Emeklilikte yaşa takılanların feryatları son zamanlarda daha çok duyulmaya başlandı…

Emeklilik için prim gün sayısı tamam ama yaşın dolması bekleniyor…

Çalışanlar için o kadar olmasa da işsizler için gerçekten büyük sorun…

Çaresizce bekliyorlar…

Emeklilik sistemi o kadar çok değişti ki, işin uzmanı olanlar bile takip etmekte zorlanıyor…

İlk büyük değişiklik 1999’da yapıldı. Emeklilik yaşı kadınlarda 58’e, erkeklerde 60’a yükseltildi…

Anayasa Mahkemesi düzenlemeyi iptal edince, kademeli sistem getirildi… İşe başladığın tarihe göre emeklilik yaşı değişiyor…

9 Eylül 1999’dan sonra işe giren kadınlar 58, erkekler 60 yaşında emekli olabiliyor.

01.10.2008 tarihinde yapılan değişiklikle emeklilik daha da zorlaştı, yaş sınırı kademeli olarak artırılarak 65’e kadar çıkıyor…

Normal işçi veya memur olanların emeklilik yaşının hesaplanmasında sorun yok…

Ancak yıpranma hakkı olarak da tabir edilen fiili hizmet süresinden yararlanacak olanların emeklilik yaşını hesaplamak tam bir uzmanlık işi…

En karmaşık grup ise gazetecilerin emekliliği…

Gazetecilerin emeklilik hesaplaması birkaç döneme ayrılıyor…

2002 yılına kadar olan kısım bir dönem… 2002 ile 01.10.2008 tarihleri arası ayrı bir dönem… 1 Şubat 2013 tarihinden sonra ise tamamen farklı bir dönem…

Daha da ilginç olanı 01.10.2008 ile 01.02.2013 tarihleri arasında gazeteci yıpranma hakkından yararlanabilmek için aradaki ücret farkını ödemek zorunda…

1 Şubat 2013’ten sonra ise gazeteciler ne kadar çalışırlarsa çalışsın en fazla 3 yıl fiili hizmet süresinden yararlanabiliyor.

Mevzuat bu kadar karmaşık olunca, bırakın normal vatandaşı, SGK’da bile emeklilik hesaplaması yanlış yapılabiliyor.

Hatta bir gazeteci, önce emekli edildi. Emekli maaşı bağlanan gazeteci, işyerinden kıdem tazminatını da aldı… Birkaç zaman sonra SGK bir yazı yazarak, “Senin emeklilik için gerekli süren dolmadı” dedi… Emekliliğini iptal etti…

Çalıştığı gazete bu kez “emekli olmadın” diyerek kıdem tazminatını geri istedi… Gazeteci parayı harcadığı için kıdem tazminatını iade edemediğinden kapının önüne konuldu…

Emekli oldum diye sevinirken, hem emeklilikten, hem işinden oldu…

Ancak SGK’da işini çok iyi yapan, güler yüzle hizmet veren çalışanlar da var…

Örneğin İstanbul’daki Fatih Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğü…

Çalışanlar vatandaşı güler yüzle karşılıyor, işinde yardımcı oluyor ve güler yüzle uğurluyor…

Özellikle Şef Yasın Metin ile Gökhan Torlak, kamuda hakim olan “Bugün git yarın gel” ön yargısını yıkıp herkesin işi için koşturuyorlar…

İşini iyi ve güzel yapanları da takdir etmek lazım…

*****

Mutluluğun peşinden gitmek

Beş yüz kişi bir seminerdeydi. Konuşmacı birden durdu ve bir grup çalışması yapmaya karar verdi. Herkese bir balon vererek başladı. Herkesten gazlı kalemle balonuna adını yazmalarını istedi. Sonra bütün balonlar toplandı ve bir odaya kapatıldı.

Bütün katılımcılar odaya alındı ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylendi.

Herkes deli gibi kendi adı yazılı balonu aramaya başladı, insanlar çarpıştılar, birbirlerini ittirdiler, tamamen bir kargaşa ortamı oluştu.

5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu bulamamıştı.

Konuşmacı bu sefer herkesin bir balon almasını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyledi. Bir kaç dakika içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştu.

Konuşmacı sözünü şöyle tamamlar; “Hayatımızda hep bunu görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu bilmiyor. Bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir. İnsanların yaşam amacı da budur... Mutluluğun peşinden gitmek…”

*****

TEBESSÜM

Lüzumu yok

Öğretmen sınıfta ders anlatırken çocuklara sorar:

- Anneniz sizi bakkala yolladı. Bir kilo patates, iki kilo domates, bir paket tuz, yardım kilo da peynir al, dedi. Patatesin, domatesin, tuzun ve peynirin fiyatlarını biliyorsunuz. Şimdi hesaplayın bakalım, bakkala ne kadar vermemiz gerekir?

Bütün öğrenciler hesabını yapar, defterine yazar…

Temel’in hiçbir şey yazmadığını gören öğretmeni sorar:

- Oğlum sen niye yazmıyorsun?

- Lüzumu yok öğretmenim...

- O ne biçim laf! Ne demek lüzumu yok!

- Öğretmenim benim babam bakkaldır, biz böyle şeylere para vermeyiz…

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Gözlerimi kapayabilir, kulaklarımı tıkayabilir ama düşünmeden edemezdim.

Cengiz Aytmatov