Faiz oranı yükseldiğinde paranın değerinin yükseldiği, düştüğünde ise paranın değerinin düştüğü ve bunu kontrol eden bir gücün varlığından bahsedilir. Böyle bir güç var mıdır yok mudur? Bir kainat efsanesi midir onu bilmem ancak şu bir gerçektir, Türk parası Amerikan doları karşısında değer kaybeder, benzine, mazota zam gelir. Dolayısıyla her şeye zam gelir ekonomi alt üst olur vatandaşa faturası ağır olur. Doğrusunu söylemek gerekirse kapitalist düzende ekonomik ilişkiler bu gerçekle yürürken faiz lobisine hizmet etmemek pek mümkün görünmüyor.

ABD ile yaşadığımız kriz nedeniyle dolar 4 liraya dayandı. Döviz cinsinden borcu olanlar, dövizle iş yapanlar kara kara düşünüyor. Aslında döviz kurundaki artış tüm vatandaşları etkiliyor. Dışarıdan gelen gaz, petrol, ithal edilen tüm ürünler döviz ile yapılıyor. Vatandaş bunu evde faturasında, yolda arabasında, pazarda filesinde hissediyor. Yani bu kapitalist düzen sana faizi ödetiyor cebinden paranı alıyor, sadece paranı almakla kalmıyor tüm değerlerini alıp yok ediyor. Vahşi kapitalizm yaşamak istiyorsan, hayatta kalmak istiyorsan ezeceksin diyor. Vahşi kapitalizm fakir düşmanıdır. " Fakirden alıp, zengine verir" Vahşi kapitalizm dünyanın gerçeğidir ister kabul edelim ister etmeyelim. Faiz lobisine kızıyoruz ama çarkın içerisinden kurtulamıyoruz. 

Vahşi kapitalizm belki hep vardı yeni ortaya çıkan bir şey değil tabi ki hayatta kalmak için güçlü zayıfı hep ezdi. Bu dünyanın bir gerçeği ancak bu durum bizi doğruyu, hakikati aramaktan alı koymamalı. Atalarımız ticareti nasıl yapardı? Türk İslam Kültüründe ticari hayat nasıl yaşanıyordu biraz geçmişimize gidelim.  

Milletlerin tarihi ve geçmişleri, kültürleri sosyal yönden olduğu kadar ekonomik alandaki zenginlikleri ile de önemlidir. Türk tarihinde bu zenginliklerin içerisinde ahilik çok önemlidir. Kültür ve medeniyetimizin özünü teşkil eden ahilik, Orta Asya'da milletimizin ortaya koyduğu bir kültürdür. Müslüman Türk Milletinin hem dünya için, hem de ahiret için Orta Asya ve Anadolu coğrafyasında kurduğu bir medeniyet eseridir. Zenginle fakiri, üretici ile tüketici, emek ile sermaye, halk ile devlet arasında iyi ve sağlam ilişkiler kurarak "sosyal adaleti" gerçekleştirmek olan Ahilik, bu amacına, sağlam bir teşkilatlanma modeli ve köklü bir eğitim sistemi aracılığıyla ulaşmaya çalışmıştır. 

Türklerin Anadolu'ya gelmesinde ve burada yer yurt sahibi olmasında bu kuruluşun çok önemli rolü olmuştur. Ahiler, Anadolu'ya gelen Türkleri, önce misafirhanelerde misafir etmişler, sonra bir sanatı olanlara işyeri açmış, kurdukları zaviye ve onun yanında inşa ettikleri evler ile mahalle ve sokaklar oluşturmuş, işyerleri, siteler, çarşılar ve şehirler kurmuşlardır. Ahilik 1171 yılında Azerbaycan'ın Hoy kasabasında ortaya çıkmış. Ahi Teşkilatının kurucusu " Ahi Evran "dır. Esas ismi Nasiruddin Mahmut Hoy'dur.

1727 yılına kadar 500 yıl Türk milletini, iktisadi sosyal ve siyasal bakımdan yönetip yönlendiren ve güçlü bir imparatorluk ve toplum meydana gelmesinde belirleyici bir ağırlığı bulunan ahiliği, sadece dönemin esnaf zümresiyle sınırlı bir yapı olarak görmek, hele günümüzde sahipsiz ve desteksiz kalmış, dağınık, yeterince örgütlenip bütünleşememiş esnafımız ile özdeşleştirmek, yanlış ve yanıltıcı olur.

Ahilerin kurdukları teşkilat bir bakıma, bu günkü Esnaf Odaları, İşveren Sendikaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, İşçi Sendikaları, Eğitim Hizmetleri veren Kuruluşlar, Bağ-Kur, Türk Standartları Enstitüsü ve Belediye gibi kurum ve kuruluşların temeli sayılmaktadır. Kısaca Ahiliği bütün çalışan ve üretenlerin modeli olarak anlamalıyız. 

Sonuç olarak; şunu söylüyorum " Ey vahşi kapitalizm, Ey faiz lobisi sen " Ahilik" nedir bilirmisin!