Ümit Kaftancıoğlu 11 Nisan 1980 günü teröre kurban gitmeseydi, şimdi kitaplarının sayısı birkaç kat artacaktı. Kültürümüzün nice kaybolmuş güzelliklerini aydınlığa kavuşacaktı. Kırkbeş yıllık ömrüne sığdırdığı eserleri, onu sonsuza kadar yaşatacak...

Geçtiğimiz yıllarda bir pazar günü Ümit Kaftancıoğlu'nun Zincirlikuyu'daki mezarı başında yapılan anma törenine çok sayıda sevenleri katıldı. Bana da söz vermişlerdi.  Birkaç dakika konuşmuştum. Demiştim ki:

 "Hanak'tan içeri Saskara yolu, /Umarsıza umar, Ümit'e gider. / Aydınlık günlere özlemle dolu, / Gider "Garip Tatar" Ümit'e gider.
Nice Pir Sultan'ı bol eyleyenden, / Koroğlu kolunu kol eyleyenden, / Atatürk yolunu yol eyleyenden; / El alır, pay kapar Ümit'e gider.
Sırtında bir kaftan, özünde ferman, / Elinde, belinde, dilinde harman, / Göze göz, söze söz, dizine derman; / Dost dost diye kalkar Ümit'e gider.
Atalardan gelen geleneğiyle, / Bitmez hoşgörülü göreneğiyle, / Haklının yanında düzeneğiyle, / Işıl ışıl yanar Ümit'e gider. 
Dorutay sırtında bir başka hazda, / Dönemeç dönemeç türküde sazda, / Gönül bahçesinde baharda yazda, / Bir menevşe açar Ümit'e gider."
Ardahan'ın Hanak ilçesinin eski adıyla Saskara, yeni adıyla Koyunpınarı köyünde 1934 yılında doğan Garip Tatar, Cılavuz Köy Enstitüsü'ne doğru yayan yapıldak bir ümide doğru gitmekteydi.  Garip Tatar, Ümit Kaftancıoğlu'ndan başkası değildi.

Köyün aydınlanması Atatürk'ün özlemlerindendi... Bir anlamda Köy Enstitülerine, Yüce Atatürk'ün vasiyetiydi diyebiliriz. Enstitüler Atatürkçülük anlayışından sapmadan, kişisel çıkar gözetmeden eğitimi topluma yaydılar. Atatürk'ün amaçladığı çağdaş uygarlık düzeyini aşmayı; yetiştirdiği öğrencilerle, öğretmenlerle, ozanlarla, yazarlarla, sanatçılarla kanıtladılar.  Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Dursun Akçam, Behzat Ay, Adnan Binyazar, ve daha pek çok cumhuriyet aydını gibi Garip Tatar da köy enstitüsüne gidenlerdendi. 
1957'de mezun olduktan sonra üç yıl Mardin, Sivas ve Rize'de ilkokul öğretmenliği yaptı. 1961'de Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsü'nü bitirdi. Bu arada TRT'ye girdi. Özellikle köy yayınlarıyla, Pir Sultan ve Köroğlu programlarıyla dikkati çekmişti.  TRT'deyken Cumhuriyet Gazetesi, Varlık ve Yeni Dergi'de yazılar yazıyordu. 
1970 TRT sanat ödülleri yarışmasında Dönemeç adlı öyküsü ile Büyük Ödül kazanmıştı. Bu ödülün diğerini, bir başka köy enstitülü Osman Şahin, "Kırmızı Yel" adlı yapıtıyla kazanmıştı. 

Dönemeç, Ümit Kaftancıoğlu'nun yaşamındaki değişimi ve oluşumu belirleyen ve "nereden nereye" sorusunu yanıtlayan bir belgeydi. 1972'de Hakkullah adlı röportajıyla Ali Naci Karacan Armağanı'nı aldı. Hakkullah 'da Alevilik düşüncesinin, inancının iç yüzünü; Aleviliğin kendini dede diye tanıtan soyguncularca nasıl kötüye kullanıldığını ve Alevilerin yıllardır horlanmışlığını ve ihmal edilmişliğini anlatmaktaydı. 
1973'de yayımladığı Tek Atlı Tekin Olmaz kitabında Bayat - Dedem Korkut boylarının yaşadığı bölgelerde kalmış ve daha önce yayımlanmamış masalları derlemişti.  Kankardeşim Dorutay öyküsünde, Köroğlu'nun kırk yiğidinden biri olan, Demircioğlu'nu anlatmıştı.
1974'de yazdığı Tüfekliler adlı romanı yazın hayatının en önemli eserlerinden biriydi. Romanda Mardin yöresinde feodalizmin yarattığı gerilimi, feodal kalıntılar arasında ekonomik ve siyasal iktidar kavgalarını anlatıyordu:  

Çarpana'da yine Anadolu'nun gelenek ve görenekleri ve bunların içinde güzellikler kadar çarpıklıklar da anlatılmaktaydı. Ümit Kaftancıoğlu'nun incelemeleri 1980'de "Altın Ekin" adıyla yayınlanmıştı. Ölümünden sonra yayınlanmamış hikâyeleri "İstanbul Allak Bullak" adıyla 1983'de çıkarıldı
Dört Boynuzlu Koç, Çoban Geçmez, Çizmelerim Keçeden gibi bir çok çocuk kitapları yazmıştı. Yazılarında folklor malzemeleriyle yoğrulmuş masalsı bir dünyanın kahramanlarını kullanmıştı. Yayınlanan 18 kitabının her birinde bir mesaj vardı.