Telefon üzerinden veri aktarım programı WhatsApp'ın, kullanıcılara yeni bir sözleşme önermesi son günlerin en fazla tartışılan konusu oldu. Bireylerin, diğer bireylerle veya kendi aralarında oluşturdukları gruplarla yazıştığı, ses ve görüntü paylaştığı ücretsiz uygulama "Bilgilerinizi Facebook'la paylaşmayı kabul etmediğiniz taktirde uygulamayı kullanamayacaksınız" uyarısıyla duyurdu yeni kararı. Dünyanın her noktasındaki GSM kullanıcıları ile ücretsiz sesli ve görüntülü konuşma olanağı da sağlayan WhatsApp'ın bu kararı büyük tepki topladı. Türkiye'deki kullanıcılar, diğer benzer uygulamalara geçmek için adeta "kavimler göçü" başlattı.

Peki, uygulamanın sahipleri bu karanı neden aldı ve alınan karar kullanıcılar açısından ne tür riskler barındırıyor?

Bununla ilgili çarpıcı bir bilgi paylaşacağım sizlerle.

Ancak daha önce şunu belirtmem gerekiyor. WhatsApp, sizin iletişimde olduğunuz insanlarla yaptığınız "aşk-meşk" ya da "makara" paylaşımların içeriğinin peşinde değil. Ya da mahrem fotoğraflarınızın, ses kayıtlarınızın.

Ama, siyasi fikirleriniz, algılarınızı şekillendiren bilgiler çok önemli.

İNGİLTERE'DE KRİTİK ANLAŞMA

Gelelim, yukarıda sözünü ettiğim anlaşmaya.

İngiltere'de, Kasım 2020'de "sosyal medya"yı kapsayan çok kritik bir anlaşma yapıldı. Anlaşmayı yapan Full Fact adlı bir İngiliz derneği, amaçlarını şöyle izah ediyor: "İngilizce internet ortamındaki dezenformasyonla (!) mücadele etmek için, bir yandan Birleşik Krallık ve Kanada’nın ilgili bakanlıkları, diğer yandan bilgi devleri (Facebook, Twitter, Google/YouTube, Reuters) arasında bir koalisyon oluşturdu."

Neyin dezenformasyon, neyin gerçek bilgi olduğuna iki ülkenin ilgili bakanlıkları karar verecek. Ve bu bilgileri "doğru" saydıkları ile değiştirerek topluma yayacaklar.

Yani; neyin doğru, neyin yanlış olduğuna "üzerinde güneş batmayan imparatorluğun" Kraliçesi'nin adamları karar verecek.

Peki, anlaşmayı kotaran Full Fact isimli İngiliz derneğinin faaliyet sahası ne?

Wikipedia'ya göre Full Fact, 2009 yılında yardım kuruluşu başkanı iş insanı Michael Samuel ve yönetmen olarak görev yapan Will Moy tarafından kurulmuş. Derneğin kurucusu Will Moy, Lord Low için bir araştırmacı olarak çalışıyormuş ve lobicilerin çoğu kez yasa koyuculara yanlış brifingler verdiğini fark etmiş. Diğer kurucu Michael Samuel ise birkaç yıldır kamuoyu tartışmalarının doğruluğu konusunda endişeliymiş. Moy ve Samuel, Julia Neuberger tarafından tanıtmış ve birlikte çalışmaya başlamış.

Julia Neuberger'i Wikipedia şu sözlerle tanıtıyor:

Julia Babette Sarah Neuberger, Barones Neuberger, DBE (kızlık soyadı Schwab; 27 Şubat 1950 doğumlu) İngiliz Lordlar Kamarası üyesidir. Daha önce Liberal Demokrat kırbaçını aldı, ancak partiden istifa etti ve Eylül 2011'de Batı Londra Sinagogu'nda tam zamanlı kıdemli haham olarak Crossbenches'e katıldı. Şubat 2019'da University College London Hospitals (UCLH) başkanı oldu.

Bugün büyük ülkelerin neredeyse tamamı kendi propagandalarını yaymak için özel bir birime sahip. Bu alanda Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en etkili olanı tartışmasız bir şekilde İngilizler olunca, yukarıda sözünü ettiğimiz anlaşma bambaşka bir anlam kazanıyor.

STERİL ALANDA ÖLÇÜLEMEYEN

Brexit ile AB'den kopan İngiltere, uzun süredir dünyanın yeniden şekillendiği dönemde daha aktif bir şekilde yerini almak için hazırlık yapıyor. Özellikle, sınırları yeniden çizilecek ülkeler ile, oralardan koparılıp oluşturulacak "uydu devletler" üzerinde daha fazla etkili olmak için önemli hazırlıklar yaptığını biliyoruz İngiltere'nin.

WhatsApp, "karşıdan karşıya şifreleme" güvencesiyle, insanların fikirlerini de özgürce paylaştığı bir platformdu. Bu paylaşımlar, Facebook, Twitter gibi herkesin gözünün önündekinden farklı olarak insanların sadece "güven duyduğu" kişi ve gruplarla fikirlerini paylaştığı bir "steril" alandı.

Özellikle demokrasi ve hukuk konusunda problemli ülkelerde, insanların Facebook, Twitter, Youtube gibi ortamlarda gerçek siyasi fikirlerini ya da tepkilerini paylaşmayıp, üç maymunu oynadığını artık hepimiz biliyoruz. Dolasıyla bu platformlarda tüketim alışkanlıkları ölçülebiliyor ama bireylerin ülkelerine ve dünyaya dair gerçek fikirlerini ölçmek, analazini yapmak pek sağlıklı olmuyor.

İşte İngiltere ve Kanada'da yapılan bu "çok özel" anlaşma ile en yaygın kullanılan "sosyal medya" alanlarına Kraliçe denetimi ve düzenlemesi gelmiş oluyor. "Bu bilgi yanlış, doğrusu bu" propagandası için veri takibi daha kolay yapılacak artık. Aynı zamanda, kendi doğrularını kabul ettirmek için diğer iletişim araçlarını da kullanarak toplumların algısını yönetmek de...

İngiltere ve Kanada'yı kapsayan bu anlaşmanın, iki ülke ile sınırlı olacağını düşünmek için çok saf olmak gerekir. Hele de işin içine Reuters gibi dünyaca ünlü ve birçok dilde yayın yapan haber ajansı da işin içerisindeyse. WhatsApp'ın kullanıcılarını Facebook'a mahkûm etmesinin altında İngiltere'de yapılan bu önemli anlaşmanın dışında kalan tek alanı da "denetim" altına almak yatıyor olabilir mi sizce?

Son aylarda ülkemizde ne zaman İngiltere'yi konu alan bir haber yayınlansa "Birleşik Krallık" denilmesi ve "İngiliz"den hiç söz edilmemesini de hesaba katın lütfen.