Hamaset yapmakta, vatanı en çok sevdiğini söylemekte birbiriyle yarışırlar…

Lafa bakınca hepsinin maşallahı var… Hepsi iyilik meleği, hepsi insanlık adına örnek davranış sergileyen bulunmaz şaheser…

“Avrupa bizi kıskanıyor, batılılara medeniyeti biz öğrettik, onlar daha düne kadar şeyini bile temizleyemiyordu” gibi bir sürü beylik sözü sayar dökerler…

Hatta işi biraz daha ileri götürüp yardım kampanyası yapıldığında canlı yayında televizyona bağlanıp milyonlar bağışladığını söyleyenler de var…

Ama gerçekler…

Mesela canlı yayında milyonlar bağışladığını söyleyen bir zat, tek kuruş vermediği gibi “Sarhoştum, ne dediğimi bilmiyordum” diye savunma yaptı…

Gerçekler hiç de hayal edildiği gibi değil… Hayal diyorum çünkü söylenenler maalesef hayalden bile uzak…

Gerçekler ise sarhoştum gerekçesine takılıyor…

Gidin pazarcı tezgahına, uzatın mikrofonu… Malazgirt’ten Anadolu’ya girer, İzmir’den düşmanı denize döker… Araya üç beş kahramanlık hikayesi daha ekler…

Gel gör ki, geçen hafta 3 TL’yi sattığı patatesi niçin 8 TL’ye çıkardığını sorsan gariban moduna girer, ekmek parası der…

Aynı şey market için de geçerli… Üç liralık kolonyayı niçin 15 liraya çıkardığı sorulunca maliyeti kurtarmıyor savunmasına geçer…

Veya herkese “evde kalın, hayat eve sığar” diye nasihat ederken, kendi dizi çekimlerini aksatmadan sürdürürler ve özverili çalışma yaptıklarını savunurlar…

Esnaf böyle de vatandaş çok mu farklı…

Sokağa çıkmayın deniliyor, sahilde keyif için balık tutuyor veya piknik yapıyor.

Tek tek yazmaya kalksam gazetenin sayfaları yetmez…

Hz. Peygamberimizin (SAV), “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisi şerifini günde on kez tekrarlayıp da komşusunun başına felaket gelince sevinecek kadar gariplik olabilir mi?

Hiçbir felaketten de ders çıkaramıyoruz… Aksine her felakette daha da beter azıtanlar var…

Lafa gelince herkes vicdanlı, herkes fırsatçılardan dert yanıyor, fırsatçıların en ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyor…

Gerçekte imkanı bulan bir çoğu fırsatçılık yapıyor…

Herkes sözde bırakın Türkiye’yi, dünyayı kurtarıyor…

Özde ise çoğunluğu sadece kendini düşünüyor, imkan buldukça her türlü dalavereyi çeviriyor…

Kendini kurtarıyor diyemeyeceğim, çünkü bu kafasızlıkla aslında en çok da kendine zarar veriyor…

*****

Entelektüel olabilmek

Üniversitede, en çok sevdiğim hocanın odasındaydım.

Bana, “Ne olmak istiyorsun?” diye sordu.

“Entelektüel olmak istiyorum” dedim.

“Senden entelektüel olmaz” karşılığını verdi.

Şaşırmıştım, sonra kırılgan bir ses tonuyla;

“Dersinizi geçmeme rağmen sürekli dersinizdeyim. Okulda en çok okuyan, araştıran ve tartışmalara giren hep benim?” dedim.

“Senden entelektüel olmaz” dedi.

Çok kızmıştım!

“Doçent tezlerin konularını bile ben öneriyorum” dedim.

Profesör gülümseyerek geriye yaslandı ve şöyle devam etti…

“Senden çok iyi bir araştırmacı olur. Ama entelektüel olmaz. Nedenine gelince, sana entelektüel olamazsın dediğimde, bana bir entelektüel gibi ‘Niçin olmaz?’ diye sormadın. Aksine alındın ve hiddetlendin. Yazarlık bilgi işidir. Entelektüel bilgi değil, davranış biçimidir. Bir insanın entelektüel olması için en az 3 kuşak ailesinin okuması gerekir. Okulun önüne bak. Hepsi son model araç dolu ve hocalara ait. Her sene model yenilerler. Gerçekten böyle bir yenilenmeye ihtiyaçları var mı? Niçin bu şekilde yaşıyorlar? Çünkü o unvanlarla gördüğün hocalarının kariyerleri ne kadar yüksek olursa olsun, ruhları feodal bir köylü. Güçlerini topluma kabul ettirmek için böyle hava atmak zorundalar. Gerçek bir entelektüel asla bu güdüyle hareket etmez. Entel feodal köylülere artık diploma ve unvan da yetmez. Tıpkı paranın yetmediği gibi.”

(Prof. Dr. İlber Ortaylı)

*****

TEBESSÜM

Pozitif haber

Seyahatten dönen bir adam, havaalanından bahçıvanını arar…

- Nasıl her şey yolunda mı?

- Yolunda, küreğin sapı kırıldı, şimdi onu tamir ediyorum.

- Neden kırıldı?

- Köpeğinize mezar kazarken zorlamışım, ondan kırıldı.

- Ne! Köpeğim mi öldü?

- Maalesef havuza düştü.

- Benim köpeğim çok iyi yüzerdi, havuzda nasıl ölür?

- Havuzun suyu boşalmıştı, atlayınca betona çakıldı.

- Havuzu yeni doldurtmuştuk, neden boşalttınız?

- İtfaiyeciler evdeki yangını söndürürken ilave suya ihtiyaç duydular.

- Neee! Evde yangın mı çıktı?

- Evet efendim, annenizin vefatı dolayısı ile eve taziyeye gelenlerden birisi yanık sigara bırakmış.

- Annem mi öldü? Yahu daha iki hafta önce sapasağlamdı.

- Haklısınız da, yatak odanızda karınızla en yakın arkadaşınızı aynı yatakta görünce kalbine inmiş.

- Yahu hiç pozitif bir haber yok mu sende be adam.

- Var efendim, geçen gün siz korona virüs testi yaptırmıştınız ya... Sonucu geldi, pozitif…

*****

GÜNÜN SÖZÜ

“Düşünme, itaat et” diyenlere değil; “düşün, sor, sorgula” diyenlere kulak ver.

Ali Şeriati