmaya mahkum" dedi.

'Evde sağlık' uygulaması rahatlama sağlasa da yetersiz

Özellikle büyük şehirlerde iyiden iyiye çekirdek aile yapısına geçilmesi, yaşlı bakımına dair ihtiyaçları da artırıyor. Çünkü yaşlılıkla beraber kronik hastalıkların ve evde bakım gerektirecek olguların oranı da yükseliyor. İlk kez pilot uygulama ile 2010 yılında Sağlık Bakanlığı’nın başlattığı 'evde sağlık' hizmetleri ile 2018 verilerine göre 86 il koordinasyon merkezi aracılığı ile bin 72’si hekim,  toplam 4 bin 148 personel, 385 bin 107 kayıtlı hastaya hizmet veriyor. Bu hastalar 'tıbbi ihtiyaçları' açısından takipte. Yani hastaneye götürülmesine gerek kalmadan bazı rutin takipleri, kan, idrar gibi kimi basit tahliller, Evde Sağlık ekipleri tarafından ev ortamında yapılabiliyor. Bu durum aileleri pekçok bakımdan oldukça rahatlatıyor. Ama hastanın sürekli bakımı için aileler çözümsüzlük içinde. Ya bakımı tamamen aileden biri üstleniyor ya da yabancı bakıcıların insafına kalıyorlar. 

En büyük yük kadınların omzunda

Evde bakım hastalarının ailelerinde kadınların, en çok suistimal edilen kişiler olduğunu belirten Dr. Tayyar Vardar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çünkü tüm mesai, sorumluluk onlarda oluyor. Hastaya bakan kadın, yeri geliyor kendi çocuklarıyla bile ilgilenemiyor. Onlara da rahatlatıcı küçük dokunuşlar yapılabilir. Örneğin haftada bir gün hastasının banyosu, temizliği vb işler için evde bakım hizmeti alır; kendisine de birkaç saat de olsa vakit ayırma, dışarı çıkma şansı doğmuş olur. Ya da diyelim evde yabancı bakıcı çalıştırılıyor. Ona 1-2 gün eğitim vermemiz bile işleri oldukça kolaylaştırabiliyor."

Alzheimer 150 milyar dolarlık bir ekonomi

Dr. Tayyar Vardar, "Tüm dünyada Alzheimer tek başına 150 milyar dolarlık bir ekonomi şu anda. Yarım milyon Alzheimer hastası, 400 bine yakın yatağa bağımlı hasta ve 22 milyon kronik hastanın bulunduğu Türkiye’de ise evde bakım hizmetlerini her yönüyle profesyonelce sağlayabilen merkez sayısı sadece 25. Merdiven altı kurumlar, ya da çoğu kaçak, eğitimsiz yabancı bakıcılar yoluyla aileler bu sorunu aşmaya çalışıyor. Oysa Almanya’da 17 bin, ABD’de 30 bin civarında evde bakım merkezi var. Avrupa bu iş için uzun dönem bakım planları oluşturdu. 65 yaş üzeri nüfusun yüzde 90'ında genellikle kronik hastalık, yüzde 35'inde iki, yüzde 23'ünde üç ve yüzde 14'ünde de 4 veya daha fazla hastalık var. Almanya’da tüm eyaletlerde vatandaşlar ömür boyu evde bakım hizmetlerinden ücretsiz yararlanabiliyor. Amerika’da ise ödenen prime göre alınabilecek hizmetler değişiyor. Gelişmiş ülkelerde hastaneler, gündüz bakım evleri, son dönem hastalar için hospis ya da palyatif bakım üniteleri ve yaşlı bakım evleri, evde bakım hizmetleriyle entegre çalışır şekilde planlanmış. Bizde ise gerçek anlamda evde bakım yapan kurumların sayısı bir elin parmaklarını geçmez" diye konuştu.

Ülkenin sağlık maliyetlerini de azaltır

"KOAH, nörolojik hastalıklar, kanser, kronik hastalıklar, romatizmal rahatsızlıklar, diyabet, kronik kalp hastalıklarının etkilediği büyük bir nüfusumuz var. Bu kişiler ve yakınlarına evde bakım hizmetleri aracılığı ile doğru eğitimleri verdiğiniz taktirde, hastane ziyareti haftada birden, ayda bire iner" diyen Dr. Vardar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her kanser hastasının ailesinde bir dönem krizle geçer mutlaka. Kanserde evde bakım hizmetlerinin aslında istisnasız, olması gereklidir. Hem hastanelerdeki kalış süresini kısaltacağı için sağlık maliyetlerini düşürür hem de hasta ve ailenin tedaviye tam uyumu sağlanır ve tedavi başarısı artar. Ayrıca bir ameliyat vs ardından hastane sonrası evde bakıma ihtiyacı olan bir nüfus var. Ki bunların evde bakım hizmeti alabilmesi, hastanelerdeki kalış süresini kısaltması, tedavlerin doğru şekilde takibi sonrası olası komplikasyonların önlenmesi bakımından yine ülkenin sağlık maliyetini de azaltır."

Özel sağlık sigortasının karşıladığı bilinmiyor

Özel sağlık sigortası kullandığı halde poliçesinin evde bakım hizmetini karşıladığını bilmeyen milyonlarca insan olduğunu anlatan Dr. Vardar, "Bakıyorsunuz özel sağlık sigortası var ama poliçesini okumamış bile detaylı olarak. Oysa o poliçe, bu gibi durumlarda da bazen belli süreler için, bazen sınırsız süre, evde bakım hizmetini karşılıyor. Sadece tıbbi yönü değil bu işin bir de sosyal yönü var. Kendi başına nefes alamayan bir hastamız oldu, solunum cihazına bağlı bir şekilde evine taburcu edilmişti. O hasta, aldığı profesyonel evde bakım hizmeti sayesinde 3 ay sonra makineden kurtuldu, hatta ayağa kalkıp yürüyebilir hale geldi. İyi bir merkezde hizmet yürüten personelin sertifikalı olması gerekir. Bakım destek personelini örneğin, en az 1 yıl part-time çalışma sistemi ile eğitimden geçirip öyle işe alıyoruz. Fizyoterapistlerimiz de aynı şekilde. Hasta yakınları hizmet aldıkları işletmelerde bu saydığımız özellikleri mutlaka aramalı ve talep etmeli" diye konuştu.