Geçemi ötelemek için seçimi fışırdıyorlar.  Seçim gündeme gelince yalan ve kutuplaşmanın bini bir para. Çekirge saldırısına uğramış tarlanın ortasında kalmış gibiyiz. Tencere dibin kara, senin ki benden kara…

Sözlüklerde yalan, “doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz, kıtır” olarak tanımlanır. Yalan söyleyenlere, yalan atıyor, kıvırıyor derler. “Yalana şerbetli olmak”, “yalan çıkmak”,  “yalanı çıkmak”, “yalanını yakalamak (tutmak)”,  “yalan yere yemin etmek” gibi bir çok deyimlerin ve yalan dolan,  yalan dünya,  yalan haber, yalan makinesi, yalan yanlış, beyaz yalan, katmerli yalan, kuyruklu yalan, yalancı pehlivan örneği pek çok birleşik adların tanımlarını sözlüklerde bulmak mümkün.  Palavra, yanıltmak, abartmak, işkembeden atmak, kafa karıştırmak, dezenformasyon gibi birçok argo sözcüğü ve kavramı yalanla ilgili kılabilirsiniz.

Adını öğrenemediğim bir şair diyor ki:

“Yalan olan sen miydin, yoksa zaman mı?

Ya da sözlerin miydi?

Peki ya gözlerin...

Hani bana bakarken büyüyen ve adeta gülen gözlerin var ya,

onlar da mı yalandı?

Desene sen zaten başlı başına bir yalanmışsın”

Yalanı dil söyler ama, gözler ip ucu verir.  Örneğin aynada gördüğümüz hayalimiz, fotoğraflarda kalan güzelliğimiz yalan değil mi? Cehap Şehabettin “En iğrenç yalan gözyaşı şekline girendir,” diyor. Bennard Shaw ise “Birisi bir şey söylerken saf saf yüzüme bakarsa, onun yalan söylediğini hemen anlarım,” demiş.

Yalan söylemeyi huy edinmişlere kimse inanmaz. Onun için “Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış,” demişler. Okul yıllarında bir manzume öğretirlerdi:

“Faizcinin canı yanmış, paracığı yanmamış,

İyiye herkes kanmış, kötüme kimse kanmamış.

Çevrede güven sağlamaktır önemli olan;

Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış”

Başka atasözlerimiz de var: “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.”, “Yalanın dibi kıldır, başı dağ”, “Yalanın kemiği yok ki boğazına bata” gibi.

Candan Erçetin’den bir şarkı dinledim. Siz de dinlemişsinizdir:

“Dünyada ölümden başkası yalan / Yalan başkası yalan”

İngiliz ruh bilimci Dr Jez Rose’a göre kadınların yalan söylediğinin zor anlaşılmasının sebebi daha sosyal bir yapıya sahip oluşlarındanmış. “Kadınlar sözlerini el kol hareketleri ve rahat davranışlarıyla desteklediği için yalanları maskeleniyormuş. Şöyle diyor:  “Kadınların konuşurken inandırıcı şekilde karşısındakinin gözünün içine bakıyor. Bu da sözlerin yanlışlığının ortaya çıkmamasına sebep oluyor. Oysa erkekler bu konuda başarısız. Erkekler kadınlarla aynı metotları kullanarak yalanlarını maskelemeye çalışsa da bunu inandırıcı yapamıyor. Erkekler sadece şimdiyi düşünür. Detayları kafalarında kuramadıkları için de söylediklerini unutur.” Yalanı zakkum çiçeğine benzetirler. Gösterişlidir. Ama ne kokusu vardır, ne de biri koparıp vazosunu süslemez, yakasına takmaz. Çiçeklerden bal toplayan arılar bile, zakkuma konmazlar.

Yalan üzerine söylenmiş pek çok söz saptamak olası. İşte bir deste:

Yalan, ağzımızdaki küfür, gönlümüzdeki kirdir. Onu söküp atalım.

Üç tür yalan vardır. Adi yalan, yeminli yalan ve resmi istatistikler.

Yalanı söküp atmadan, gerçeği dikmeye kalkışma tutmaz.

Gerçek çizmelerini giyerken, yalan bütün dünyayı dolaşır.

Yalan ile iman bir yerde durmaz.

Yalanın yararı bir kez içindir, gerçeğin ise sonsuzdur.

Yalan söylemelisiniz ki kadınlar size inansın.

Her gerçekte bir yalan payı vardır, ama hiçbir yalanda gerçek payı yoktur.

Bir gerçeğin gerçek olduğunu kabul ettirebilmek için o kadar çok yalan söylüyoruz ki, gerçeğin kendisi de yalan oluveriyor.

Kapınızı bütün yalanlara kaparsanız, gerçek te dışarıda kalacaktır.

Bazı yalanlar var ki hoşlanırsınız. Örneğin, son aylarda saçım dökülmeye başladı. Bakınız hangi yalanlardan hoşlanıyorum: Erkeklik hormonu testeren fazla salgılanınca saçlar dökülürmüş. Zaten bütün saç kozmetikleri para tuzağı. İstesem saç ektiririm ama insanın doğal hali daha güzel.  Zeki ve Marjinal kadınlar kelleri seksi buluyor. Benim sac kurutma derdim yok. Çekicilik beyinden gelir, üzerindeki kıllardan değil. Maden olan yerde ot bitmez.

Daha yazayım mı?