Barzani'nin referandum kararını uygulaması üzerine Türkiye'nin tepkileri de büyüyor. Geçen gün yazdığımız "Barzani'nin nefes borusu" yazımızda, bu Türk ve Türkiye düşmanının bütün iplerinin Türkiye'nin elinde olduğuna değinmiştik. Aynı yazımızda da "Savaş en son seçenektir. Siyasi ve ekonomik yollardan Barzani'yi dile getirmek mümkündür" diyerek yazımızı noktalamıştık.

Şu görüşümüzü yansıtalım:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Barzani için önemli mesajlar veriyor. Amerika'nın bile "Tehdit gibi sözler" dediği bu açıklamalarını sonuna kadar destekliyoruz.

 Barzan'nin artık nefes almaması gerektiği görüşündeyiz. Ortada yapılması gerekenler varsa -ki çok var- zaman kaybı olmadan bunları uygulamamız ve kararlılığımızı ortaya koymamız çok daha önemlidir.

Önemli olan Türkiye'nin bölgedeki güvenliği, bölünmez bütünlüğüdür. Bunu korumak ve kollamak gerekiyor. Tehlikeleri anında görüp, buna göre politikalar geliştirmemiz gerekiyor. Bu nedenle de "Yapılması gerekenler neyse yapılmalıdır" diyoruz.

Sadece açıklamalarla, tehdit gibi sözlerle, topluluklar karşısındaki söylemlerle bu iş olmuyor. Açıklamaların eyleme geçmesi gerekiyor. Ortaya somut bir şeyler koyulması gerekiyor.

Bakın, Cumhurbaşkanı Erdoğan, referandum sonrası yaptığı açıklamalarda bizi de rahatlatan şu açıklamaları ile dikkatleri çekmişti. Bu açıklamaları olumlu buluyor ve sonuna kadar da destekliyoruz. Sonucunu da görmemiz gerektiğini anımsatalım:

"Bir süredir yeni bir krizle daha karşı karşıyayız. Kuzey Irak bölgesel yönetimi, referandumu yapmakta ısrarcı davrandı. İsrail dışında girişimi destekleyen ülke ve uluslararası kuruluş da yok. Yeni çatışmaların habercisi olmaktan başka anlam taşımıyor. Yüzde 90-91 ile onaylanmış, bunun kıymeti harbiyesi var mı? Kim tanıyacak? Dünya İsrail'den ibaret değil. Kosova'yı 114 ülke kabul etti ama hala sıkıntı içinde. Sen bir İsrail ile neyi elde edeceksin? Biz yaptık, oldu ile olacağını zannediyorlar, olmayacak ya, olamayacak zaten. Yaptırımları uygulamaya başladığımızda ortada kalacaksın. Vanayı kapadığımızda iş bitti. Tırlar Kuzey Irak'a çalışmadığı anda bunlar yiyecek bulamayacaklar. Mecburuz, yaptırım. Bunlara İsrail neyi, nereden, nasıl gönderecek? Bunu gözden geçirmedikçe atacağımız birçok adımı da bundan sonra İsrail ile de atamayız. Bunlar kendilerinden başka kimseyi tanımıyorlar. "

Erdoğan'ın açıklamalarının sonuna da bakalım:

"Biz son ana kadar Barzani'nin böyle bir yanlışa düşeceğine ihtimal vermiyorduk, demek yanılmışız. Alınan bu karar açıkçası ülkemize de ihanettir. Bu mesele Barzani'nin iddia ettiği gibi "Kürtlerin hakkı" meselesi değildir. Eyalet olarak varlığını sürdür ne gerek var bu yollara girmene? Türkmenler, Araplar sandığa gitmedi. Referandumu Kuzey Irak yönetimi gerçekleştiriyor. Kutlamayı PKK'lılar yapıyorsa orada masumiyet de meşruiyet de yoktur. Katılım oranı da çıkan sonuçlar da şaibelidir. Bugün sizi kışkırtanlar yarın çekip gidecekler unutmayın. Şu anda bunların durumu aynen deve kuşunun haline döndü. Tarihte elimizde belgeler var bunlarla ilgili şimdi onlar meydana çıktı. Bu belgeler çok açık net artık müzakere edilmeye, gündeme gelmeye başlayacak. "

Şimdi burada dikkat edilecek olursa Erdoğan, Barzani'ye İsrail uyarısında da bulunuyor. Referandumun arkasında İsrail'in varlığından söz ediyor. Öyle görülüyor ki, bundan sonra Türkiye-İsrail ilişkilerinde de sıkıntılar yaşanmaya başlayacak.

Aslına bakılacak olursa konu, petrol konusudur ve enerji paylaşımı ve savaşlarıdır. Yazımızın sonunu Kuzey Irak ile Türkiye arasındaki petrol sürecindeki gelişmeleri sizlerle paylaşarak sonlandıralım:

Kuzey Irak petrolü bir dönem Irak yönetimi ile Türkiye arasında krize neden oldu. Gelir paylaşımındaki anlaşmazlık nedeniyle Bağdat yönetimi uluslararası tahkime gitti. Bu arada Kuzey Irak petrolü geliri de Halkbank'ta birikmeye başladı. Bağdat hükümetinin baskısıyla Batı limanlarına kabul edilmeyen petrol tankerleri okyanusta gezerken, ABD'de bir mahkeme bir gemiye el koydu. Kuzey Irak petrolü ile ilgili belirsizliğin sürdüğü dönemde otorite sağlamakta zorlanan Irak Başbakanı Nuri el Maliki, yerini Haydar el Abadi'ye bıraktı. Abadi yönetiminin de ilk işlerinden birisi, petrol konusunda Kuzey Irak yönetimiyle anlaşmak oldu. ABD gelişmeler karşısında memnuniyetini açıklarken, Türkiye de o ana kadar Halkbank'a 700 milyon dolar petrol parası yattığını bildirdi. Kuzey Irak yönetimi ve Bağdat'ın, petrol gelirlerinin bölüşümü üzerinde anlaşmasıyla günlük 150 bin varil Kuzey Irak petrolünün, Irak'ın şirketi SOMO üzerinden ihraç edilmesine karar verildi. Irak'tan gelecek nakit parayla memur maaşlarını ödemeyi planlayan IKBY de anlaşmaya imza koymayı kabul etti. İmzalardan sonra ilk devreye giren Avrupalı petrol devleri oldu.

Kuzey Irak ve Barzani konusu bir makaleye sığmayacak büyüklüktedir. Bu nedenle bundan sonra da konu ile ilgili gelişmeleri ve görüşlerimizi sizlerle paylaşmayı sürdüreceğiz.