Beyaz Saray'daki Erdoğan-Trump zirvesinin sonucunu netleştirelim: Virgülün ardı yine virgül ve ardından kocaman bir ünlem işareti. Aradaki sözcükleri herkes bulunduğu kampa göre doldurma derdinde. Kimisi "şeyh uçurma" edasında, bazıları da "ezik" sonuçlar çıkarma gayretinde. İkisi de yanlış. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de ve diğer platformlarda ne diyorsa Beyaz Saray'da da aynısını söyledi. "ABD'nin terörizmle mücadele ederken bir başka terör örgütünü partner olarak yanına almasını kabul edemeyiz." Trump da buna karşılık Türk askerini övdü ve "terör örgütü" olarak sadece IŞİD ve PKK'yı saydı. Diplomasi böyledir. "Sizin gibi düşünmüyorum" demenin o kadar çok yolu vardır ki, işte onlardan birini seçti Trump.

Önce bizdeki "sıkıntılı" bakış açılarına minik uyarılar yapıp, ardından kocaman ünlemin ne anlama geldiği üzerine kafa yoralım.

Trump, Suud Kralı, Mısır'ın darbeci Başkanı General Sisi'yi, Ürdün Kralı'nı vs. kabul ettikten sonra elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan'la da görüşecekti. Yani, bu görüşme "olağanüstü" bir olay değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, elbette daha önce dillendirdiği şeyleri Beyaz Saray'da da dillendirecekti. Fethullahçı Terör Örgütü'nün elebaşı Fethullah Gülen ve ABD'de keyif çatan muhhiblerinin Türkiye'ye iade edilmesini isteyecekti. İstedi de... Trump'un bu taleplere olumlu cevap vermesinin mümkün olmadığını, ABD yargı sistemini biraz olsun tanıyanlar zaten biliyordu.

Azlettiği FBI Direktörü'nün hazırladığı belgelerle başkanlığı bile "yargı" kararıyla elinden alınabilecek bir Trump'un, "Fethullah Gülen'i verin, Rıza Sarraf'ın dosyasını kapatın" gibi bir cümle kurması veya o anlama gelecek girişimlerde bulunması imkansızdı...

"Derin eller" devreye girerse hepsi mümkün tabii, ama o da uzun değerlendirmeler içeren bir yazı konusu.

* * *

Enteresan ve çirkin olan, Trump'ın görüşme sırasında İzmir'de FETÖ davasından tutuklu bulunan İzmir Diriliş Kilisesi Papazı Andrew Brunson'un serbest bırakılmasını istemesiydi. Bu talebin altını doldurmaya kalkınca bile insanın canı ciddi şekilde sıkılıyor. (Türkiye'de Amerika düşmanlığının artışının sebeplerini merak eden Sam Amca'nın gönüllü propagandistleri, Soros'un beslemeleri bunu da not alsın...)

ABD'de bile bu kadar "koyusunu" bulamayacağımız bizdeki Trumpistler ile, tüm umudunu Trump'un Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı zor duruma düşürecek davranışlarda bulunmasına bağlayanların değinmeyeceği bölüme geçelim şimdi.

Yani, virgüllerin ardındaki ünlem işaretine...

Türkiye, Erdoğan-Trump görüşmesinin yaklaştığı saatlerde Kuzey Irak'taki PKK kamplarına hava harekatı yaparak mesaj vermesine rağmen Pentagon'un ya da Beyaz Saray'ın kararında bir değişiklik olmadığı açık.

Kesinleşen şu: ABD, Rakka operasyonunu Suriye PKK'sını kara gücü olarak kullanarak yapacak. Musul'un IŞİD'ten tamamen temizlenmesinin ardından, Barzani Peşmergeleri de bu "kara gücüne" diğer yönden katılacak. Biz her ne kadar "Suriye PKK'sı" diye gerçek tanımını yapsak da, ABD ve koalisyon güçleri onlara "Suriye Demokratik Güçleri" adını taktı. Masumane bir kamuflaj markası... Tıpkı, bir dönem IŞİD'le arasında sadece minik "nüans" farkları olan El Nusra, Ahraruş Şam gibi örgütleri bazılarının "Suriyeli muhalifler" diye adlandırıp savunması gibi...

* * *

Peki, Fırat Kalkanı operasyonuyla El Bab'a kadar olan bölümü IŞİD'ten temizleyen ÖSO'nun bu konseptteki rolü ne olacak? Asıl sormamız gereken soru bu. Çünkü, içerisinde barındırdığı unsurlar ile, "terör örgütü" olarak adlandırılan gruplar arasında geçişken bir yapı var ÖSO'nun. El Nusra, Ahraruş Şam gibi adını değiştirerek "yeni bir örgütmüş" gibi sahada varlığını sürdüren gruplar da...

ABD, 2017 başında Fırat Kalkanı devam ederken ÖSO'ya tüm yardımları durdurdu. Yapılan silah, mühimmat ve para yardımlarının El Nusra gibi örgütlerin eline geçmesini bahane gösterdi CIA. Bu sütunu takip edenler bilir, Halep'in kuzeyinde El Nusra militanlarının terk ettiği bölgede yüklü miktarda Bulgar malı silah ve mühimmat ele geçirilmişti. 2 yıl savaşmaya yetecek kadar fazla silah ve mühimmat. ABD'nin, 2016'da Bulgaristan'dan alıp, Romanya Köstence Limanı'ndan bir gemiyle Türkiye ve Ürdün'e naklettiği silahlar yani...

ABD'nin, ÖSO'ya silah yardımını kesmesinin asıl sebebi, bu yapı içerisinde yer alan grupları da Suriye Demokratik Güçleri adlı, PKK yönetimindeki yapıya dahil etme amacını taşıyor. Bir yandan Türkiye'nin Suriye savaşındaki inisiyatifini azaltmak, diğer yandan Suriyeli muhalifleri PKK (ya da PYD) etrafında toplamak... Silahı olmayan ÖSO'nun dağılacağını ve diğer örgütlerin çatısı altına gireceğini onlar da biliyor. İstikamet olarak da SDG'yi gösteriyorlar...

İşte kocaman ünlem işareti bu. Buna karşı Türkiye ne yapmalı, nasıl yapmalı artık bunları konuşmalıyız. Geri kalan havanda su dövmekten farksız çünkü...