Kim ne derse desin, insanımız, yeniliklere ayak uydurmasını bilmiştir. Maddi ve manevî çevresini güzelleştirmek, geliştirmek için çaba içerisinde olmuştur. Bu çabaların doğurduğu en köklü kuruluş, vakıflardır. Osmanlı'nın yükselme döneminde, öylesi gelişmiş ki, kurulan vakıfların, değişik birimlerinde şehzadeler, saray ileri gelenleri, güzel sanatların her türü ile mimari alanda pek çok değerler yetiştirilmiştir. Vakıfların işlevinin bunlarla sınırlı olmadığı, yardımlaşma, dayanışma ve toplumsal kurumlar arasındaki bağları geliştirdiği de bir gerçektir. 

Vakıflarla toplumumuz bir çok sosyal kuruluşa kavuştuğu gibi, yine vakıflarla, yardıma muhtaç bir çok insanımız, kimseye ihtiyaç duymadan hayatlarını sürdürebilmekteler.

Bir kutsal ayı geride bırakıp, birlik, beraberlik, kardeşlik, sevgi ve saygı duyguları içerisinde bayrama ulaşmak üzereyiz. Bu aydan almamız gereken pay; Peygamber Efendimizin sözlerindedir:

"Kendisi için istediğini kardeşleri için de istemeyen, gerçekte iman etmiş sayılmaz."   

"Kim bir kardeşinin sıkıntısını giderirse, Allah da kıyamet günü o kimsenin sıkıntısını giderir."

"Kul, kardeşinin yardımına devam ettiği sürece Allah da o kula yardım eder. "

"İnsan ölünce bütün amelleri kesilir. Ancak devam eden hayırlı işler, faydalanılan ilim ve kendisine dua eden salih bir evlât bırakanlarınki kesilmez." 

Peygamberimizin, . Medine'deki hurma bahçesini vakfedip, gelirini İslâm'ın korunması ve acil ihtiyaçlara tahsis ettiğini,  Fedek hurmalığını da yolculara vakfettiğini biliyoruz. 

Bizim tarihimizde vakıflar, İslâmlık öncesi dönemlere,  Uygur Türklerine kadar gidiyor. Osmanlılar döneminde vakıflar büyük güç haline gelmiş, topraklarımızın büyük bir bölümü, vakıf arazilerine dönüşmüştü. Vakıflar öylesine yaygınlaşmıştı ki, bir adamın vakıf bir evde doğması, vakıf bir beşikte uyuması, vakıf mallardan yiyip içmesi; vakıf kitaplardan okuması, vakıf bir mektepte hocalık etmesi, vakıf idaresinden ücretini alması ve öldüğü zaman vakıf bir tabuta, konup, vakıf bir mezarlığa gömülmesi, mübalâğa değildi. 

Fakirlere, dullara, öksüzlere, borçlulara, kap-kacak kıran hizmetçileri para yardımı yapmak; öğrencilere elbise ve yemek vermek, eğitim masraflarını karşılamak; evlenecek genç kızlara çeyiz hazırlamak için vakıf kuran hayırseverler bulunuyordu. Kaleminde mürekkep kalmayanlar için "Mürekkep Vakfı" bile kurulduğunu biliyoruz. Halka meyve ve sebze verilmesi, çalışamayacak derecede yaşlanan kayıkçı ve hamalların bakımının sağlanması, çocukların emzirilmesi, sokakların temizlenmesi, oyuncaksız çocuklara oyuncak alınması gibi birçok hizmet için vakıflar vardı. Kuşlar, kediler, köpekler için kurulan vakıflar bulunuyordu. Hayvanlar için çayır; sel, yangın, deprem, hastalık, fakirlik, borçluluk gibi zaruretlerin giderilmesi, acizlerin doyurulup giydirilmesi, tedavi ettirilmesi, iş yapacaklarla sermaye bulunması, borçtan mahkum olmuşların borcunun ödenmesi için "avarız vakıfları" kurulmuştu.. 

Beylikler zamanında başlayan, devletin siyasî ve malî gücünün artması ile paralel gelişen vakıfların ilk kuruluşu, Orhan Gazi zamanında olmuştu. İznik'te ilk Osmanlı medresesini kurarken onun idaresi için yeterli geliri temin edecek gayri menkul de vakfetmişti. 

1856 yılına kadar şehirlerimizin belediye teşkilatından bulunmuyordu. Bu tarihten önce su, ulaşım, aydınlatma, temizlik, asayiş gibi belediye hizmetleri hep vakıflar tarafından gerçekleştiriliyordu.

Sebillerde buzlu su, şerbet dağıtılırdı. Yol, kaldırım ve köprü yapımını vakıflar sağlıyordu. Bazı hayır sahipleri kurdukları vakıflarla "kandilciler" tutuyor, yine vakıf geliri ile kandil ve yağ alarak sokakları aydınlatıyorlardı. Tuvaletler için bile vakıflar kurulmuştu. Bekçi ücretleri vakıflardan ödeniyordu. Vakıf hastanelerde her din ve ırktan insan tedavi ediliyor, gerekirse ücretsiz ilaç veriliyor, doktor sağlanıyordu. İmaretlerde yoksullara, yolcu ve konuklara her gün yemek yediriliyordu. 
Osmanlı padişahları, hastaneler, mescitler, köprüler, âlimler, kadılar ve benzeri kamu yararı bulunan âmme hizmetlerini, devlete ait bazı gelirleri, vakıf adıyla tahsis ederek yürütmüşlerdi.