Bu akşamın içimizi yakan görüntüleri öfkeli hasta yakınlarından korunmak için kapıya barikat kurarak elleriyle destekleyip açılmasını önlemeye çalışan sağlık çalışanlarına aitti. O insanların korkusunu ekran başında onlardan yüzlerce kilometre, yüzlerce saat uzakta seyreden bizler de duyduk ve utandık çaresizliğimiz karşısında.

Kötülüğün örgütlenebileceğini hepimiz gördük ve idrak ettik; bu akşam cehaletin de örgütlenebileceğini görmüş olduk. Gün geçmiyor ki sağlık çalışanlarına şiddet, doktora şiddet haberleri okumayalım. Artık bu haberler her yerde çıkıyor karşımıza. Bıçaklanan, kafasına yangın tüpü atılan, dövülen, boğazı kesilmeye çalışılan insan fotoğrafları geçiyor gözümüzün önünden. Öylece kalıyoruz. Hiç kıpırdamadan duruyoruz birkaç saniye. Sonra o rüyalarımızda yaşadığımız bağırmak isteyip bağıramama, sesimizin çıkmaması gibi durumların bizde yarattığı ruh haline bürünüyoruz.

Sizlerin karşısına hiç bu türde yazılarla çıkmak istemezdim ama içine girmiş olduğum ruh haliyle başka bir yazı yazmam mümkün değil. Vandalizm’den, bayağılıktan, cahilliklerden yılmış durumdayım. Eminim sizlerde yakın duygular içindesinizdir. Üstelik eğitimli ve ya eğitimsiz toplumun her kesiminde yer alan bireylerde görülebiliyor şiddet düşkünlüğü.

Vandallık veya akım olarak vandalizm, bilerek ve isteyerek, kişiye ya da kamuya ait bir mala, araca ya da ürüne zarar verme eylemidir diyor sözlükler. Lütfen yukarıdaki tanımlamada yer alan ‘’bilerek ve isteyerek’’ sözcükleri üzerinde biraz düşünün. Korkunç değil mi; kısa zaman sonra filmlerde gördüğümüz hasta ruhlu insanların aslında sokaklarımızda her geçen gün sayılarını artırarak dolaştığını fark edeceğiz.

Her yerde bize, çocuklarımıza, sevdiklerimize saldıracaklar. Ne zaman olur bilmiyorum ve hiç kimsenin başına gelsin istemiyorum ama mutlaka hepimiz karşılaşacağız bu durumla. Bazen cahil bir kitle olarak çıkacaklar karşımıza bazen bir öğretmen olarak, belki de şiddeti en yakınımızdan göreceğiz. Bazen çocuğunuz dayak yemiş olarak gelecek ve büyük bir utanç duyarak size söyleyemeyecek, siz ancak bariz izler görürseniz anlayacaksınız. Belki de saldırıya uğramış çocuğunuzu, annenizi, babanızı görmek için çalıştığı hastaneye koşacaksınız.

İster istemez sorular soruyor insan kendine; bu ülke ne yaptı da öfkesini kontrol edemeyen,  herkesten intikam almaya çalışan, şiddet duygusuyla dolmuş taşmış bireyler yarattı? Bu insanların içindeki öfkenin nedeni ne? Neden ceza almıyorlar? Ve en önemli soru; bundan nasıl kurtuluruz?

Yalnız bırakılmış çocuklar gibiyiz. Karşımızda tanımadığımız bilmediğimiz tehlikelerle dolu ormanlar, dağlar var. Gitmiyor içimizden kimsesizlik hissi. Onların çeteleri var, aşiretleri var, kavga için, cinayet için toplanan kalabalıkları var ve kalabalıktan aldıkları sahte güçle saldırıyorlar. Dürüst, işinde gücünde vatandaşların tek koruyucusu devlettir ama gitmiyor işte içimizden yalnız ve bir başına bırakılmışlık duygusu.

Belki yoğun bakım belki de ameliyathane kapısını açtırmamaya çalışan doktorların, hemşirelerin görüntüsü dönüp duruyor ekranlarda. O insanların o anda kendilerini çok çaresiz hissettiğinden eminim. Üzerlerinde steril giysiler, eldivenler, maskeler çaresizce kapının arkasında saldırganların içeri girmesini engellemeye çalışıyorlar. Belki de başka bir hastayı kurtarmaya çalışırken öylece bırakıp koşmuşlardır o kapıya. Kapının öteki yanında Vandallar, barbarlar, kötülük var.

İnsanımızı koruyan kanunlar var elbette. Önemli olan kanunların var olması değil o kanunların uygulanmasıdır. Devletin ve vatandaşın görevi ödünsüz doğrunun yanında yer almaktır. Ancak bu kararlı tutum insanları korur. Sürü güdüsüyle hastanelerde sağlık çalışanlarına saldıran çakallar adliyelerde savcılara, hakimlere saldıramıyor çünkü misliyle karşılık alacağını biliyor. Kendileri gibi devlet memuru olan sağlık çalışanlarına yapılan saldırıyı hakimler ve savcılar kendilerine yapılmış gibi görürlerse belki bir parça azalır bu saldırılar.

Son bir soru sormama izin verin; acaba birileri birçok alanda işlenen suçları cezalandırmayarak bireyleri çaresiz hissettirmeye mi çalışıyor? İnsanları pasifize etmenin, kabuğuna çekilmelerini sağlamanın yolu bu mu?